Veysel Şatıroğlu veya herkesin bildiği ismiyle Aşık Veysel’in bugün vefatının 43. yıldönümü. Sivas’ın Şarkışla İlçesine bağlı Sivrialan Köyünde 1894 yılında dünyaya gelmişti.
Veysel Şatıroğlu veya herkesin bildiği ismiyle Aşık Veysel’in bugün vefatının 43. sene-i devriyesi. Sivas’ın Şarkışla İlçesine bağlı Sivrialan Köyünde dünyaya geldiğinde takvimler 1894 yılını göstermektedir.
Aşık Veysel’in iki kız kardeşi, o dönem bölgede yaygınlaşan çiçek hastalığına yakalanarak hayatlarını kaybederler. Veysel ise aynı hastalıktan yedi yaşında iken görme yetisini kaybeder. Kendi anlatımıyla;
“Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeğe gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım. Çiçek zorlu geldi. Sol gözüme çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan.”
Babasının, Veysel'e bir eğlence ve oyalanma aracı olsun diye aldığı bağlamayla önce başka ozanların türkülerini çalmaya başlar. Ahmet Kutsi Tecer ile tanışması Veysel’in hayatında bir dönüm noktasını oluşturur. Veysel, O’nun teşvikleriyle kendi sözlerini yazıp söylemeye başlar.
Aşıklığa adım atışını şöyle anlatır:
“Kırk yaşımdan sonra kalbime ilham
Erişti Mevladan bir İhsan oldu
Hakk’ı bilenlere hazırdır her an
İnkar edenlere sır nihan oldu
Varlık noktasını açık gösterdi
İrade-i cüz’ün eline verdi
Hakk’ı, bilen her eşyayı Hak gördü
Vücudun şehrine o sultan oldu.”
Aşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Aşık Veysel, bir dönem bütün ülkeyi dolaşarak Köy Enstitüleri'nde saz hocalığı da yapar. TBMM, Aşık Veysel için 1965 yılında özel bir kanun çıkarır ve kendisine maaş bağlanır. Sonraki 5 yılda ise dönemin popüler sesleri Aşık Veysel’in şiirlerini düzenleyerek sözlerin yaygınlaşmasını sağlarlar. Kullandığı dildeki ustalığı, eserlerindeki yalın Türkçesi, yaşama sevinciyle hüznü, iyimserlikle umutsuzluğu iç içe geçirir. Gösterişsiz ve kusursuz tekniği Veysel’i Aşık Veysel yapar.
AŞIK VEYSEL’İ ANLATTILAR
Köy muhtarı Mustafa Çam, O’nu en çok bakkalın önünde sandalyedeki görüntüsüyle hatırladığını anlatıyor. “Orada bir sandalyesi vardı. Oturup pipo içtiğini biliyorum. O görüntüsü hep gözümün önündedir” diyor.
Çam, çocukluğunda tanıdığı Aşık Veysel'in bu kadar değerli olacağını hiç düşünmediğini belirterek "Köyümüz eskiden sürekli çamurdu ve Veysel ayakkabısına çamur değdirmeden bakkala gelen tek kişiydi. Bu durum dikkatimi çok çekerdi. Gözleri görmüyordu ama gönül gözüyle dünyayı gören bir insandı" diyerek sözlerini tamamlıyor.
k Veysel’in kapı komşusu olan İbrahim Özer ise; "Ben çok güzel çarık tamir ettiğini hatırlıyorum. Herkes hayret ederdi. Sazına teli kendi takardı ve çaldıktan sonra da sazını öpmeden yere koymazdı. Sazı çaldıktan sonra öper, kenara koyar ve dinlenirdi. Sazına kendi eliyle cila yapardı. Sazının düzenini kendisi verirdi. Bastonuyla gezerdi ama aşina olduğu yerlerde de bastonunu koltuğunun altına alır ve bir sigara yakardı. Çocuklarını çok severdi, en çok Ahmet Şatıroğlu ile vakit geçirirdi. Veysel çok da temiz giyinirdi. Yere bile çok dikkatli basardı. Biz küçüktük, büyüklerimize saygı göstermemizi, onlar geldiğinde ayağa kalkmamızı öğütlerdi. Onu da dinlerdik. Öldüğü haberini de askerde televizyondan öğrendim. Çok üzüldüm" dedi.
AŞIK VEYSEL MÜZESİ
Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyündeki Aşık Veysel Müzesi, ziyaretçilerine ünlü ozanın gönül dünyasının kapılarını açıyor. Büyük ozanın müzeye çevrilen evini ve hemen yanına yapılan ek binadaki müzeyi gezenler, adeta "uzun ince bir yolculuğa" çıkıyor.
Müze ev ile ek bina arasında bağlantıyı sağlayan ve "Karanlık Oda" adı verilen bölümde görme engelliler için braille alfabesiyle yazılan "Uzun İnce Bir Yoldayım" sözü yer alırken, diğer ziyaretçiler için ise karanlıkta 2-3 saniye, enstalasyon sanatı (yerleştirme sanatı) sayesinde Aşık Veysel heykeli beliriyor.
Görme engelliler ve diğer vatandaşlar için her türlü ayrıntının düşünüldüğü müzede, Aşık Veysel'in yatağı, radyosu, kıyafetleri ve birçok kişisel eşyası ile sazları ve bal mumumdan yapılan heykeli de yer alıyor. Ziyaretçiler, Aşık Veysel'in kendi sesinden bir televizyon kanalının yaptığı röportajı dinlerken, ünlü ozanın İngilizce alt yazılı ve işitme engelliler için özel olarak hazırlanan belgeseli de izleyebiliyorlar.
Şiirleri; "Deyişler", "Sazımdan Sesler", "Dostlar Beni Hatırlasın" isimli kitaplarında toplanan Aşık Veysel 1973 yılında akciğer kanseri sonucunda vefat ederek aramızdan ayrılır. Vefatının sonrasında “Bütün Şiirleri” adıyla 1984 tarihinde yeniden yayınlanır.
Son sözü yakın dostu İlhan Başgöz’e bırakalım: “Kaldığı handan alır koluna girer gideceği yere götürürdüm. Veysel, bir yürüdüğü yerden bir daha yürürse yardıma ihtiyacı olmazdı. Hanın merdiveninden iniyordu, koluna girdim, ‘İlhan Bey, neden koluma giriyorsun, ben kör müyüm?’ dedi. Tatlı bir insandı.”
Amerika'da yaşadığı için çok sık görüşemediği de dile getiren Başgöz, Aşık Veysel'i uzun yıllar sonra köyünde ziyaret ettiğini ve "20 sene görüşemedik. 1972'de onu köyünde ziyaret ettim. Gittim, kapıyı açtı içeri girdim, 'Merhaba Veysel' dedim, 'Merhaba İlhan Bey, sen nereden çıktın?' dedi. 20 sene sonra beni sesimden tanıdı" diyor.