• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Bir sabah Yavuz’un huzurunda (1)

01 Ekim 2024
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

 

İstanbul’da ister ikamet ister misafir halde bulunalım mutlaka kendimize ara sıra teneffüs vererek, bir müddet dünyadan öteki âleme yolculuk edelim.

Bu kısa müddetli teneffüs, eğer tamamen kendimizi dünyaya esir etmemişsek ve hâlâ içimizde ahiret dürtüsü varsa emin olun ki çok iyi gelecektir.

Geçtiğimiz hafta içinde bir dostuma; “Yavuz Sultan Selim Camii’ni, türbesini ve diğer büyükleri ziyaret edebilir miyiz” deyince yolumuzu Fatih’e uğratmıştık.

Yavuz Sultan Selim sadece Osmanlı tarihi değil, bütün bir dünya tarihinde görülmüş bir Sultan, Padişah değildir.

Sekiz yıllık kısa döneminde, Devlet-i Aliyye’yi Cihan Devleti haline getiren odur. Onun için pek çok namı vardır.

“Sahibkıran”, “İskender-i Sani”, “Doğunun ve Batının Sultanı”, “Hâdimü’l-Haremeyn” unvanlarıyla anılmıştır.

“Sahibkıran” lakabını dil zulmü yüzünden medeniyetinden kopmuş veya koparılmış nesiller için biraz açalım: Kubbealtı Lügatinde şöyle ifade edilmektedir.

“Uğurlu olarak bilinen Zühre (Venüs) ve Müşteri (Jüpiter) yıldızlarının aynı burç ve aynı derecede oldukları kutlu zamanda doğan kimse, böyle bir zamanda tahta çıkan çok başarılı hükümdar”.

Bir de tasavvuf manasına bakalım: “Dünya ve ahiret saadetine nail olan himmet eri, kutup”!

Biz insanoğlu, neredeyse her anımızı değişen duygu rüzgârlarıyla yaşarız. Neyi, nerede, ne zaman nasıl ziyaret edeceğimizi iç âlemimiz belirler.

Sabahın ilk ışıklarında Yavuz Sultan Selim Camiinin kapısından girerken, sanki yaşayan bir Sultan’ın huzuruna giriyor hissine kapıldık.

Sina Çölü’nü “göl” diye geçen Yavuz’un huzurunda olmak ve o kısa sekiz seneyi, elektrik akımı gibi düşünmek insanın başını döndürüyordu.

Selçuklu veya Osmanlı külliyeleri veya imarethaneleri, sadece Padişahların ve diğer büyüklerin camilerinden, kabirlerinden ibaret değildir.

Buralar, tarihin anlaşılması için her an okunması ve pek daha mühimi, iş ve düş dünyamızda olup bitenleri tartabilmek adına tefekkür için hazır ders ocaklarıdır.

Bu arada bir ayrıntıyı daha değinelim.

Bugün külliye olarak bildiğimiz; içinde camisi, çarşısı, okulu, su sarnıcı, hamamı, hanı, misafirhanesi, kervansarayı ve ikametgâhtan ibaret yapıların esas adı “imarethanedir”. “Külliye” ismi sonradan verilmiştir.

Yavuz Sultan Selim’in, (1512-1520) yılları arasındaki sekiz yıllık hükümdarlığı, Devlet-i Aliyye’nin 600 yılı aşan tarihi geçmişine bakıldığında çok kısa sayılan bir devirdir.

Sekiz yıllık icraatıyla hem ülkemizi hem İslam âlemini hem de dünya tarihini şekillendirmiştir.

Öyle anlaşılıyor ki, bu kadar kısa hükümdarlığında “Sahibkıran” unvanını Trabzon’da yaptığı 24 senelik sancakbeyliği sırasında almış olmalıdır.

Yine sekiz yıl içerisinde, “Saltanat gelininin tek damadı olur” ilkesi ve inancıyla hareket ederek, Fatımilerden sonraki ikinci büyük siyasi bölünmeye sebep olan Safevi tehlikesine Çaldıran zaferinde (1514) büyük darbe vurarak, Anadolu’nun şiileşmesinin önünü almış, ardından Memlüklere son vermiş ve İslam âleminin fiili halifesi olmuştur.

Yarına devam.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

MUZAFFER..

CENNET MEKAN ECDADINI NE ZAMAN TANIYACAGIZ ,NESİLLER İÇİN .........GEREKENLER BİR AN ÖNCE YAPILMALIDIR.........ALLAH C.C RAZI OLSUN HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA SAV KOMŞU EYLEYE AMİN.........EL FATİHA..........

Reis Sevdalısı

Günümüzün Yavuz'u, günümüzün Hadim-ül-Haremeyn-iş-Şerifeyni sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'ı anlamadan, onun yanında, davasında yürümeden ecdadı da anlayamayız, bir milimetre ileri de gidemeyiz.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23