Durun, daha çok döneceksiniz…
Durun, daha çok döneceksiniz…
MURAT ALAN
Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının sanığı Ekrem İmamoğlu’nun diploma skandalı gündeme geldiğinden bu yana hep aynı nakaratı duyuyoruz:
“Her şey usulüne uygunmuş”,
“Hiçbir hukuki sıkıntı yokmuş”,
“Bu sadece siyasi bir linçmiş!”
Koca koca profesörler, kürsü başındaki hukukçular, akademik titrleriyle ekran ekran geziyor; ama ağız birliği etmişçesine aynı ezberle konuşuyorlar:
“Hukuki değil, siyasi bir girişim…”
Bakın mesela İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin eski Dekanı Adem Sözüer…
Bir gün karşımıza “bilirkişi” diye çıkıyor.
Ertesi gün “hukuk danışmanı” oluyor.
Yetmiyor, sonunda “İmamoğlu’nun avukatı” diye anılıyor!
Bravo! Tarafsızlığın geldiği son nokta: Cüppe altında savunma vekilliği!
25 Şubat’ta Mehmet Pehlivan’la birlikte İBB binasında basın toplantısı düzenlediler.
Sözüer orada ne dedi dersiniz?
“34 yıl önceki duruma o dönemin yönetmeliğiyle bakılmalı” dedi.
Ve ardından ekledi:
“Ben o mevzuata göre değerlendiririm. Çalışkan öğrencilere böyle geçiş imkânı vardı, ÖSS puanı da gerekmezdi.”
Buyurun buradan yakın:
Not ortalaması yokmuş, başarısız dersmiş, geçiş yapılan kurumun tanınıp tanınmamasıymış, kontenjan dışı alım yapılmış…
Bunların hepsi önemsizmiş!
Yeter ki öğrenci “çalışkan” olsun!
Bir akademisyen, belgelerle sabit usulsüzlükleri görmezden gelip, mevzuatı “çalışkanlık” gibi ucu açık bir kavrama indirgerse, ne bilim kalır ne hukuk.
Kamu vicdanı da ister istemez sorar:
Bu kişi akademik titrini mi kullanıyor, yoksa bir sanığın müdafi mi?
Aynı günlerde CHP Genel Başkanı Özgür Özel de sahneye çıktı.
Ne dedi?
“İmamoğlu’nun hiçbir hukuki sorunu yok. Bu iş döner dolaşır, Erdoğan’ı vurur” buyurdu!
Diploma iptal edilince, ortalık bir anda karıştı.
CHP cenahı panik butonuna bastı, destekçileri sıralandı.
DEVA Partisi lideri Ali Babacan hemen sahne aldı:
“Ülkem adına çok üzgünüm, kızgınım… Hukuk güvenliği çiğnendi” dedi.
Ahmet Davutoğlu daha da ileri gidip, “Bir akademisyen olarak utanıyorum” ifadelerini kullandı.
Barolar, dernekler, sözde hukuk platformları sıraya girdi.
Sanki karşımızda belgelerle sabit bir sahtekârlık değil, evrakta bir yazım hatası varmış gibi tavır aldılar!
Ama dün…
Sözcü Gazetesi manşetiyle hepsini topyekûn yalanladı!
Hani derler ya: “Aptal bir dostun olacağına akıllı bir düşmanın olsun…”
Tam öyle!
İmamoğlu’nu temize çıkarma niyetiyle yazdıkları manşet, kendi argümanlarını yerle bir etti!
Sözcü’nün yayınladığı 8 sayfalık İstanbul Üniversitesi İnceleme Raporu ne diyor biliyor musunuz?
Kayıt işlemleri sırasında Kıbrıs’tan gelen öğrencilerin tamamı Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden gibi gösterilmiş!
Halbuki İmamoğlu’nun geldiği kurum Girne Amerikan Üniversitesi ve o dönem YÖK tarafından tanınmıyormuş!
Yani apaçık bir yalan beyan ve idari sahtekârlık söz konusuymuş.
Raporda yer alan en çarpıcı 5 başlığı alt alta sıralayalım ki, kimse “duymadım, bilmiyordum” demesin:
1. Tanınmayan Üniversiteden Geçiş:
İmamoğlu’nun geldiği “University College of Northern Cyprus” 1990’da YÖK tarafından tanınmıyordu.
Ama geçiş belgelerine sihirli değnekle “Doğu Akdeniz Üniversitesi” yazıldı.
2. Yönetmeliklere Aykırılık:
* Not ortalaması yetersiz.
* Başarısız (F) notları var.
* En az iki dönem okuma şartı hiçe sayılmış, yaz okulu hilesiyle geçiş yapılmış.
3. Kontenjan Skandalı:
* 10 kişilik kontenjan bir anda 48 kişiye çıkarılmış.
* Rektörlük onayı olmadan, kayıt defterine silinti ve ekleme yapılmış.
4. Torpil Düzeni:
* Listede dekan yardımcısının oğlu var.
* Başvurulara rektör ve dekan referansları eklenmiş.
5. Hukuki ve Siyasi Sonuçlar:
* Tüm bu sahtekârlıklar, diplomanın iptali için hukuken yeterli görülmüş.
Şimdi tekrar soralım:
Bunca belgeden, rapordan, açıklamadan sonra hâlâ “her şey hukuka uygundu” diyebilecek biri kaldı mı?
Hayır, kalmadı.
Dün “mevzuata uygundu” diyenler, bugün “idari hata varmış” diyerek, pozisyon değiştiriyor.
Ve inanın bu daha başlangıç!
Yakında şu sorular da yüksek sesle sorulacak:
“Bu Ekrem’i kim İBB adayı yaptı?”
“Kim torpilledi, kim ön açtı?”
“Kim göz göre göre bu kadar usulsüzlüğü halının altına süpürdü?”
Durun, daha çok döneceksiniz…
Ve her dönüşünüzde biraz daha maskeniz düşecek!
Selametle.