Diplomasinin kalbi Antalya’da attı
Diplomasinin kalbi Antalya’da attı
MURAT ALAN
Türkiye son yıllarda yalnızca kendi bölgesinde değil, küresel ölçekte de barış, istikrar ve diplomasi arayışlarının merkezinde yer alan bir aktör haline geldi.
Bunun en çarpıcı göstergelerinden biri, bu yıl dördüncüsü düzenlenen ve benim de Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni sıfatıyla katıldığım Antalya Diplomasi Forumu (ADF) oldu.
Bugün artık birçok devletin dış politika ajandasında kendine özel bir yer edinen ADF, sadece diplomatik temasların değil; vizyoner politikaların, stratejik ortaklıkların, krizlerin yönetimi ve çözüme kavuşturulması noktasında da adeta “mini Birleşmiş Milletler” işlevi görüyor.
Antalya Diplomasi Forumu’nun asıl başarısı, katılımcı ülkelerin Türkiye’ye duyduğu güvenle mümkün oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde yürütülen kararlı dış politika, bu güvenin temel direğidir. Forum’a 155 ülkeden katılım gerçekleşti; 20’yi aşkın devlet ve hükümet başkanı, 74 dışişleri bakanı ve 450’den fazla uluslararası temsilci Antalya’daydı. Bu rakamlar, Türkiye’nin küresel diplomasi sahnesindeki etkin rolünün açık bir göstergesidir.
Forumun bu yılki teması “Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek” olarak belirlendi.
Zira dünya son dönemde çok kutupluluğa evrilmiş, kutuplaşmalar artmış, jeopolitik krizler derinleşmiştir. Bu konjonktürde diplomasiyi sahiplenmek; barışı, istikrarı ve insani değerleri sahiplenmek anlamı taşıyor. Antalya Diplomasi Forumu tam da bu ihtiyaca cevap veren bir platform olmuştur.
Cumhurbaşkanımız forumda çok sayıda liderle birebir temas gerçekleştirdi.
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, Sierra Leone Cumhurbaşkanı Julius Maada Bio, Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa, Bulgaristan Başbakanı Rosen Zhelyazkov, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan, Gürcistan Başbakanı Irakli Kobakhidze ve Bosna-Hersek Başkanlık Konseyi üyeleriyle yapılan görüşmelerin her biri ayrı başlıkta önem taşıyor.
Cumhurbaşkanımızın Filistin Başbakanı ile gerçekleştirdiği görüşmede vurguladığı gibi, kalıcı çözüm iki devletli yapıdadır.
Türkiye’nin Gazze’deki saldırıların durdurulması ve Filistin halkının haklarının korunması yönündeki duruşu forum boyunca çok net bir şekilde ifade edilmiştir. Gazze halkının yerinden edilmesini kabul etmeyen Türkiye, hem insani yardım faaliyetleriyle hem de siyasi duruşuyla Filistin’in yanındadır.
Diğer yandan Somali’ye yönelik destek vurgusu, Afrika açılımımızın ne kadar samimi ve stratejik olduğunun göstergesidir. Sudan’la ilgili olarak toprak bütünlüğü ve egemenliğe yapılan vurgu ise Türkiye’nin barışçıl ama kararlı diplomasi çizgisinin bir örneğidir.
Bosna-Hersek özelinde yapılan temaslarda ise Türkiye’nin Balkanlar’daki istikrarı önemseyen politikası tekrar teyit edilmiştir.
Başkan Erdoğan’ın Sierra Leone Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmede dile getirdiği gibi Türkiye, Afrika ülkeleriyle ilişkilerini “kazan-kazan” anlayışıyla sürdürüyor. Bu sadece insani yardım ve kalkınma desteğiyle sınırlı kalmıyor; ticaret, savunma sanayi, enerji gibi alanlarda da ortaklıklar kuruluyor.
Bulgaristan Başbakanı Zhelyazkov ile yapılan görüşme, Türkiye’nin Avrupa enerji güvenliğindeki kilit rolünü bir kez daha ortaya koydu. Gürcistan Başbakanı ile yapılan görüşmede ise “Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı”nın tam kapasiteyle çalışması hedefi vurgulandı. Bu hat, doğu ile batı arasında hem ticari hem de stratejik bağları güçlendiren bir damardır. Türkiye bu projeye verdiği destekle sadece lojistik değil, bölgesel entegrasyon anlamında da kilit bir oyuncudur.
Ortadoğu’da Yeni Dönemin İşaretleri..
Antalya Diplomasi Forumu’nun en dikkat çeken gelişmelerinden biri, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın katılımı oldu.
Forum boyunca gerek Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın gerekse Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Ortadoğu’daki yayılmacı politikalara ve özellikle İsrail’e yönelik eleştirileri dikkat çekti. Bu çıkışlar, sadece bölge halklarının değil, küresel vicdanın da sesi oldu.
Şara’nın teşekkür mesajı, Türkiye’nin artık Suriye özelinde de yeni bir diplomasi kanalını araladığının göstergesi olabilir. Bu, Ortadoğu’da dengelerin yeniden kurulacağı bir dönemin işaret fişeği olabilir.
Antalya Diplomasi Forumu sadece hükümet temsilcilerini değil; akademisyenleri, düşünce kuruluşlarını, medya mensuplarını, genç liderleri ve sivil toplum temsilcilerini de aynı çatı altında bir araya getiriyor. İşte bu yüzden ADF, diplomasiyi yalnızca “resmi” kanallarla değil; halklar arası bağlarla da güçlendiren bir diplomasi biçimi sunuyor.
Ben de bu çerçevede medya mensuplarıyla yaptığım temaslarda, Türkiye’nin bu forumu ev sahipliğiyle sınırlı bir diplomatik girişim değil, küresel bir vizyon olarak gördüğünü özellikle vurguladım.
ADF, Türkiye’nin daha adil, daha eşit, daha yaşanabilir bir dünya için önerdiği yeni diplomasi anlayışının ete kemiğe bürünmüş hâlidir.
Bugün dünya, çatışmaların çözümsüzlüğe, güç mücadelelerinin ise halklara yıkım getirdiği bir dönemi yaşıyor. İşte bu dönemde Türkiye, diplomasiyi öncelikli çözüm aracı olarak konumlandırıyor. Antalya Diplomasi Forumu da bunun somut sahasıdır.
Bu forum; barışa, diyaloğa ve ortak akla yatırım yapanların sahnesidir. Ve bu sahnede Türkiye, sadece oyun kurucu değil, oyunu ahlaki ve insani ilkelerle yönlendiren lider ülke olarak öne çıkmaktadır.
Sonuç olarak, Antalya Diplomasi Forumu; Türkiye’nin yeni dış politikasının, diplomasi vizyonunun ve küresel sorumluluk anlayışının cisimleşmiş hâlidir. Bu yıl dördüncüsü düzenlenen forum, artık kalıcı ve kurumsal bir diplomasi vitrini olmuştur.
Dünyanın kalbi artık belli dönemlerde Antalya’da atıyor. Barış için, diyalog için, adalet için…
Ve Türkiye, bu ritmin merkezindedir.
Selametle..