Karanlık işlerin döndüğü Habertürk’lere karşı iyi ki Akit var
Karanlık işlerin döndüğü Habertürk’lere karşı iyi ki Akit var
ALİ KARAHASANOĞLU
Medya sektörü, rahmetli Mustafa Karahasanoğlu ağabeyimin tanımlaması ile Müslümanların geç keşfettiği bir güç..
Necip Fazıl Kısakürek’in anlatımı ile para yutan bir sektör..
Ya suç şebekeniz vardır, medya alanına girerek, o işlerinizi daha iyi götürmek için, suçlarınızın üzerini örtmek için gazeteci olursunuz.
Ya da siyaseti dizayn etmek için, millet iradesi diye çıkılan yolda, üç tane ahlaksızı milli irade diye göstermek için medya sektörüne girersiniz..
Müslümanlar, haklarını korumak için medyada olmaları gerektiğini, solculardan yüz yıl sonra farketmişler..
20. asrın sonuna doğru yeni yeni, medyanın gücünün farkına varmışlar.
Gerçekten de.
Adnan Menderes halktan büyük bir teveccüh kazanmış olsa da..
Darbe ile devrildi.
Birilerinin bugünler için de geçerli gibi gösterdiği şekli ile o tarihte bir mantar tabancası bile patlamadı..
Tabii ki şiddete karşıyım..
Ama önce, seçilmiş insanlara karşı yapılan şiddete karşı olmamız gerekir.
Millet egemenliği deyip, sandıktan çıkan neticeyi, birileri medya gücünü kullanarak, bypass etmeye kalkışıyorlarsa..
Sandık önlerine geldiği halde. Sandıktan çıkamayacaklarını bildikleri için, sandık dışında siyasi iktidarı değiştirmeye kalkışıyorlarsa..
O zaman işte, milletin sandığın hakkını korumak için, zalimlere direnme hakkı doğar.
Tıpkı 15 Temmuz darbe girişimindeki direnme gibi..
Adnan Menderes’i sandıkta yenemeyeceğini görenler, medyadaki güçlerini kullanarak, binbir yalanla, binbir dolanla iftiralar eşliğinde gerçekleri çarpıttılar.. Ve medyanın ülkeyi yönettiğini ispatlayıp, bir Başbakanı astırdılar.
Astırırken de, asan zalimleri vatan savunucusu, asılanı ise suçlu gibi gösterdiler..
Sonrasındaki dönemde de, medyanın dördüncü güç değil, gerçekte birinci güç olduğunu gösteren çok önemli tarihi olaylar yaşadık.
Refah Partisi kapatılırken, medyadaki sol militanların etkisini kimse yadsıyamaz..
Sandıktan birinci çıkmış bir partiyi, üniversitede kız çocuklarımızın başını örtme hakkını kendilerine tanımak istemesi gerekçesi ile kapatıp, bir de bunu, “Devleti yıkmaya çalışıyordu” suçu ile yaftalamak, işte çetelerin hakim olduğu medya sektörü vasıtası ile hayata geçirilmiş bir operasyondur..
İki yıllık bir siyasi parti olan Fazilet Partisi’ni, başörtülü bir adayı milletvekili gösterdi diye kapattırmak, “Cumhuriyeti yıkıcı faaliyetleri sebebi ile” diye de yaftalamak, işte medya gücü ile ülkemizde egemenliğin kısıtlanmasının en bariz örneklerinden birisi idi..
Bugün dahi, şu holdingin medya sektörüne girmesi..
Paranın kaynağını gösteremeyenlerin, siyasi iktidarı etkilemek, gerektiğinde değiştirmek için operasyonlar çekmek için medyada varlık gösterme girişimleri, bu sektördeki gücün sol çevreler tarafından ne kadar erken keşfedildiğini ve bunu kullandıklarını göstermektedir..
Dindar insanlar, hem kendi temel haklarını korumak ve hem de siyasi iktidarı belirleme noktasında haklarını kullanmak için, medya gücünün vazgeçilmezliğini, maalesef çok geç farketmiştir.
Bugün dahi, aynı mahallede yaşadığımız insanlarımız, solcuların medyadaki güçlerinin etkisi ile ezik bir hayatı kendilerine reva görmektedirler.
