Arınç: "Efendim sanal alemdir, isteyen insana hakaret eder, isteyen insanı şiddete teşvik eder, isteyen istediği şekilde her şeyi yapabilir. Böyle bir özgürlük hayvanlar aleminde bile yok."
" Zamanı geldiğinde açıkça suç işleyen, açıkça hükümete karşı gelen, açıkça görevini kötüye kullananlar hakkında idari ve adli bütün işlemler yapılacak"
ANKARA - Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi'nin Twitter kararıyla Türk yargısının kararlarını geçersiz sayacak bir sonuca ulaştığını, Twitter'a "Türk mahkemelerinin kararlarını uygulamayabilirsiniz" güvencesi verdiğini belirterek, "Anayasa Mahkemesi'nin karar vererek bireyi koruması gerekirken burada verdiği kararla Twitter'ı koruyor, bireyi korumuyor. Oy birliğiyle verdikleri bu karar, bence Türkiye'yi, Türk halkını, insanımızı, bireyleri ve mahkeme kararlarını korumaya matuf bir karar değildir. Bunların tamamen hiçe sayılması gibi karşımıza bir gerçeklik getirmiştir" dedi.
Arınç, Başbakanlık Yeni Bina'daki Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, Twitter kararına ilişkin "Anayasa Mahkemesi telafisi imkansız zararların doğmasını engellemek için kanun yollar tüketilmeden uygulama yapabilir" açıklamasının hatırlatılması ve bu konudaki değerlendirmesinin sorulması üzerine Arınç, bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi'nin oy birliğiyle verdiği kararın öncelikle "Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"a açıkça aykırı olduğunu söyledi.
"Saygı duyup duymamak meselesi ayrı bir konu ama hukukçu gözüyle baktığımızda, kanunu 2011'de çıkardık, üzerinde dumanı tüten bu çok yeni kanunda öyle öngörüler var ki bunlara aykırı bir kararın alınmaması lazım" diyen Arınç, kanunun bireysel başvuru hakkını düzenleyen 45'inci maddesindeki "İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir" ifadesini hatırlattı. Kılıç'ın, bunu "Aştıklarını ifade ettiğini ve buna ilişkin bazı gerekçeler ileri sürdüğünü" aktaran Arınç, aynı maddenin "Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemlerde bireysel başvurunun konusu olamaz" fıkrasını da anımsattı.
Anayasa Mahkemesi'nin bugüne kadar bu maddeleri ileri sürerek başvuruların "Kabul edilemez" olduğu yönünde kararlar verdiğini ancak Twitter ile ilgili konuda bunun aşıldığını dile getiren Arınç, Mahkemenin iç tüzüğüne, 5 Mart 2014'te Resmi Gazete'de yayımlanan değişiklikle "Mahkeme, içtihadın oluştuğu alanlarda veya ivedilikle karar verilmesi gereken durumlarda Bakanlık cevabını beklemeden başvurunun kabul edilebilirlik ve esası hakkında karar verebilir" hükmünün koyulduğunu vurguladı. Arınç, "Bu, 5 Mart tarihine gelinceye, yani bir ay öncesine kadar yoktu. Aceleyle iç tüzüklerini değiştirmişler ve idarenin, yani Bakanlığın cevabını beklemeden de karar verebileceklerini koymuşlar. Bu ifadenin kısa bir süre önce Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan bir değişiklikle iç tüzüğe eklenmesi de bugün baktığımız takdirde fevkalade manidar ve düşündürücü geliyor" diye konuştu.
Sanal alem ve sosyal medyada da "Gerçek hayatta suç olanın sanal alemde de suç olduğu" kuralının geçerli bulunduğunu ifade eden Arınç, "Bir insanın onuru, haysiyeti ihlal ediliyorsa, özel hayatına, kişilik haklarına saldırı oluyorsa, suç işlenmesi teşvik ediliyorsa bunun mutlaka 140 karakterli olmasına da gerek yok. Siz, bunu üç cümleyle de ifade edebilirsiniz. Dolayısıyla evrensel hukuk prensipleri içerisinde insanın kişisel haklarını koruma noktasında alınacak kararların özellikle Türkiye'de bir yargı kararı olması bile kendi başına bir anlam ifade ederdi. Ama Twitter merkezi bunu uygulamamakta direniyordu" dedi.
