• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Armağan
Mustafa Armağan
TÜM YAZILARI

Türkiye’yi NATO’ya sokma projesi CHP’nindi

03 Temmuz 2022
A


Mustafa Armağan İletişim: [email protected]

2. Dünya Savaşı’nın ardından ABD ile SSCB arasında kalan Avrupa, başının çaresine bakma arayışlarına girmişti. Önce İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg arasında 17 Mart 1948 tarihinde Brüksel Antlaşması imzalandı. 6 ay sonra da aynı devletler bu defa SSCB’ye karşı Batı Birliği Savunma Örgütü adında bir askeri birlik kurdu. Ancak ABD olmadan örgütün caydırıcılığı olmayacağını fark ettiler. Monroe Doktrini gereği Avrupa işlerinden uzak duran ABD ise 11 Haziran 1948’de bir kanun çıkararak Avrupa’yı da içine alacak bir pakta girmenin önünü açacaktı. Böylece Brüksel Anlaşması bir yerde NATO’nun çekirdeği olmuştu. Brüksel Antlaşması’nın tarafları haricinde ABD, Kanada, İtalya, Danimarka, Norveç, Portekiz ve İzlanda, Washington’da bir araya gelerek Kuzey Atlantik Antlaşması’nı imzaladığında tarihler 4 Nisan 1949’u gösteriyordu. Antlaşma 4 ay sonra yürürlüğe girecekti (24 Ağustos 1949). 

İşte 18 Şubat 1952’de Türkiye’nin Yunanistan ile beraber gireceği ve bu günlerde 70 yıllık üye sıfatıyla Finlandiya ve İsveç’e defans uyguladığı NATO’nun macerası böyle başladı. Peki, bizim NATO’ya giriş maceramız nasıl cereyan etmişti?

Şimdilerde CHPlilerin laflarına bakarsanız NATO aleyhtarı olduklarına kanabilirsiniz. Zannedersiniz ki, bunlar yeminli NATO düşmanı. Oysa NATO maceramız tam da CHP’nin 1946’da halkın oylarını gasp ederek iktidar koltuğunda oturduğu tarihten iki sene sonra başlamış, NATO’ya ilk müracaatımızı da aynı iktidar yapmıştı.

CHP’nin ABD ve 

NATO ile flörtü

NATO’nun çekirdeği mesabesinde olan Brüksel Antlaşması imzalandığında Türkiye’de büyük bir sevinçle karşılanmış, en kısa zamanda bir davetin geleceği zannedilmişti. Ne var ki beklediğimiz davet gelmedi. Bunun üzerine Türkiye bir adım atarak örgüte girmek istediğini resmen beyan etti. “Başbakan Hasan Saka 1948 Haziranında “Türkiye’nin ABD’nin müttefikten öte bir müttefiki olduğunu” söyleyerek iki ülke arasındaki işbirliğinin askerî bir ittifakla somutlaştırılmasını istedi. (Ed.: Baskın Oran, Türk Dış Politikası, I, İletişim: 2015, s. 543-5)

Kuzey Atlantik Antlaşması yani NATO’nun kuruluş çalışmaları sırasında bu isteğini defalarca dile getiren Türkiye, bu mümkün olmazsa bir Akdeniz Paktı kurulması ve kendisini de içine alması gerektiğini teklif edecekti. Ne var ki NATO Türkiye’siz kuruldu. 

Kamuoyu öfkeliydi. Neden alınmamıştık? NATO’da biz olmayacaktık da kim olacaktı? Stalin’in insafına mı bırakılıyorduk yoksa?

2 yıl bu hengâme içinde geçti. Nihayet, Demokrat Parti’yi iktidara taşıyacak olan seçimden sadece 3 gün önce, CHP iktidarı NATO’ya resmen üyelik başvurusunda bulunduysa da, başvuru sonuca bağlanamadan iktidar değişti. NATO’ya başvuruyu CHP yapmıştı, Türkiye’yi NATO’ya sokma işini ise 21 ay zarfında DP başaracaktı.

Demek ki neymiş? 

CHP NATO’ya karşı değilmiş, bir; girmek için 2 yıl uğraşmış, iki; dahası, NATO’ya girilmesi için DP’ye destek vermiş, üç.

Kore ve NATO

14 Mayıs 1950 tarihinde iktidara gelen DP, önceden başlamış olan Kore Savaşı’na katılma kararı aldı. Kore’ye asker gönderme işi Meclis değil, Bakanlar Kurulu kararıyla gerçekleşti (25 Temmuz 1950). CHP bunun anayasayı ihlal ettiğini iddia etti. Çünkü savaş kararının Meclisten geçmesi gerekiyordu. DP hükümeti ise bunun “savaş açma” değil, “asker gönderme” kararı olduğunu ileri sürüp Melis onayı gerekmediğini savundu. 

Hükümet CHP’nin NATO politikasını devam ettirerek Kore’ye asker göndermenin Kuzey Atlantik Anlaşması’na alınmamız noktasında bir fırsat olduğunu düşünüyordu. İşin garibi, buna rağmen 1 Ağustos 1950’de yaptığımız başvuru ertesi ay reddedilecekti. (NATO’ya bizim girişimiz de kolay olmamıştı. Bir zahmet İsveç ve Finlandiya da en az bizim kadar ter döksün, değil mi?) 