Medya gücünü kullanarak, Beylikdüzü Belediye Başkanı hakkında, “Kanser olabilir, tahliye edilmesi gerekir” algı operasyonuna, nice insanlarımız alet olabilmektedir.
Oysa o algı operasyonunu yapanların, Sivas davası mazlumlarının en ağır hastalıkları dönemlerinde bile, nasıl bir gaddarlıkla karşımıza çıktıklarını, ancak Akit’i okuyanlar bilebilmektedir..
İnsanlık ise.. İnsan sağlığını öncelemek ise..
Niye Sivas mazlumları için de, “Sağlık önceliklidir” dememiştiniz.
Niçin bir Sivas mazlumu haksız isnatlar sebebi ile ve yaşı dolayısı ile polise teslim olmadığı dönemde öldüğünde, mezarını iki defa açtırarak, ailesini de rencide etmiştiniz, “Bu kişi aslında davada yargılanan kişi değil. Davada yargılanan kişi hayatta. Kendisi hakkındaki arama kararı düşsün diye, bir başka ölmüş kişinin ismini, silip, kendi isimlerini yazdılar” tilkiliğini, bize yamamaya çalışmıştınız?
Niye?
Sivas mazlumları için bir ziyareti çok gören, siyasetçi abilerimiz, niçin CHP’li rüşvetten sanık belediye başkanları için ziyaretler yapıp, sonra da Akit gibi duyarlı bir medya grubuna saldırmayı kendisine görev addetmişti?
Buyrun, dün Anayasa Mahkemesi de kararını açıkladı.
Akit’in “Turp gibi” başlığını haklı gösterircesine, “Hastalık ile ilgili sunulan belgelerde ciddi bir belgeleme yok” dedi..
Şimdi, dindar insanların zaten medyadaki varlığı gecikmiş iken..
Bu medya gücünü de, hiçbir zaman şahsi menfaati için kullanmadığını 33 yıllık süreçte ispat eden Akit grubuna, mahallemizdeki abilerimiz, “ahlak” üzerinden, “dürüstlük” üzerinden söylemlerle, solcuların vagonluğuna soyunup, dil uzatırlar?
Anlatalım mı? Gerçekleri haykıralım mı?
Sizin Başbakan Yardımcılığınız döneminde..
Anadolu Ajansı’ndan Akit’e reva görülen vicdansızlıkları, sol gazetelere geçilen torpilleri anlatalım mı?
Kan kustuk, kızılcık şerbeti içtik dedik..
“Muhafazakar insanlar, 100 yılın sonunda iktidar olmuşlar, ülkeyi ancak bu kadar sağcısına solcusuna eşit şekilde mesafede kalıp yönetebiliyorlar” dedik.. Kendimize yapılan haksızlıkları sineye çektik..
Ama o haksızlıkları yaparken, “Ancak bu kadar sizin hakkınızı koruyabiliyoruz, daha fazla eşit davranamıyoruz” diyerek kendilerine savunma getirenler, nereden bilelim, ateistlere edemedikleri sözleri, Akit’e etmeye kalkışabileceklerini..
Her şeye rağmen.
Medya, siyasileri denetleme noktasında olması gereken bir güçtür.
Bu gücü, habertürk örneğinde olduğu gibi karanlık ilişkiler yumağı ile yönetmek istenilmesi ne kadar yanlış ise..
Medyayı, bu karanlık işleri çevirenlerin eline bırakmak da o kadar yanlıştır..
Temel hak ve özgürlüklerin hayata geçirilmesi için medya gücü kullanılmalı.. Yalan ve çarpıtmaya asla prim verilmeden, gerçekler halkla paylaşılmalı..
Ama aynı zamanda, medya sektöründeki çakallarla da yine medya içindeki dürüst gazeteciler mücadelelerini sürdürmeli..
İşte bunun için, Akit var..
Arkasını ticari amaçla kurulmuş hodinglere dayamadan..
Gerektiğinde o holdinglerin reklamlarını da, “İnancımıza aykırı” diyerek reddedebilen..
Şu veya bu siyasi partiyi körü körüne desteklemeden..
Ama realiteyi de gözeterek..
“Mevcutların içinde en iyisi” değerlendirmesini hakkı ile yapıp..
Seçmeni de bilgilendiren bir medya gücüne, hepimizin ihtiyacı var.
O açıdan diyorum ki, iyi ki Akit var.