Tekrar dünyayı yönetmeye hazır olun!
“Hakiki imanı elde eden insan kâinata meydan okuyabilir.” (Bediüzzaman).
İspatı ortada: Ceddimizin yaptığı tarih, aynı zamanda “kâinata meydan okuma” tarihidir.
Ya bizim yaptıklarımız?
Daha düne kadar Amerika çalıyor, biz oynuyorduk!..
Avrupa nezle olsa biz hapşırıyorduk!..
Düne kadar, siyaset, “Amerika ne der?”, “Avrupa ne düşünür”, “Askeriye kabul eder mi?” sorularına tıkanıyor, kendi oy gücü ve dirayetiyle tek adım atamıyordu.
“Otur” dendiğinde oturuyor, “kalk” dendiğinde kalkıyor, “Selam dur!” komutu gelirse asker süngüsüne selam duruyorduk!
“Bize dokunmayan yılan bin yaşasın”dı!..
“İtle dalaşmaktan, çalıyı dolaşmak evla” idi!..
“Köprüyü geçene kadar ayıya dayı derler”di!
Bize dokunmayacakmış gibi duran yılanın bizi sıraya koymuş olabileceğini, önünde sonunda dokunmaya kalkabileceğini düşünemezdik…
İt de kendisiyle dalaşanlardan çok çalıyı dolaşanları ısırabilirdi…
Ayı, kendisine “dayı” denmesinden hoşlanmayabilirdi.
Zaten it kısmı önce en çok korkanı ısırır!
Isırılma ihtimalini ortadan kaldırmanın yegâne çaresi cesur olmaktır. İtin, kopuğun önünde dimdik durup “sizden korkmuyorum” diye haykırmaktır.
“Zilletle yaşamaktansa izzetle ölmek!”
Yıllar boyu Amerika’nın, Avrupa’nın dümen suyundan gittik de ne oldu? “Isırmasınlar” diye kaynaklarımızı peşkeş çektik, nesillerimizi heba ettik de elimize ne geçti?
En muhtaç olduğumuz dönemde bize silâh vermediler. “Stratejik müttefikimiz Amerika” parasıyla İHA-SİHA satmadı. Tuttuk, biz de kendimiz ürettik. Doğu Akdeniz’de ve daha pek çok yerde Avrupa ile çatıştık.
İç “vesayet odakları”nı kendi faaliyet alanlarıyla sınırladık. Buna razı olamayanlar yeni terör örgütleri oluşturup 15 Temmuz darbesini plânladılar, fakat milletçe ellerini kırdık.
Şimdi olabildiğince özgün politikalar üretip kendi menfaat çizgimizde yürüyoruz. Ne yapabiliyorlar?
Zaten her biri kendi derdine düşmüş: Amerika’nın nasıl kartondan bir kule olduğunu, Avrupa Birliği’nin kendi halkını bir virüsten koruyamayacak kadar güçsüz ve etkisiz bir “Propaganda Birliği”nden ibaret bulunduğunu, koronavirüs salgını vesilesiyle yakından müşahede ediyoruz.
Meğer kendileri, örgütleri değil, yaygaraları büyükmüş!..
Meğer asıl “büyük” olan Türkiye imiş…
Onca dış saldırıya, dolar operasyonlarına, envaiçeşit terör odaklarına, yıkıcı muhalefet ve yandaşlarına rağmen, salgın döneminde bile yüzde 4,5 büyüme gerçekleştiren Türkiye…
Amerika, “ırkçılık” yüzünden tökezliyor. Girdiği her yerden en az zararla çıkmak istiyor…
Avrupa Birliği, “mimsiz medeniyet” olgusunda tükeniyor…
Türkiye dünyadaki ve ülkedeki olumsuz şartlara rağmen dört milyon göçmene bakıyor. Sınırları dışında asker bulunduruyor. Libya’da denge değiştiriyor. Destursuz Suriye’ye giriyor. Doğu Akdeniz’de fütursuzca sondaj vuruyor.
İşte bu başarı Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin başarısıdır.
Ömrümün son çeyreğinde halkıma vasiyet gibi tek cümle söyleyeceğim:
“Osmanlı’nın torunları, dünyayı yönetmeye hazır olun!”