Kore Savaşı devam ediyordu. CHP başta itiraz etmişti ama dünyada Türkiye aleyhindeki havanın yumuşamaya başladığını görünce asker gönderilmesi noktasındaki itirazlarını geri çekti ve “27 Aralık 1950’de CHP ve DP milletvekillerinin ortak girişimiyle, Kore’de savaşan askerlere Meclis’in sevgi ve selamının yollandığı bir karar alındı.” (Oran, age, s. 546)

Yumuşama havası İnönü’nün 25 Ekim 1951 günü yaptığı açıklamaya şöyle yansıdı: “Dış mesele üzerinde esasen bizim memlekette fikir ve prensip ayrılığı yoktur. İttifakımıza, BM idealine ve ABD dostluğuna bağlıyız.” Böylece CHP Genel Başkanı sorumlu davranarak vaktiyle Kore’ye asker gönderme kararına ettiği itirazı kaldırıyordu.

Türk askeri Cumhuriyet devrinde ilk defa sınır ötesi bir muharebeye katılıyordu. Kore’deki askerimizin kahramanlıkları dünya kamuoyunda lehimize bir hava uyandırmıştı. Nitekim 15 Mayıs 1951 tarihinde ABD, müttefiklerine Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya alınmasını teklif etti. 

Atom bombasına sahip olduğunu açıklayan Sovyetler Birliği Avrupa’da genişlemeye kalkabilirdi. Bu noktada Yunanistan ve Türkiye’nin Sovyet işgaline uğraması telafisi imkânsız zararlara yol açabilirdi. Öyleyse Türkiye ile beraber Yunanistan da ittifaka davet edilmeliydi. 16-20 Eylül 1951’de icra edilen NATO Bakanlar Konseyi toplantısında davet kararı çıktı. Bundan 5 ay sonra da, 18 Şubat 1952 tarihinde Türkiye ve Yunanistan resmen NATO üyesi oldu.

Gördüğünüz gibi NATO’ya giriş sürecimiz hiç de tereyağından kıl çeker gibi gerçekleşmemiş, ayrıntısına giremediğimiz için yazmadığımız İngiltere’nin çelmelerinden kurtulmamız bile epey zamanımızı almıştı.

 

Asıl Amerikancı kim?

Tarih 25 Şubat 1960’tır. İnönü TBMM kürsüsünde coşmuştur. Bakın neler döktürmüş o hararetli tartışmaların yaşandığı günde, beraber okuyalım:

“Birleşik Amerika NATO’dan evvel yardımcımız, NATO içinde müttefikimiz, CENTO içinde ittifakın teşvikçisi ve bunlardan başka iktisadi, mali alanda kuvvetli desteğimiz olmuştur… Siyasi partilerin hiçbirinde Amerika münasebetlerini kıymetli tutmayan bir telakki yoktur. Biz, CHP ise, bu yeni münasebetlerin 15 sene evvelki kurucusu ve 15 seneden beri sadık taraftarıyız. Bizim kanaatimizce ABD dostluğunun temelini Hükümetten Hükümete bir münasebet manzarasının ötesinde, milletten millete münasebet kaidesinde sağlam olarak muhafaza etmek lâzımdır.”

Bununla de yetinmiyor İnönü; ABD ile ilişkilerin o kadar sağlam tutulmasını istiyor ki, onu sakın ola iki milletin dostluğuna, sadece çıkar hesaplarına dayamak şeklinde anlamayın diyor. Çünkü Paşa’ya göre ABD kadar halkı ve kültür âlemi de Türkiye’nin iyiliğini istemekte ve dostluğu “milletten millete” olarak benimsemektedir. Partiler, iktidarlar gelip geçicidir ona göre, ancak ABD ile dostluğumuz kalıcıdır. 

Son söz olarak şunları söylemekten alamaz kendisini: “Amerika emin olmalıdır ki, kendisi için en sağlam müttefik [olan] Türkiye, demokrasi ile idare edilen bir Türkiye olacaktır.”

Hâlâ CHP’nin anti-Amerikancı olduğunu söyleyebilen varsa İnönü’yü Amerikancı ilan etsin de görelim. Bence öyle zaten de onların demesi hakkaniyet açısından daha önemli. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Kuzeyli

Türkiye, ABD’den sonra Kore’ye kara kuvveti göndereceğini bildiren ilk ülkeydi. Türkiye’ye gelen Amerikalı Senatör Mc Cain, basına verdiği demeçte, ‘General Mc Arthur’un karargahında BM bayrağının yanında dalgalanmakta olan Amerikan bayrağı ile Türk sancağının da yan yana dalgalanması, Türkiye’nin Kore savaşına fiilen yardımı Atlantik Paktına (NATO) girmesini sağlayacaktır’ diyordu. Aynı gün, yani 25 Temmuz 1950’de hükümet Kore’ye asker gönderme kararını aldı. Kore savaşında en ağır kaybı Türk birlikleri verdi. Ağustos 1950’de NATO’ya girme talebi yenilendi. 1951 eylülünde Türkiye NATO’ya kabul edildi. 18 Şubat 1952’de, 5886 sayılı yasa ile TBMM, NATO anlaşmasını onayladı ve Türkiye resmen NATO üyesi oldu. DP kodamanlarından Samet Ağaoğlu’nun ifadesiyle Kore’de “bir avuç kan” vermiştik ama “büyük devletler” arasına da katılmıştık.

mutmain

Mustafa Bey, birileri uydurulan haberlere ve gündem yapılan yalanlara dünden razı...doğruluğunu kontrol etmeden sosyal medyada paylaşıyorlar,içler acısı bir durum..üç beş çapulcunun iddialarıyla vakit kaybetmeyelim... şu an uyguladıkları tek gerçek YALAN HABER ÜZERİNE ALGI OLUŞTURMAK..yalan tarihin yalan haberleri dizisi yapmanızı öneriyorum..doğrularınıda yazın ama asıl mesele yalanlarını yazmak...yalanları madde madde (sıra numarası vererek yayınlayın ) altına kaynağı ile birlikte yazın ki! paylaşım yapıldığında suratlarına çarpılsın...namaz ,örtü düşmanlarına yapacağınız en büyük iyilik bu olur.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23