Haçlı kaynaklarında Türk askerleriyle ilgili dikkat çeken detaylar: Şövalyenin aklını aldılar! “Türkler Hıristiyan olsa...”
Çeşitli Haçlı Seferleri içerisinde bulunmuş Haçlı tarihi açısından kaynak sayılacak isimlerin, Müslüman Türk askerine dair kayıtları pek ilginç ve düşündürücüdür...
yeniakit.com.tr Avrupa ile Müslümanlar’ın ilişkileri üzerine ihtisas yapan Franco Cardini, Haçlı Seferleri’nin başarısızlıkla sonuçlanması ve Müslümanlar ile ilişkilerin artmasının bir neticesinin Müslümanlara saygı duymaya başlamaları olduğunu söylemektedir.
Şövalyenin aklını aldılar: “Türkler Hıristiyan olsa hiçbir ulus onlarla aşık atamaz”
Onun aktardığına göre, “Birinci Haçlı Seferi’nde Taranto Prensi’nin komuta ettiği birlikte yer alan ve adı bilinmeyen Normanlı bir şövalye Gesta Francorum adlı eserine savaşta Türklerin ne kadar cesur olduğunu anlatmakla başlar.” Ayrıca bu şövalye, Türkler’in Hıristiyanlığı seçmesi halinde hiçbir ulusun onlarla aşık atamayacağını belirtir. [Franco Cardini, Avrupa ve İslam, çev. Gürol Koca, Literatür Yayıncılık, İstanbul, 2004, s. 97-98]
Görüldüğü üzere bu şövalye, karşılaştığı mücahid Türkler’i diğer milletlere nazaran en üstün bir vasıfta görmüş, tek ciddi kusurlarını ise kendisi bir Haçlı olması hasebiyle Hıristiyan olmamalarında bulmuştur.
Haçlı kaynak, mağlup Türk askerine bile hayranlıkla bakıp satırlarca methiyede bulundu
Üçüncü Haçlı Seferi kaynağı olan Itinerarium Peregrinorum et Gesta Regis Ricardi’de yazanlar da çarpıcıdır. O, muazzam direniş göstermesine rağmen gerekli yardım gelmemesi hasebiyle Akka’dan çekilmek zorunda kalan Selahaddin Eyyubi’nin askerlerine dair şöyle şahitlikte bulunmaktadır:
“Bu kritik günde [Akka’yı terk ediş günü] Türklerin dürüstlük ve edebi de, tıpkı büyük cesaretleri gibi takdire şayandı, [cesaretleri büyük ve takdire şayandı] zira askeri teşebbüslerde en dinç kimselerdi, azametlerinden fark ediliyorlardı. Şimdi şehirden çıkmak için surların üstünden giderlerken, kendilerine bilhassa askerler olarak hayranlık duyan ve hatıralarını anımsayan Hıristiyanların derinden meraklı gözleri ile seyredildiler. Görünüşleri, şehirden neredeyse tamamen elleri boş çıkarken yine de zarafet ve haysiyetleri ile hayretefza idi. Karşılaştıkları zorluklar onları yıldıramadı. Olağanüstü ihtiyaçların onları mahvetmesine, neredeyse onları yalvarır pozisyona düşürmesine rağmen, bu mağlup adamlar ne kemirici endişeden kırıldılar ne de mülklerini kayıpla kederlendiler. Sebatları yok olmadı. Bilakis enerji, coşku ve azim dolu eşkalleri ile muzaffer görünüyorlardı.
Bununla birlikte yalan, batıl inançları insan oldukları için onların kuvvetlerini bozdu.
Tüm Türkler şehri terk ettikleri zaman, Hıristiyanlar iki Kralın nizamı üzere kapıları açıp şehre özgürce girdiler, keyifli şekilde dans edip seslerini son haddine kadar çıkararak çok sevindiler. Tanrı onlara büyük merhamet gösterip bu insanların kurtulması için onları ziyaret ederek çalıştığından dolayı tanrıya hamd edip şükrettiler...” [https://sourcebooks.fordham.edu/source/1191acre.asp]
Haçlı yazar görüldüğü gibi, Türk askerinin imanından bulduğu cesaret, metanet, fazilet ve haysiyeti teslim etmekten kendisini alamamış, fakat bir Haçlı olması hasebiyle illa bir olumsuzluk yükleme çabasına girişerek bula bula ancak onların kendi inançlarından olmamasını bulmuştur.
Haçlı yaralıyı sırtında taşıyan.. Şifasız ve ölümcül bildikleri hastalıklarına deva olan türk askerleri
9. Louis’nin yanında 7. Haçlı Seferi’ne katılan Jean de Joinville’nin bazı aktardıkları da oldukça dikkat çekicidir. Joinville, esir düştükleri sırada kendisi ciddi hastalık içerisinde olup ayakta duracak hali bile yokken, bir Müslüman’ın atlayıp kendisini suya düşmekten kurtardığını anlatır. Hayatını bir Müslüman’ın kurtarmasını ise, “Tanrı beni o Müslüman’ın yardımıyla korudu” diyerek anmaktadır.
Pek çarpıcı sözlerine devam eden Joinville, boğazında tümör bulunduğunu zannederek artık ölmek üzere olduğunu düşündüğünü, durumu adamlarına bildirince de hepsinin ağlamaya başladığını anlatır. Esir alan Müslüman Emirlerden birisi adamların ağladıklarını görünce nedenini sorar. Sebebi söyleyince, rahat olmalarını çünkü kendisinin vereceği bir ilaçla iki gün içerisinde iyileşeceğini söyler ve dediğini de yapar. Joinville’nin hastalığı her ne ise, Haçlılar görünüşe göre o günkü tıp bilgilerinde buna çare bilmemekte ve ölümü kaçınılmaz addetmektedir. Halbuki Müslüman Emir, gayet basit ve rahat bir mesele olarak görüp iki gün içerisinde iyileşmesine vesile olur.
Fakat Joinville’nin gördüğü bu muazzam derecedeki iyi muamele burada da bitmez. O, Lord Raoul Shrove’nin aldığı yaradan dolayı ayakta duramadığını söyledikten sonra aynen şu ifadeleri kaydetmiştir: “Ve siz şunu bilmelisiniz ki, kadırgadaki yaşlı bir Müslüman süvari, o hasta adam ne zaman ihtiyaç duyarsa onu sırtında taşıyordu.” [Cüneyt Kanat tercümesi, Yeditepe Yayınları, s. 159-160.]
Daha muharebenin sürdüğü zamanda, Haçlı askerine, 13. yüzyıl gibi pek eski zamanda, Avrupa’da bilinmeyen ve hatta bilinmekle uzaktan yakından alakası olmayan bir asalet ve merhametle davranan Müslüman Türk askerinin pâk seciyesine dair bizatihi düşmanın ağzından çıkan bu şehadet ve kayıtlar oldukça dikkat celp edici ve mühimdir. Milletin asıl yükseliş ve kuvvetini ise İslam’ın esasında yer aldığı köklerine bağlanmakla bulacağını gösteren binlerle somut misallerin birkaçı olmaları hasebiyle de üzerinde tefekkür pek ehemmiyetli ve elzemdir.