• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Siz Vera’ya ne diyeceğinizi düşünürken...

08 Kasım 2025
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Siz Vera’ya ne diyeceğinizi düşünürken...

ALİ KARAHASANOĞLU

Gezi isyanı organizatörlerinden Tayfun Kahraman hakkında Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile ümitlenen aile, yerel mahkemenin “Tahliye etmiyorum. Eski kararım geçerlidir” kararı üzerine üzüntüye gark olmuş..

Tayfun Kahraman’ın eşi, “Ben kızım Vera’ya ne diyeceğim şimdi?” diye soruyor.

Vera, babasını bekliyormuş.

Cezaevinden çıkacak, özgürce gezeceklermiş.

Gazzeli çocuklara özgürlük isterken, Vera’dan bu hayatı esirgeyecek halimiz yok.



Ama…

Aynı özgürlük, Tayfun Kahraman’ın kışkırttığı olaylar sonrasında ölen her bir kişinin anne-babası, çocukları, kardeşleri için de geçerli değil mi?  

Adana’da köprüden atılan komiser yardımcısının…

Tunceli’de polis aracı içinde taş yağmuruna tutulan ve oracıkta kalp krizi geçirip şehid olan polisimizin…


Gezi isyanı sebebiyle Çağlayan Adliyesi’nde iki DHKP-C’li terörist tarafından silahla alıkonulan ve sonrasında şehit edilen savcı Selim Kiraz’ın…  

Evet, Tayfun Kahraman’ın Vera isimli bir kızı var. Onunla gezmek dolaşmak istiyor..


Ama Tayfun Kahraman, “Siyasi iktidarı sandıkta değiştirmeye gücümüz yok, biz de sokakta değiştiririz” diyerek, 12-13 yaşındaki çocukları bile sokağa çağırdıysa… O çocuklardan bazıları öldü ise..

Ölümlere rağmen Tayfun Kahraman Gezi isyanını sürdürdü ise..

Bu çağrılar sonrasında polislerimiz, savcımız şehit edildiyse…

Velev ki bu cinayetlerin birebir sebep-sonuç ilişkisinde Tayfun Kahraman olmasa bile…


Vera’nın babasının yargıya hesap vermesi gerekmez mi?  


“Ben insanları sokağa çağırıyorum. Protesto haktır. Ama bir gün, bilemediniz iki gün. Sonrasında bunu devam ettiriyorsak… Kaldırım taşlarının yerlerinden sökülüp polis araçlarına fırlatıldığı kaos ortamını gördüğüm halde, ‘Devam arkadaşlar’ demişsem… O olaylar silsilesinde cinayetlerde tetiği çeken ben olmasam da, öldürücü darbeyi vuran ben olmasam da… Ben de cinayetlerin azmettiricisiyim” özeleştirisini yapması gerekmez mi?

“Kızım Vera’ya kavuşamayacak mıyım?” diyor.

Ama Selim Kiraz’ın çocukları, sizin kışkırttığınız olaylar sonucunda babalarını bir daha göremeyecekler. 


Gezi isyanıyla ne kadar ilgiliydi, bilemem. Ama Gezi isyanının ilk günlerinde, arkadaşları otoyolu kapatmak üzere trafiğin aktığı yola çıkıp, 70-80 km hızla gelen bir aracın duramayarak, önüne çıkanlara çarpması sonucu ölen Mehmet Ayvalıtaş’ın yakınları, onu bir daha göremeyecekler.  

Neydi istediğiniz?

Neydi bölüşemediğiniz?

Neydi bu ölümleri gördüğünüz halde, “Devam ediyoruz, devam ediyoruz” ısrarınız?  

İsterse Tayfun Kahraman’ın para ile tuttuğu avukatı açıklasın.

İsterse Tayfun Kahraman lehine paylaşımlar yapan, ücretsiz ve gönüllü avukatı, ceza hukuku profesörü İzzet Özgenç ağabeyimiz yapsın açıklamayı:


“3. Köprü’ye karşı çıkmak ne demektir? Köprü yapılmasın diye sokaklara barikatlar kurmak, polise molotof atmak, bu olayları kışkırtmak ne demektir?”  

Soralım Tayfun Kahraman’a. 

Soralım Vera’nın annesine:

3. Köprüyü, bugün de protesto ediyor musunuz?  

10’dan fazla insanın ölümüne sebebiyet veren sokak hareketlerinde şöyle diyordunuz: 

“Gezi Parkı, Kanal İstanbul derken bir kent cinayeti: 3. Köprü İhalesi bugün yapılıyor. spoi.st.org/odadan-haberle (29 Mayıs 2013)”  

Eğer samimiyseniz, o köprüden geçmezsiniz.  


Ama öyle sanıyorum ki, en çok o köprüyü kullanan da sizsiniz..

Olaya bakar mısınız:

1 Haziran 2013’te Ethem Sarısülük, Ankara’daki Gezi isyanı gösterisi sırasında polise taş atmış, polisin kullandığı gaz fişeğiyle yaralanmış ve yoğun bakıma kaldırılmış.

Tayfun Kahraman utanmıyor.

Taksim Platformu utanmıyor.

Bu ağır yaralanma sonrasında, şu paylaşımı yapıyorlar:  “#direngeziparkı saat 14.00’te Gezi Parkı’nda şenliğimizde buluşuyoruz. Gezi Parkı’nı, Taksim’i dans ederek, şarkılarımızla savunuyoruz. (2 Haziran 2013)”  


Ethem Sarısülük komada… 16 Haziran’da kurtarılamıyor, vefat ediyor.

