Kerkük-Musul’u almıştınız da, Şeyh Said mi sattı?
Kerkük-Musul’u almıştınız da, Şeyh Said mi sattı?
Ali Karahasanoğlu
Ben Naim Babüroğlu diyeceğim.
Siz, ulusalcıların hepsini, bu başlık altında değerlendirebilirsiniz.
Ben emekli tuğgeneral Naim Babüroğlu diyeceğim.
Siz, emekli tüm ulusalcı subayları anlayabilirsiniz.
Ben Sözcü gazetesinde yazıları yayınlanan Naim Babüroğlu diyeceğim..
Siz, kemalist söylem sahibi benzer yaklaşımlardaki herkesi düşünebilirsiniz..
Ben, Aydın Üniversitesi’ne yanaşmış eski general diyeceğim..
Siz, emekliliklerinde de, gençlerin beynini yıkamaya çalışan eski Türkiye’nin emekli generallerini anlayabilirsiniz.
Ben “Tayyip Erdoğan karşıtı Naim Babüroğlu” diyeceğim..
Siz, TSK’da iken dindar insanlara kök söktüren, emekli olunca da koşa koşa CHP’ye gidip, aday olan subayları anlayabilirsiniz..
Ne diyor bu Babüroğlu:
“Mevcut iktidar, 2002’de Türkiye’nin yönetimini devraldığında, PKK’nın gücü zayıflamış ve dağılma noktasına gelmişti. 2002 yılı boyunca şehit sayısı, altı güvenlik görevlisidir. Yani, terör aslında 2002 yılında bitme noktasındaydı.”
Bu söylemle sık sık karşılaşırsınız..
Zannedersiniz ki, AK Parti iktidara geldiğinde PKK gerçekten bitme noktasına gelmiş.
Sonra tekrar kurulmuş.. Tekrar silahlı saldırılara başlamış.
Şu an PKK’nın başındaki Murat Karayılan, 2002’de, AK Parti iktidara geldiğinde doğmamış mıydı?
Veya Karayılan, 2002’de PKK’nın yöneticilerinden birisi değil miydi?
Siz kendi kendinize, “PKK bitti” diye algı yapın.
Karayılan o tarihde Kandil’de idi..
Mustafa Karasu, Kandil’de, örgütün başında idi.. Cemil Bayık, örgütün tepesinde idi..
Bakın, terör örgütünün bugün dahi başındaki tüm isimler, 2002’de zaten aynı konumda idiler..
O zaman, bu örgüt, 2002’de, bu isimler tarafından yönetildiği halde, nasıl oluyor da, “Bitmişti” diyebiliyorsunuz?
“Abdullah Öcalan asılmasın diye, saldırılara ara vermişlerdi” diyebilirsiniz..
Ama bitmişti diyemezsiniz..
Nitekim veri olarak da, 2002 yılında altı güvenlik görevlisinin şehit olduğunu Naim bey hatırlatıyor.
Peki ben Naim beye sorayım, PKK saldırılarında, 2025 yılında hiç şehidimiz var mı?
Arama çalışmaları sırasında, kaza sonucu şehidler ayrı.. PKK’nın ülke içinde saldırıda bulunarak şehid ettiği askerimiz var mı?
Yok.
Aydın Üniversitesi’nde öğrencileri de şu sözlerine benzer sözlerle zehirliyor mu bilmiyorum, Naim bey:
“2003’ten itibaren uygulanan politikalarla, PKK terör eylemleri arttı ve zirveye tırmandı.”
Ne yapmış AK Parti iktidarı?
Faili meçhul cinayetlere zemin mi hazırlamış?
Kürtçe müziği mi yasaklamış, Cezaevinde Kürtçe bilmeyen annenin, oğlu ile görüşmesini mi yasaklamış?
Cezaevindeki insanlara işkence yapıp, silaha sarılmak için bahane arayanlara malzeme mi vermiş..
AK Parti iktidarı öncesinde yaşanılan bu ve benzeri zulümler, tam tersine AK Parti iktidarında çözümlenmiş..
Ama emekli generalimiz, tam aksi bir tablo çiziyor..
Öyle yalancılar ki. Öyle sahtekarca çarpıtmalar yapıyorlar ki..
“2013’te, ‘İkinci Açılım Süreci’ başlatılır. ‘Açılım’ süreçleri çok önemliydi. Çünkü, her süreçten sonra iktidar açısından yaşamsal önemde seçimler vardı” diye yazıyor, Naim bey.
“Yalancı” derken, hakaret etmek için demiyorum. “Sahtekarca çarpıtma yapıyorlar” derken, kimseyi küçük düşürme amacı taşımıyorum..
Yaptıklarını kendilerine hatırlatıyorum..
“Açılım sürecinin hemen sonrasında seçimler var”mış.
Eeee?
Ne olmuş o seçimlerde, onu da söylesene Naim bey..
İşine gelmeyeceği için, sen hatırlayamazsın..
