Okurlarımızla hasbihal.. Biz ne yaptık da suçlu olduk?
Okurlarımızla periyodik hasbihal sözü veriyoruz, sonra aktüel gelişmeleri yorumlayacağız diye, sözümüzü aksatıyoruz.
Bugün aktüel konuları yorumlamayı bırakıp, okurlarımızla hasbihal edelim..
Tayyip Erdoğan’ın, Sisi ile tokalaşmaya mecbur kalması üzerine, “Reel politik ha” başlıklı dünkü yazıma gelen yorumları sizlere aktarıp, kendi düşüncelerimi de aralara sıkıştırmış olayım..
Okurlarımızdan Hasan rumuzlu birisi, şöyle demiş:
“Bugün maaşı hakketmek için CHP yazısı yok mu?”
Okurumuz keşke, haftanın 7 günü yazdığımı görüp, “Ali bey, suçladığım türden bir kafaya sahip olsa idi, üç gün yazıp, maaşını fazlasıyla hakkederdi” tespitini yapıp, biraz daha insaflı eleştiri yapsaydı. Sağlık olsun..
Bir başka okurumuz der ki:
“ali kan/Sayın Erdoğan Sisi ile resim vermesi bizim suçumuz öyle mi? Biz ne yaptık da suçlu olduk.”
Biz ne mi yaptık?
Erdoğan AB’ye, “Sizin yasalarınızda darbe suç değil mi? Sizin yasalarınızda idam yasak değil mi? Niçin Mısır’daki darbeyi kınamıyorsunuz. Niçin Mursi hakkında verilen idam kararına net açıklama yapmıyorsunuz” çıkışını yaptığında..
Arkasında durmadık..
Cılız seslerle destek verdik..
İçimizden bazı kişiler, “Darbe de, Mursi’ye verilen idam cezası da bizi ilgilendirmez.. Mısır’ın içişlerine karışmamız lazım” dediler..
Bu konuda en masum olan, Saadet Partililer..
Onlar da.. Kendileri böyle söylemese bile.. Bunu söyleyen CHP ile İyi Parti ile ittifak ederek, Erdoğan’ı yalnız bıraktılar..
Yalnız bıraktık..
Onun için suçluyuz..
Bir başka okurumuz, kendisini “Milli görüş mensubu” olarak rumuzlamış.
Şöyle diyor, Milli Görüş mensubu:
“Ali efendi, ben yazılarınızın takipçisiyim. Ne dersiniz bilmem ama hissiyatınız, efkarınız, akvaliniz ve de ef’aliniz dünyevi ve birilerinin takdir edilmesine endeksli.”
Erdoğan da bizim gibi bir insan..
Siz söyleyin, bu yazımdan dolayı, nefis sahibi bir insan, “Helal olsun sana Ali bey.. Beni de eleştirmişsin” diyebilir mi?
Veya demiş olabilir mi?
Bunu tahmin edemeyeceğimi mi düşünüyorsunuz?
Biz sayın Erdoğan’a nasıl gönül koydu isek. Onun da, “benim kimlerle nasıl uğraştığımı bilmiyor musun?” diyerek gönül koyduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek..
O zaman, Milli görüş mensubu abimiz (efendi diye hitap ettiğine göre, yaşça benden büyük olmalı) benim bu yazı ile hangi dünyevi amacı gözettiğimi, kimin takdirini beklediğimi söylese, beni de bir dertten kurtarsa..
Özellikle de..
Dünyanın tüm egemenleri, Sisi’ye kırmızı halı sererken.. Onlara meydan okuyan Erdoğan’a “Helal olsun” dediğimiz halde..
Şimdi çakallara direnişte küçük bir geri adım atıldığında, “Mursi’ye vefamız gereği, direnmeye devam etmeli idik” şeklindeki düşüncemi ifade ettiğim ve akan suya karşı yüzmeye çalıştığım halde..
Ben nasıl dünyevi amaç gözetmiş oluyorum? Lütfen bir izahat..
Yorum konusunda titizliği saygıya layık Namık KASIMOĞLU yazmış:
“Ali bey; ‘Seni Seviyoruz Savunan Adam’ bu cümleyi kuran kişi Ahmet TAŞGETİREN dir. Ve gönüllere gönlümüze girmiştir.”
Ahmet Taşgetiren ağabeyin, 28 Şubat sürecinde, gönüllerde taht kurduğu konusuna bir itirazım yok..
Bunu da yazımda belirtmiştim..
Ama şimdi gönlümüzü kırdığını da, hatırlatmış oldum..
