Poker Oynamak Adabı Erkândansa Kâğıt Çalmak Ahlaksızlık Olur mu?
Görücüye çıkmış yeni saç modeliyle, kremli ve fondötenli yanaklarıyla, cillop gibi demokrasi vaat eden, oldukça moda dağınık papaz sakalıyla arzı endam eden kimdir?
Kimdir bu fikrimin ince gülü gayduru kuppak adamlar?
Fular tasmalı Fransız Jakobenizmin imitasyonu fırlama veletleri ile Floransalı Makyavelli ’ye rahmet okutan, kendilerini aydınlanmacı, ilerici yaftasıyla yağlayan bu müptezeller takımının sahibi kim?
Yoksa Montesquieu’nun “Kanunlarının Ruhu” ndan çekilmiş yetimhaneye bıraktığı altı çocuğu mu? Yoksa Voltaire’nin Türklerle savaştığı için Rus Çarına teşekkür mektubunun ulağı Fransız Mitterrand Hanımefendi mi?
Kim besler de kim bağlar taşları?
“Açıkça bilmek isterim takvim yapraklarının arasını dolduran” (İ.Ö)
Kadrajın solundan sahneye fırlayıp soruya majüskül puntodan müteal / transsendental üslupla höyküren yengeç de neyin nesi?
Kızıl Ordu’nun kurucusu Lev Troçki’ nin “ihanete uğrayan devrim” dediği samanlık solcusu ve dâhi Josef Stalin ve Mao kredi paritesiyle parlatmış esasında Machiavelli’nin faşist ve onun kuramlarını doktrine dönüştüren bir sol; asır vakti üniversitelerin etrafı ile ilgili olumsuzlukları dile getiren Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu’nun “tiz kellesi vurula” yeniçeri höykürmesiyle vaveylayı bastı:
“Vay üniversiteler Fuhuş yuvasıdır” dedi deyu; medya havasına gazı salıp, tepiği yapıştırdı.
Rektörlük, Hoca hakkında inceleme başlattı. YÖK Başkanı sözlerin kabul edilemez olduğuna vurgu ile açıklama yaptı. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca da Sofuoğlu hakkında soruşturma başlatıldı.
Evet, “bu sözlere kabul edilmez” diyorsunuz da denilmeyen söze savunma nasıl yapılacak?
Çok net ve kesin bir şey varsa meseleye bu mantaliteyle yaklaşanlar videoyu alıp izleme zahmetinde bulunmamışalar.
Dijital medyada ritüel haberler, sosyal medyada kabız kişilikler kına yakıyor, kınıyor…
Kopyala yapıştır politik algı kurbanları sin-kaflı cümlelerle cinnet geçir/t/iyor.
Daha geçemeden, tecrübe etmeden ezberlediğimiz yollardan geçiyoruz.
Ve belki kim bilir yazacaklarımız söylenmiş, söyleyeceklerimiz yazılmış?
Eğer sözlerimiz Ankara’nın sağırlaşmış duvarlarını geçebilirse…
Eğer yazdıklarımız senkronize olmuş algı dünyasından, aktif veya pasif, rasyonel veya irrasyonel, etkili ya da verimsiz finans hareketlerinden sıyrılmışsa, sözlerimiz kibir abidesi entelektüel sap/tır/manın akıl hapishanesinden kaçabiliyorsa anlamlı. Değilse adımız Hıdır, dilimizden düşen budur. Haydi, çıkalım kerevetine…
Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır ki bir sosyal bilimler uzmanı, tarih disiplininde Profesör; terör, şiddet, hakaret içermeyen -ama üslup itibariyle ters gelebilecek ama düşünceleri yanlış olacak farketmez- ifadelerinden ötürü bu linçe maruz bırakılır?
Kuzum siz bonussuz dokuz taksitle düşünsel intiharı nasıl görmüyorsunuz?
Düşüncelerinden ötürü bir ilim adamı nasıl bu kadar rahat bürokratik sopayla dövülür? Yanlış anlamalara mahal bırakabilecek bir düşünce ifade edilmişse ve eğer çoğunluk değil azınlık dahi bu sözlerden alınganlık göstermişse Hocaya yakışan çıkıp bunu telafi edecek bir açıklama yapması daha doğru değil miydi? Neden bu fırsat tanınmadı ya da tanınmıyor?
Nedir bu vaveyala?
Uzlaşmazlıkların, fikirsel farklılıkların olağan insani toleransların dışına çıkarılarak ulu orta ve ilgili ilgisiz her kesim tarafından dillendirilmesi kedi bu işin neresinde sorusunu sordurtur.
Tıs sesini kreşendoya dönüştürmek kime fayda sağlardan önce kime zarar verir sorusunu da sordurtur?
Sözü ve dili ve vicdanı İblisin kerttiği solucan tam tamcıların irin akan suratlarına paylayıp, velfecri okuyan gözlerine yem ederek; oradan dökülen timsah gözyaşlarından hâsıl olan kâr ile fikir özgürlüğü, insan hakları, ileri demokrasi deryasına gark olmak...
Vay lımın, vay lımın…
Poker masasına zorla çekilmiş acemi oyuncunun eline iyi kâğıt düşünce, onu hilekârlıkla suçlayıp ahlaksız ilan etmek ne kadar doğru?
Dostoyevski’nin kumarbazının bizde bıraktığı tembih, kumarda çalmanın da bir adap olduğudur.
Milli Piyangoya sıfır KDV, eğitime ve asgari ücretliye vergi diyeceğim iş karışacak. Esas baştan soralım Kumarın “milli”si nasıl bir bilimsel durumdur? Malum Milli meseleleri konuşanlar linçe uğruyor. Nedir mevzu lutfeder mi Okeyden taş çalan masanın sağındakiler ve solundakiler? Açıkça adabını bilmek isterim ağır abiler. Bu âlemin raconu nedir? Ona göre sözümüzün sazımızın ahengi olsun.