TİB'in başvurusuyla Twitter'a ulaşımın tamamen engellendiğini hatırlatan Arınç, şunları söyledi:
"Anayasa Mahkemesi'nin şunu yapmasını alkışlayabilirdik, 'Yani sen nasıl oluyor da Amerika'daki bir şirket, Türk yargısının verdiği kararı uygulamıyorsun. Bunlar bireysel kararlardır ve sanal alemdeki yüz binlerce sayfadan sadece 27'sine ilişkindir. Sen bunları mutlaka uygulayacaksın çünkü benim anayasam, benim yargı yetkim, Anayasa Mahkemesi de olsam kararlarımın uygulanmasını gerektirir.' Twitter'ı bu işin dışında tutup, 'Sen masumsun, bu kararları veren mahkemeler yanlış yapmışlardır dolayısıyla onları uygulamayabilirsin. Ben de bütün prosedürü aştım, senin önüne bir mahkeme kararı getiriyorum. Artık bundan sonra özgürsün' demektedir. O zaman şikayetçi olan insanların hukukunu kim koruyacaktır?"
-"Yanlış bir karardır, düzeltilmesi gerekir"
Twitter'ın tamamen kapatılmasının kesinlikle düşünülemeyeceğini, sanal alemin de ifade özgürlüğü bakımından mutlaka korunması gerektiğini dile getiren Arınç, korunması gerekenlerin başındaysa insanın geldiğini vurguladı.
Anayasa Mahkemesi kararının Bakanlar Kurulu'nda da ele alındığını bildiren Arınç, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bence çok yanlış bir karardır, bunun düzeltilmesi gerekir ve biz, bu konuda Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararı elbette uygulama noktasındayız ama hukuk içinde de insanımızı, bireyi koruyacak tedbirleri, bugünküler yeterli değilse mevcut tedbirlere ilaveten başkalarını da getireceğiz. Dolayısıyla kimse bize 'Bu kararı alkışlamıyorsunuz' demek hakkına sahip değil. Yanlış bulduğumuz bir karardır, her karar eleştirilebilir, bidayet mahkemeleri de olsa Anayasa Mahkemesi kararları da olsa. Kaldı ki Sayın Başkan da yıllarca muhalefet şerhi verdiği kararlarda, çok özel açıklamalar yaparak hukuk noktasında bizim kendisini takdir ettiğimiz bir insandı. Ama Twitter veya TİB'in yetkilerini aşmak, Türk yargı yetkisini tanımamak gibi bir sonuca varan kararını elbette hiçbir zaman tasvip etmiyoruz."
-"Bu konu üzerinde artık konuşulmaması lazım"
Arınç, Bakanlar Kurulu'nda Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gündeme gelip gelmediği yönündeki soruya, "Bugünkü gündemimizde bu yok, olması da doğru değil" cevabını verdi.
Bir televizyon programında da bu konunun gündeme gelmesi için zamanlamanın yanlış olduğunu söylediğini hatırlatan Arınç, "Biz, 30 Mart'ı konuşmalı, 30 Mart'ın seçim sonuçlarını analiz etmeliyiz. Oradaki AK Parti'nin başarısını görmezden gelerek, muhalefetin içinde bulunduğu zavallı durumları görmezden gelerek, Türkiye gerçekleri karşısında Başbakanımızın, hükümetimizin itibar kazandığını görmezden gelerek, hedef saptırarak, topu taca atarak ve Cumhurbaşkanlığı seçimini gündeme getirmek bence çok doğru değildi ama geldi" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün gazetecilerin sorusu üzerine samimi düşüncelerini ifade ettiğini belirten Arınç, şunları kaydetti:
"Ben inanıyorum ki o gazeteci arkadaşımız aslında gündemin bu şekilde değişmesini arzu ettiği için çok kurnaz bir şekilde sorusunu sormuş olmalı. 'Gündeme şunu getireyim dolayısıyla böyle bir soruyla da gündemi değiştireyim.' Ama bu gazetecilik, buna da kızmak doğru değil. Sayın Cumhurbaşkanımız günü geldiğinde, zamanı geldiğinde, artık bundan sonra daha doğrusu bu işi Sayın Başbakanımızla görüşecekler. Sayın Başbakanımız da Azerbaycan'a giderken 'Çok doğru, Sayın Cumhurbaşkanımıza katılıyorum' dedi.
