Esenler Film festivali başladı! 5’inci kez sanatseverle buluştu
Esenler Belediyesi’nin düzenlediği 5. Esenler Film Festivali, “aile” temasıyla sinemaseverlere unutulmaz anlar yaşatıyor. Film gösterimlerinden panellere, ustalık sınıflarından konserlere kadar dopdolu bir program sunan festival, 17 Aralık’a kadar devam edecek. Belediye Başkanı Tevfik Göksu, festivalin önemini vurgulayarak “Aile, insani değerlerin temeli ve geleceğimizin güvencesidir” dedi.
SEBAHATTİN AYAN İSTANBUL
Esenler Belediyesi’nin en prestijli etkinliklerinden Esenler Film Festivali, 5. kez sinemaseverlerle buluştu. Dün akşam açılışı gerçekleştirilen festivalin, bu yıl “aile” temalı filmler seçkisiyle dopdolu bir programı sinemaseverlerin ilgisine sunacak. Fikret Kuşkan, Mazlum Kiper, Müge Akyamaç ve pek çok sinema severin katıldığı açılış programı Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleştirildi. Esenler Belediyesi’nin 5’incisini düzenlediği festival, 17 Aralık'a kadar ünlü yönetmenleri, ödüllü yapımları, ulusal ve uluslararası sanatçılarla sinema profesyonellerini buluştururken film gösterimleri, söyleşiler, paneller, proje yapım destekleri ve ustalık sınıfları gibi tüm festival etkinlikleri, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi, Esenler Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi ve AKM Yeşilçam Sineması'nda yapılacak.
DOLU DOLU 4 GÜN
TRT sanatçısı Uğur Önür’ün açılış konserini gerçekleştirdiği festival kapsamında, 14 Aralık'ta "Bir Hikayenin Peşinde" ve "Yurt Dışı Festival Süreçleri" söyleşileri, Fikret Kuşkan'ın katılımıyla ustalık sınıfı, 15 Aralık'ta "Sanatla Aktivizm Arasında Sinema", "Aile Komedileri Komik mi?" başlıklı paneller, 16 Aralık'ta "Adım Adım TRT 12 Punto", "Bakanlık Başvuru Süreçleri" söyleşileri, "Türk Sinema ve Televizyonunda Değişen Aile Anlayışı" paneli, 17 Aralık'ta ise Göksel Baktagir konseri ile kapanış yapılacak.
BU YIL ‘AİLE’ DİYORUZ
Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu, “Bugün Esenler Film Festivalimiz 5’incisini düzenliyoruz. Tabii her bir insanla ve bir insanın hayatıyla ilgili bir değerlendirme yaparken bazen o insana şöyle bir atıfta bulunursunuz. ‘Hayatın film gibi’ deriz hayatın film gibi derken iç dünyamızdaki bir yansımayı ve bir hakikati ifade eder. Bu hakikati bir beyaz perdede gördüğümüzde bazen ağlarız, bazen güleriz hatta o hakikati beyaz perdede gördüğümüzde onu bir defa izleyip geçmeyiz. Bazen tekrar tekrar izlemek isteriz. Hayat iz bırakıyorsa size her zaman anlamlı bir bakış açısı geliştirir. İşte filmler de bizim hayatımızda büyük bölümü itibariyle hepimizin hafızasında yer eden önemli izler bırakır. Bazen tarih der, bazen kültür der, bazen sanat derler. Bazen size öyle hissettirir öyle bir ufka taşır ki hatta onun taşıdığı ufuk sizi belki de iç dünyanızda farklı bir metafizik halinde size insan olmakla kendi değerlerinin arasındaki yüzleşmeye hatırlatır. Esenler Belediyesi olarak bu yıl 5'incisini düzenlediğimiz bu Filim Festivali'nde ilk başladığımızda kadınla başlamıştık. Göçle, çocukla, umutla devam ettik. Şimdi ‘aile’ diyoruz. Niye aile diyoruz? Çünkü aslında bugün her birimizin varlığını fark etmediğimiz ama bir zedelenme gördüğünde, bir dezenformasyon yaşadığında, deforme yaşadığında hayatımızda ne kadar büyük bir kaybın olduğunu hissetiğimiz aile. Ve aile bugün hep beraber ki yıllarca bizim ülkemizde çok ilginç bir kampanya yürütüldü üzülerek ifade etmemiz gerekir. Neslimizi ‘çoğalmayın’ diye yıllarca tavsiye ettiler. İlk defa Sayın Cumhurbaşkanımız çoğalın diye tavsiye etti. Şu anda nüfus itibariyle baktığınızda Avrupa ortalamasının da altına düşmüş. Aile