Biz İnsanlar Neden Kendimizden Şikâyet Etmeyiz
“Suç kaftan olmuş giyen olmamış” derler. Doğru! Şimdiye kadar kendisinden şikâyetçi olan kimseye rastladınız mı?
Eğer rastladıysanız, bilin ki, bir başka menfaat temini için kılıf olarak kullandığı şikâyetler babındandır.
Hepimiz her gün şikâyet edecek bir şey bulmaktayız, velev ki bulamadık diyelim, bu sefer de başka şikâyetleri dile getirerek yine o eksikliğimizi tamamlarız.
Oysa kendimize ayna tuttuğumuzda esasında şikâyet ettiğimiz temel hususların pek çoğunda insanoğlunun kendisi vardır.
Meseleyi şöyle genel manada ele alalım da kimsenin şahsına mal edilmesin. Biliyor musunuz yapay zekâ, şikâyet üretmekte insan zekâsıyla boy ölçüşemiyormuş.
Bugünlerde en çok dertlenilen hususların başında küresel ısınma sebebiyle mevsimlerin karışması, sıcaklıkların artması, kuraklık ve benzeri hadiseler konuşulmakta.
•
Dünyanın iki derece ısındığı, bilim adamları tarafından söyleniyor ama şehirlere dikilen gökdelenler ardı ardına yükseliyor ve kimse bir şey demiyor.
Orman arazileri-meralar-ovalar-akarsular, insanoğlunun lüks ve konfor yaşamları uğruna heba ediliyor, sonra da istedikleri konfor lüks sağlanamayınca, akarsular kesilince, orman işlevini yitirince, dağlar delik deşik edilince sanki suçlusu insanoğlu değilmiş gibi şikâyet ediyor.
Ormanlık alanlarımız yanıyor, yangının verdiği zarar önlenebilir ve yeni orman ürünleriyle donatılabilir ama asırlık ağaçların olduğu yerlere yapılan konutlar, imha edilen ormanlık alanların yerine ne konulabilir?
İşin tuhafı şu ki, ormanlık alanları katledenler sanki hak ettikleri bir şey gibi bir de konutlarına su istiyorlar, elektrik istiyorlar, kanalizasyon istiyorlar, çevreyi katlediyorlar ve bunlar da bu tür hizmetleri alamadıkları için şikâyet ediyorlar.
•
İnsan olan insan şikâyetini dile getirmeden önce; “Acaba bu işte benim katkım ne kadardır” diye soramaz mı?
Sadece yukarıda ifade etmeye çalıştığım meseleler hakkında değil, hemen her konuda bu soruyu kendimize sorabilmeliyiz?
Şikâyetleri artırmak yerine: “Ne oluyor, niye böyle oluyor, biz insanoğlu kendi elimizle kendi sonumuzu hazırlıyoruz, buna bir dur demek gerekmiyor mu” dediğimiz gün, evimizin önünü süpürmeye başlamışız demektir.
Hayat eksikler tamamlanmadan biten bir ömürden ibarettir. Eksiklikleri tamamlamak için harcanan ömrün sonunda kocaman bir hiç kalır ve çözülmesi zor bir yığın meseleler bırakır.
Mesela en önemlisi, ailemizden veya yakınlarımızdan birilerini kaybettiğimizde; “Dünya kocaman bir hiçmiş” der ve üç gün sonra unutup, hiç ölmeyecekmişçesine dünyaya dalar, hırslarımızı başarı gücü olarak görüp saldırırız ya işte onun gibi.
“Arkamızda nasıl bir dünya ve insanlar bıraktık” sorusunu, hayatın bir sorumluluk içerisinde devam etmesi gerektiğine inanan herkes sormalıdır.
•
Ezcümle:
Arifler der ki:
Öyle bir hayat yaşa ki, arkada bırakacağın eserin sadece iyiliklerinle anılmak olsun.