Tayfun Kahraman ise insanları dansa çağırıyor.  

Gezi isyanında ölenleri sıralamaya devam ediyorum:  3 Haziran 2013 – Mehmet Ayvalıtaş, trafiğe kapatılmak istenen otoyolda duramayan aracın çarpması sonucu öldü.  

4 Haziran 2013 – Abdullah Cömert, Hatay’da Gezi isyanı sırasında öldü.  

6 Haziran 2013 – Emniyet görevlisi Mustafa Sarı, Gezi isyancıları tarafından köprüden atılarak şehit edildi.  


Aynı gün İrfan Tuna, sürekli polisle çatışma halinde olduğu ve gaz sıkılan yerde bulunduğu için kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.

Böyle bir tabloda, bu ölümlerin yaşanmasından 10 gün sonra dahi…

“Artık evlerimize dönelim.. Ölümler oluyor. Yaralılar çok fazla.. Olaylar bizim düşündüğümüzden farklı gelişiyor.. Provokasyonlar var” diyerek, insanları teskin etmesi gereken Tayfun Kahraman..

Bakın ne diyor: “İnsanlar tazyikli su ile yanıyor, revir vücudu yanık insanlarla dolu. Su içinde asit olduğu söyleniyor.” (16 Haziran 2013)  


Tayfun Kahraman, “Devam edin” diyor. “Gösteriler devam etsin, insanlar ölsün. Polisiyle ölsün, göstericisiyle ölsün…” diyor.

Bunu söyleyenler, bu paylaşımı yapanlar, kusura bakmasınlar; şimdi bize küçük çocuklarını gösterip vicdan kasmasınlar.  

Tayfun Kahraman’ın başında olduğu platform, 23 Haziran 2013’te, o gencecik insanların cenazeleri kaldırılmış olmasına rağmen şu paylaşımı yapıyor:  

“Foti Benlisoy’dan Gezi Parkı Hareketi’nin siyasi geleceği hakkında. Kalemine sağlık Foti.”  


Ne yazmış Foti?

“Somut konuşalım: Gezi Parkı direnişinin tetiklediği bir ayaklanma ve ayaklanmanın kışkırttığı bir kitle hareketiyle karşı karşıyayız. Bu kitle hareketi özellikle Gezi Parkı’nda ve bazı başka mahallerde işgal (occupy) hareketlerine dönüşmüş durumda.”

Polise karşı barikat, polise karşı güç kazanma  ifadelerini bana açıklar mısınız Foti..

Açıklar mısınız Tayfun.


 

“Mesela polisin Taksim Meydanı’na girmesinden günler önce önerildiği üzere, Taksim civarındaki barikatların polisin devreye girmesini beklemeden hareketin kendi inisiyatifiyle (ve bir güç gösterisi olarak) kaldırılması ya da ‘rahatlatılması’ gerçekleştirilmiş olsaydı, bugün belki daha güçlü konumda olacaktık.”

Polise karşı "güçlü olmak" ne demektir? Gerçekten merak ediyorum.

Ve şimdi İzzet Özgenç ağabeye de soruyorum:
“Karşımızdakiler işte böyle organize idi. Ermenisiyle, ateistiyle, onlarla işbirliği yapan kapitalist Müslümanlarıyla… Açık açık isyan diyorlardı. Ayaklanma diyorlardı. Polise karşı güç kazanma diyorlardı. Daha ne demelerini bekliyorsunuz ki, organizatörler ceza alsın?

Tayfun Kahraman’ın platformu, ölümler 10’a ulaşmışken hâlâ isyanda nasıl ısrarcı:
“Bugün eşcinsel dostlarımız Taksim’de yürüyor. Ben gelmiyorum ama siz yalnız bırakmayın. Haydi kalkın ayol, bir saat kaldı. #direnayol” (30 Haziran 2013)

Ve 10’dan fazla insan ölmüş, yüzlerce yaralı hastanede…

Vera ile buluşma ümidindeki Tayfun Kahraman, ölümlere ve yaralılara rağmen bakın ne diyor:  “@Atilla_Atilla tepkiler çok güzel, çok güzel insanlarla tanıştım, çok güzel sofralara konuk oldum. Memleketin her kentinde mücadele sürüyor. (14 Temmuz 2013)”

Evet, yanlış okumuyorsunuz..

Tayfun Kahraman ve arkadaşlarına..

18 yıl değil.. 180 yıl verilse.. Yaptıklarının tam karşılığı olmaz..

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Atila Çelik

Bu adamın katli ...hiç mi tarihten ders almadık ülke belki cumhuriyet tarihinin en düşük enflasyonunu yaşıyordu

MUZAFFER...

KANI BOZUK OLANLARIN İŞİDİR, VATAN HAİNİ LERİ İŞİDİR, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN DÜŞMANLARI DIR LAR, c h p = ........HALA DEVAM EDİYOR, İÇ SAVAŞ ÇIKARMAK İÇİN HERŞEYI YAPIYORLAR, YAHUDİ LER, HAÇLI UŞAKLARI DİR LAR.........VATAN SEVGİSİ MAYA GİBİDİR SÜTÜ BOZUK OLANLARDA TUTMAZ.........
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23