dediğinizde insanın ilk hayat mektebi, insanı buluşma alanı, insanı hayatı öğrendiği mutluluktan mutlu olmayı, hüzünlü olduğu anda da hüznü öğrendiği en önemli okulu. Ve ne hikmetse bizim gibi ülkelerde bize dayatılan modernitenin getirmiş olduğu bir dayatmayla bütün operasyonlar aile üzerine çekilir. Ve aile üzerine öylesine operasyonlar çekilir ki insan bazen ailenin varlığını görmezden gelebilir. İşte bizde ne diyoruz ki insanlığın bugün aradığı temel hakikat kendisini sakinleştirecek ve kendisini rahatlatacak her şeyden önemlisi kendisini var eden insani değerleri İnşirah ettirecek, onu hayata kazandıracak en önemli merkez ailedir. Eğer siz aileyi sağlam temeller üzerine kurarsanız, geleceğimizi sağlam adımlarla inşa edebilirsiniz. Bunu hepimiz biliyoruz. Bunun içindir ki dikkat ederseniz dünyanın her bir tarafında şu anda 10-15 yıl önce birçok yerde kampanyası yürütülen cinsiyetsizleştirme çalışmasını şimdi bizim ülkemize dayatmaya çalışıyorlar. Bizim çocuklarımıza öğretmeye çalışıyorlar. Neden korkuyorsunuz? Bizim ülkelerimize dayatılmak istenen cinsiyetsizleştirme ve ilk operasyonu nerede yapıyor? Aile üzerinden yapıyor. Bunun için biz bu toprakların ruhunda ve ikliminde ve adeta bir hastalık olan bu meselede duruşumuz çok net” ifadelerini kullandı.
AİLE EN KÜÇÜK ŞEHİRDİR
Geleceğimizi sağlam bir şekilde inşa etmek için aile mefhumunu korumamız gerektiğine değinen Göksu “Ve biz yıllarca bu duruşumuzu net bir şekilde de ifade ettik ki birçok ülkede kanunla yasaklanmaya başladı. Çünkü insanlığın geleceği ve insanın geleceği insanlığın geleceğini inşa etmekte insanlığın hayat tarzını ve insanın varoluş hikmetini ve felsefesini bir aile ortamı sesinde ikame etmek, inşa etmekle mümkündür. Bunun içindir biz bu dönemde aile kavramını merkeze aldık. Çünkü Batı modernleşmesi kendi modernleşmesi üzerinde insani krizleri yaşadı. Bu insani krizlere aşmak için kendilerine yöntemler geliştirildi. Bizde konforumuz büyüdükçe, sosyo-ekonomik gelir seviyemiz yükseldikçe ve hayatın kapıları açıldıkça hele hele yapay zekayla ürünler ortaya çıktıkça bir takım insani krizlerle yüzleşmeye başladık. İşte bu süre içerisinde insanı o insani krizlerden kurtaracak tek şey dayandığı kültürel kodlardır. Eğer sizin dayandığınız kültürel kodunuz yoksa daha doğrusu refere eden bir referansınız yoksa ya da bir kıstasınız yoksa ya da bunu konuşacağınız bir ikliminiz yoksa bu insani krizleri aşmak için zamana ihtiyaç duyabilirsiniz. Batı kendi modernleşmesini kendi rönesansınız kendi reformunu yaparken bunlarla yüzleşerek geldi. O yüzleşme sonucunda batı yine insani krizleri aşabilmiş değil. Biz karşılaşmak üzere olduğumuz bu insani krizlere karşı ki hepimiz okuyoruz görüyoruz. Daha birkaç ay öncesine Edirnekapı surlarındaki acı tabloya içi sızlamayan var mı? Bu beyaz perdeye yansıtılan duygularla hakikatle aile olmanın varlığını ve aile olmanın gücünü hafıza karşılık olarak oluşturabilirsek öyle ne mutlu bize. Şöyle tarif ederler. Şehir kanunlarla ve hukukla belirlenmiş idari sınırlardan ibaret değildir. Şehir sosyolojik tanımlaması olan felsefi değeri olan bir mekandan ibarettir. Biz bunu için bu şehirdeki dünyanın en gizemli şehri İstanbul’un bir parçası. Şehir dediğimizde dünyada kendisine var olduğu günden itibaren dört yerden bir tanesi olan İstanbul şehri ve bu şehrin bir parçası olarak bu hakikatin yansıtıldığı beyaz perde de festival süreci içerisinde anne, baba, çocuk, kardeş diyeceğiz. Annenin ne kadar kıymetli olduğunu, babanın ne kadar kıymetli olduğunu, aile dayanışmasının ne kadar güçlü olduğunu bütün nesillere aktarmaya çalışacağız” açıklamasını yaptı.