"Paralel yapıyla mücadele ilgili konular gündeme geldi mi? Nasıl önlemler alacaksınız, ne gibi adımlar atılacak? Dinleme kayıtları, ses kaydı iddiaları gündemdeydi. Bununla ilgili ek önlemler alacak mısınız? Dışişleri Bakanlığındaki ses kaydıyla ilgili MİT'in bir rapor hazırladığını biliyoruz. Bu rapor tamamlandı mı? Yakın vadede paralel yapıya yönelik bir soruşturma bekleyelim mi" sorusu üzerine Arınç, bu yapıyla ilgili Bakanlar Kurulunda ilave bir şeyin konuşulmadığını söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konudaki sözlerinin çok açık ve net olduğunu belirten Arınç, "Şüphesiz adli bakımdan, idari bakımdan bütün incelemeler yapılıyor. Zamanı geldiğinde açıkça suç işleyen, açıkça hükümete karşı gelen, açıkça görevini kötüye kullananlar hakkında idari ve adli bütün işlemler yapılacak" diye konuştu.
Bu konuyu tekrar tekrar gündeme getirmediklerini, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın çalışmalarla ilgili kısa ve net bilgiler verdiğini aktaran Arınç, şunları belirtti:
"Dışişleri Bakanlığında en son Süleyman Şah Türbesi'ne bir saldırı olduğu takdirde, ilgili arkadaşlarımızın, içinde bakan ve müsteşarlar da olduğu halde yaptığı konuşma, biraz da montajlamak suretiyle seçime çok yakın bir tarihte yayınlanmıştı. Bunun Dışişleri Bakanlığında, bakanın makam odasında yapıldığı da ifade edilmişti. Bu konuyla ilgili soruşturma da devam ediyor. Henüz bu konuda verebileceğim bir bilgi yok."
-"Meclis gündemine hakimdir"
AK Parti ve CHP'li milletvekilleri tarafından dört bakanla ilgili soruşturma önergeleri bulunduğunu ve Anayasa'ya göre bu önergelerin verildiği tarihten itibaren bir ay içinde görüşülmesi gerektiğini hatırlatan Bülent Arınç, şöyle devam etti:
"Meclis gündemine hakimdir. 5 Nisan'dan bir ay sonrası 5 Mayıs'tır. 5 Mayıs tarihine göre soruşturma önergelerinin konuşulup, kabul edilip edilmeyeceğini hep birlikte görmemiz lazım. Bence gündemdeki öncelikli konulardan bir tanesi buydu.
İkincisi de komisyonlardan geçmiş ve Genel Kurul gündemine kadar gelmiş olan bazı kanun tasarıları var. MİT ile ilgili tasarı bunlardan bir tanesidir. Danıştayda daire sayısını arttıran, zannediyorum Danıştayın bazı dairelerinin görev ve yetkileriyle ilgili bir kanun tasarısı olacak. Onların öncelikle görüşülmesi ve grup başkanvekillerimizin bu konuyu takip etmeleri üzerinde karar kılındı. Yargıtay ile ilgili bir kanun doğrusu bilmiyorum, bugüne kadar da konuşulmadı ama Danıştay hemen hemen 6 aydan beri Genel Kurul gündeminde bekleyen bir tasarıydı."
-"Bireyin hakkı her şeyin üstündedir"-
"Twitter sorusunu yanıtlarken bireyi koruyacak ilave tedbirler alabiliriz dediniz. Bu anlamda hükümetin bir çalışması mı olacak? Bakanlar Kurulunda bu konu gündeme geldi mi? İlave tedbirlerden kastınız nedir" sorusu üzerine Arınç, "Çok açık söyledim. Mahkemeye gidiyor, yargıdan karar alıyor ama bunu bir merkez icra etmiyor. İcra etmeyince de bizdeki idari bir organ elindeki yetkileri kullanıyor. Bu kullanmaya karşı da Anayasa Mahkemesi farklı bir karar veriyor. İşi özetlersek bu kadar basit" değerlendirmesinde bulundu.
