Sohbet ve devlet
Osman Gazi ümmi olmasına rağmen, bir kurmay subay maharetiyle Bizans kalelerini düşürmesinin yanı sıra âdil, dürüst, sevecen, hayırhah ve müsamahakâr olmasını da müptelâsı olduğu Şeyh Edebali sohbetlerine borçludur.
“Bey” kimliğine “mürit” teslimiyeti ve sadakatini de katan Osman Gazi, kısa süre içinde “mürşidi” tarafından keşfedilmiş, onu ustaca yoğuran “mürşid”, ortaya bir “terkip” ve “sentez” çıkarmıştır: Osman Bey kendisinden sonra gelecek padişahların da terkibi ve sentezidir!
Bu sohbetlerde olgunlaşıp piştiğini, Osman Bey hissediyordu. Bir taraftan adaleti, hamiyeti, şefkati, sadakati, izzeti, paylaşımdaki fazileti öğrenirken, diğer taraftan cıva kadar akıcı, ateş kadar yakıcı, aynı zamanda Hz. Ömer kadar âdil, Hz. Ebubekir kadar da fazıl olmayı öğreniyordu: Bunlar bölgeye kök salmanın şartlarıydı.
Şeyh Edebali ya engin feraseti ya da dillere destan kerametiyle, Osman Bey’in şahsında “Osmanlı gerçeği”ni sezmiş gibiydi. Ama sezgilerin gerçeğe dönüşeceği ana daha çok vardı. “Osmancık”ın (böyle hitap edermiş) iyice pişip olgunlaşması gerekiyordu. İmtihanları bir bir vermeliydi…
Tekkedeki sohbetin uzadıkça uzayıp vaktin gece yarısını geçtiği demde, Osman Bey kendisine tahsis edilen taş hücreye çekildi. Hücrede yer yatağı dışında bir rahle, rahlenin üstünde de açık bir Kur’an-ı Kerim vardı. Yatağa girdi. Uyumaya çalıştı. Fakat rahledeki Kur’an gözlerinin önünden gitmiyor, bir türlü uyku tutmuyordu. Kalktı. Abdest tazeledi…
Onu sabah namazına uyandırmaya gelenler, yatağını bozulmamış, kendisini ayakta dimdik buldular. Gözleri rahledeki Kur’an’da, elleri önünde idi. Sabaha kadar ayakta dikilmişti.
Durumu Şeyh Edebali’ye bildirdiklerinde, sordu: “Neden uyumadın?”
Osman Bey boynunu büktü, içten gelen bir teslimiyet içinde fısıldadı: “Kelam-ı Kadim karşısında ayaklarımı uzatıp yatmayı içime sindiremedim.”
“Ben dervişim, kızımı da benim gibi bir dervişe vereceğim” diyerek Osman Bey’e o güne kadar kızını vermeyen Şeyh Edebali, rivayete göre bu tavır karşısında çözüldü ve “Bu tavrınla bizden daha derviş olduğunu ispatladın” diyerek kızı Malhun Hatun’u (Balâ veya Mal Hatun diyen tarihçiler de var) Osman Bey’e nikâhladı. Osman Bey bu motivasyon sayesinde “Osman Gazi”ye dönüşüp Bizans kalelerini bir bir fethetti. Öldüğünde Bursa düşmek üzereydi (1326).
Büyük ihtimalle ümmi olan ilk liderlerin (Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi), ancak uzun eğitimler sonucu edinilebilen meziyetleri nasıl kazandıkları gerçekten de merak konusu...
Sanırım bunun sırrı, İslâm’ın da teşvik ettiği “sohbet-muhabbet”tir.
Bu kavramları çoktan unuttuk…
Evlerimiz muhabbetsiz kaldı…
Birbirimizin gözlerine baka baka sohbet edeceğimize, gözlerimiz ekranlara kilitli olarak kesik kesik konuşuyoruz.