“Kendi adına konuş” diyen bir okurumuz da, “Sana yazıklar olsun. Sisi de senin olsun, Mursi de. Bizi ilgilendirmiyorlar. Ülkemiz Türkiye, liderimiz Atatürk. Pek üzüldüysen Mısır’a git. Mücadelene orda devam et.” demiş..
Büyük ihtimal, bu okurumuza “Venizelos da senin olsun” desem. Sinir katsayısını tavan yaptırırım. Nese kimseyi sinirlendirmeyelim. Ama darbecileri de sevindirmeyelim..
Bir başka okurumuzun yorumu şöyle:
“Sayın yazar
Benim en çok eleştirdiğim bizim bütün işlerimiz (dış politika da dahil) hep siyah ve beyaz üzerine malesef, hiç gri bölgemiz yok. Sisi katil, Mursi iyi.. Rabia işareti yapılacak, masalar donatılacak, Rabia heykelleri dikilecek. Hop dönüyoruz Sisi iyiye.. Tamam da bundan sonra bırakın orda kalsın. Yok Rabia işareti yapılmayacak, geçmişe dönük sosyal medyada Rabia temizliği yapılacak, gece Rabia heykelleri toplanacak. Eleştirim buna. Deki devlet çıkarı adına görüştüm. Bitti. Arkasından Rabia düşmanlığı/ temizliği gelmesin.”
Okurumuzun yazısının son kısmına, eğer öyle bir talimat, öyle gelişmeler varsa, benim de onay vermem mümkün değil.
Ki, kimsenin “Rabia işareti yapılmayacak” diye bir talimat veriiğini duymadım. Tam aksine, Sisi’ye, yaptığını yaptın.. Dünya devletlerini arkana aldın.. Bari bugünden sonra, Mursi yanlılarına yaptığın hukuksuzlukları sonlandır” denileceğinden eminim..
Bizim itirazımız, bunun söylenmesinin yeterli olmadığı, Sisi’nin eli sıkılmayarak, ilanihaye darbeci muamelesine maruz kalması idi..
Ama okurumuzun yorumunun girişine ise hiç katılmıyorum..
“Sisi katil.. Mursi iyi..”
Bu cümlede Sisi’nin katilliği kesin..
Belki şunu diyebilirsiniz, “Peygamberlik bitti. Mursi de dahil, Erdoğan da dahil hiç kimse mutlak iyi değildir.”
Buna itiraz etmeyebilirim..
Ama, “Hop dönüyoruz” yorumu, belki okurumuz da etki altında kalmıştır, bir algı operasyonudur.
“Hop” dediğiniz, 9 yıl olmuş..
Direnilmiş. BM Genel Kurulu’nda haykırılmış. Almanya’sından ABD’sine kadar birçok devlet başkanına “Darbeyi kınamaları gerektiği” hatırlatılmış.
Başarılamamış..
Kimse kusura bakmasın, “Hop” diye bir dönüş yok..
“Beberuhi” rumuzlu okurun yorumu şöyle:
“Daha dün sayın Akar’a sordular, ABD komutanı devlet nişanı verdi size. ‘Ne yani bi tek ben mi aldım bu ödülü’ cevabı, ne demek Ali bey, İsrail üstün hizmet madalyası verildi bize, bu ne demek Ali bey. BAE feto örgütüdür dendi, şimdi kardeş ülke, bu ne demek Ali bey. Brunson olayı, alman gazeteci olayı, Kaşıkçı olayı, Mısır olayı, Suriye olayı, İsrail olayı ve sonrasında yaşanan tersi politikalar. Bunlar ne demek Ali bey, hâliyle tersi her politika seni gelir bulur Ali, kimseyi bedavadan eleştirme lütfen...”
Hulusi Akar eski yıllarda TSK mensubu birçok komutanın aldığı nişanı almış.. Hatta M. Kemal de, Fransız nişanı almış.. Bana sorarsanız, sen alır mıydın” diye. Ben almazdım. Almayacağım için de, almak zorunda kalacağım şekilde kamu bürokrasisine girmeyi hiç düşünmedim..
Ama Hulusi Akar’ı eleştirip, Yaşar Büyükanıt’a “idol” muamelesi yaparsanız. M. Kemal’i göklere çıkarırsanız.. “Tefecilerin merkezi” dediği Londra’ya giden Kılıçdaroğlu’na tek kelime etmezseniz, bu çelişkidir..
BAE ile ilişkiler kesildiğinde, okurumuz destek çıktı ise.. Benimle beraber demektir.. Ama o gün, “Herkesle kavgalıyız” deyip eleştirmiş ise.. Bir öyle, bir söyle tavır, kimseye yakışmaz..