İlk turu 10 Ağustos, ikinci turu ise 24 Ağustos’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi ülke için bir dönüm noktası, belki de yeni bir dönemin habercisi olabilir.
Her halde değişik kesimlerin kafasında değişik hesaplar var.
Anlaşılan muhalefet hem cemaat ayağından hem de MHP kanadından Mansur olayının benzerini bir sefer daha denemek isteyecek. Bu denemenin sonucu CHP’nin geleceği açısından neye mal olur bilemem de önemli olan sonuçta Köşk’e kimin çıkacağıdır.
Erdoğan mı, Gül mü?
Kim olursa olsun diğer adaylara ihtimal vermiyorum.
Hele de Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın adaylığı tamamen uydurma.
Benim de bilebildiğim Kılıç bu tip küçük hesaplara yatmaz, gaza da gelmez.
Kimi kimine tercih etmekten ziyade Cumhurbaşkanlığı koltuğu ile başbakanlık koltuğunun farklı şeyler olduğunu bilmek zorundayız. Öyle veya böyle seçilir Köşk’e gitseniz bile ülkenin parasından pulundan, enflasyonundan kimseler size soru sormaz.
“Yatırım yapmadın” diye de hesaba çekmezler...
Ama başbakanlık koltuğu öyle değil.
Ülkenin her meselesinden başbakan sorumlu.
Hatta yağmur yağmadığı zamanlar bile sorumlu.
Şöyle diyelim, bir ikinci Menderes’i bu ülke bir daha zor bulur.
Çetin şartlarda “Milli Görüş” diyecek yürek de, ikinci bir Erbakan Hoca da yok.
Seçimlerde gördük, muhalefet her türlü popülistliğe başvurmuş olsa da halkın çoğunluğu oyunu partiden ziyade Başbakan’ın şahsına vermiş oldu.
YAZARIMIZ NUSRET ÇİÇEK'İN BUGÜNKÜ YAZISI İÇİN TIKLAYIN