Ferdin hukukundan, bireyin haklarından vazgeçmeyeceklerini söyleyen Bülent Arınç, şunları kaydetti:
"Düşünün ki bir ev hanımı, kendi adına sahte bir hesapla porno yayıncılık yapılıyorsa çocukları ve eşi karşısında bunun engellenmesini isterse, kendisinin toplum içinde kötü bir şekilde tanınacağından şikayet ederse bir devlet, bir yargı, bir hükümet bu insanın haklı şikayetini görmezden gelebilir mi?
Efendim sanal alemdir, isteyen insana hakaret eder, isteyen insanı şiddete teşvik eder, isteyen istediği şekilde her şeyi yapabilir. Böyle bir özgürlük hayvanlar aleminde bile yok. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de bütün sözleşmeler de tüm özgürlüklerin yine bir başkasının özgürlüğüyle sınırlı olduğunu ve bu özgürlüklerin de mutlaka birey karşısında bir şekilde korunması gerektiğini ifade ediyor. Bizde böyle sanal alemde ne yaparsanız serbest olsun şeklinde, herkes herkese hakaret etsin, herkes herkesin kuyusunu kazsın, herkes silahlı isyana teşvik etsin, herkes bir yerde suç işlesin, herkes kedisini öldürsün, videoyu koysun Youtube'da veya bir başka yerde, herkes annesini testereyle kessin, bunu da tarif etsin 'Şöyle şöyle yapın' desin, herkes hayvanlarla cinsel ilişkileri bir şekilde yaysın, şöyle olsun, böyle olsun. Böyle bir özgürlüğe birileri sahip olabilir ama biz böyle değiliz. Anayasa'nın bize verdiği görevler var, bize verdiği yetkiler var. Bunları sonuna kadar kullanırız. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Bireyin hakkı her şeyin üstündedir. Bireyin taleplerine karşı kulaklarımızı tıkayamaz, gözlerimizi kapatamayız. Kimse kusura bakmasın."
-Fethullah Gülen'in Türkiye'ye iade edilmesi talebi iddiaları
Arınç, "Sayın Fethullah Gülen'in Türkiye'ye iadesi de tartışılıyor. ABD Büyükelçisi Francis J. Ricciardone, hükümetten böyle bir talep geldiğini de açıklamıştı. Bu yönde resmi bir talebiniz oldu mu, olduysa bunun dayanağı nedir?" sorusuna karşılık, "ABD Büyükelçisi'nin bugün bir gazetede çıkan yazısından mı bahsediyorsunuz? Onun içerisinde 'Gülen hakkında bizden iade istediler' şeklinde bir cümle mi var? Ben de okudum ama sizin söylediğiniz gibi cümleye rastlayamadım" ifadesini kullandı.
-Yurt dışındaki Türk okullarının durumu
Bir gazetecinin, "Yurt dışındaki Türk okullarının kapatılması yönünde hükümetin böyle bir talimatı var mı? Varsa gerekçesi nedir, siz buna taraftar mısınız?" sorusu üzerine, Arınç, kişisel yorumunu söylemeyeceğini belirtti.
Arınç, Dışışleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, 2015-2016 BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine Türkiye'nin ikinci adaylığı dolayısıyla, 80 ülkenin yetkilileriyle görüşmek üzere New York'ta yaptığı görüşmede kendisine bu yönde soru sorulduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Okulların kapatılmasını sormadan önce, şunu bana söyleyin, bir ülkede yaşayanların kendi ülkelerini mektup yazarak, araya hatırlı insanları koyarak şikayet etme hakkı var mı? 'Bu hükümet çok kötüdür, tam bir diktatör oldu, bunlar bizim kökümüzü kazımak istiyorlar, Türkiye ile ilişkilerinizi gözden geçirin, artık bundan sonra Türkiye güvenli bir ülke değildir.' Böyle bir mektup yazma hakkını kim nereden alıyor? Sayın Dışışleri Bakanımızın bu sorusuna cevap versinler, ondan sonda ben de bu soruyu rahatlıkla cevaplayayım."
AA