Ben hatırlatayım sana.
Yaptığın sahtekarca çarpıtmayı gözünün içine sokayım..
“Açılım sürecinin sonrasındaki seçim” dediğin, 2015 milletvekili seçimleri..
Ne yaptı o seçimde, PKK sempatizanları?
İddia ettiğin gibi, açılım süreci var diye, AK Parti’ye mi oy verdiler?
Yooo.
Tam aksine, “AK Parti’ye kaybettireceğiz” dediler..
Bitmedi.
Kendisi de CHP’den o tarihde milletvekili adayı olan Naim Babüroğlu’nun rezil olacağı gerçeği haykırıyorum..
Naim beyin milletvekili adayı olduğu siyasi partinin birçok mensubu, “Her evden bir oy CHP’ye, bir oy HDP’ye diye kampanya başlattılar..
Naim beyin şimdi yazdığı Sözcü gazetesi, Bekir Coşkun ile Emin Çölaşan ile “HDP’nin barajı geçmesi gerektiği” şeklinde yazılar kaleme alarak, oy topladılar..
Hani açılım sürecinin hemen sonrasındaki seçimleri düşünerek, AK Parti o süreçleri başlatmıştı?..
İşin gerçeği şu: HDP, AK Parti’ye yanaşmamış.
Tam aksine, CHP’liler HDP’ye yanaşmış.
Ne oldu Naim bey..
Tezlerin iflas etti mi?
İddiaların çöp oldu mu?
Dur, daha bitmedi, diyeceklerim..
“Silah bırakıyormuş algısı öne çıkan, ama gerçekte silah bırakmayan, daha da güçlenen PKK, gücünün zirvesine doğru tırmanır” diyorsun..
Gücünün zirvesine tırmanan örgüt, bilmiyorum farkında mısın ama, senin general olarak bu ülkede kasım kasım kasılarak dolaştığın yıllarda, bastığı karakolların bir tanesinin yanına dahi yanaşamıyor..
Bu nasıl “gücünün zirvesi” oluyor ki?
“Bülent Ecevit, sorunu ‘Kürt Sorunu’ değil, ‘Güneydoğu Sorunu’ diye adlandırır” diyor Naim bey.
Kısır bir tartışma olacak ama, bir cümle ile söyleyeyim:
“Kürtçe dışında bir dil bilmediği için, cezaevindeki çocuğu ile konuşamayan annenin sorunu, Güneydoğu sorunu muydu?”
İngiliz anneler de, çocukları cezaevinde iken, Türkçe bilmiyorlarsa, ziyaret ettikleri çocukları ile konuşamıyorlar mıydı?
Sorun, Güneydoğuca konuşma sorunu muydu?
Muhataplarımız öyle tilkiler ki.
Öyle kurnazlar, öyle çakallar ki..
“Peki, sorun nedir?.. Sorun, emperyalist ülkelerin sorunudur. 1925’te, bu yüzden Şeyh Said İsyanı çıkarılmıştır. İsyanın Türkiye’ye ağır maliyeti oldu, Musul ve Kerkük petrolleri elden gitti” diye yazmaktan hiç utanmıyorlar..
Sanki 1925’te, Kerkük ve Musul bizim elimizde imiş.
Şeyh Said ortalığı karıştırmış.
Ve öylece Kerkük ve Musul elimizden çıkmış gibi, bile bile yalan yazıyorlar, sahtekarlık yapıyorlar..
Utanmaz adamlar, Türkiye’nin tapusu dediğiniz Lozan 24 Temmuz 1923’te imzalandı..
Şeyh Said olayından iki yıl önce..
Lozan’da tapusunu almış mıydınız, Kerkük’ün. Musul’un?
Yooo. Almamıştınız..
O zaman Lozan nasıl tapumuz oluyor?
1923’te aldığınızı söylediğiniz tapular arasında Kerkük ve Musul yok ise, bunun utancını yaşamanız gerekirken, o tarihde zaten kaybettiğiniz bu petrol yataklarının merkezlerini, 2 yıl sonra kaybetmişiz gibi niye algı yapıyorsunuz.,
Upuzun yazıda, Naim beyin tek doğru cümlesi ise şu:
“Kürtçe, ‘ikinci resmi dil’ sayılsa, diğer etnik kökenlilere ne denilecek? ‘Sizin PKK terör örgütünüz yok, zaten sayınız da az’ mı denilecek?”
Evet, aynen böyle..
Şu dil önceliği, bu dil önceliği yapma hassasiyetim yok.
İnsanlar istedikleri dilleri, çocuklarına öğretebilirler, bunun önünde yasak koyulmaz.
Ama, “Devlet öğretmen bulup, bize şu dili de öğretmek zorundadır” demek istediğiniz an..
Diğer etnik yapıdaki insanlar da, “Bizim de farklı dillerimiz var. Bizim dillerimiz de öğretilsin” dediği an.
Kafayı duvara toslarsınız..