Hipokrat yemini ve “resmi dil Türkçe” söylemi!
Cumhuriyet gazetesinde manipülasyon amaçlı bir haber.
Şanlıurfa’da Harran Üniversitesi’nde, çocuk cerrahisi bölümünde 4 doktor varmış, “Giderseniz gidin” denilmesi üzerine, üçü gitmiş..
O üç doktora mı “gidin” denilmiş, diğer bir tanesi niye gitmemiş, gidenler nereye gitmiş, özele mi, yoksa yurtdışına mı, bilgi yok.
Aslında ordaki dört doktordan üçü, değişik gerekçeler ile her yıl zaten değişiyor mu, onun da bilgisi yok..
Manipülasyon tam gaz..
Ama ayrı bir başlıkta, doktorların akın akın yurtdışına gittiği belirtilerek, algı oluşturmaktan da geri kalmamışlar..
Benim ilk tepkim şu oldu:
Yakın tarihe kadar, Türkiye’de yaygın şekilde çocuk cerrahisi kaç ilimizdeki üniversitede vardı, örneğin Şanlıurfa’ya kaç tane çocuk cerrahi doktoru düşüyordu, bugün kaç tane düşüyor?
Mevcutla yetinelim, demiyorum..
Yeter mi, tabii ki yetmez.
Tabii ki bir hastanemizde çocuk cerrahi doktoru 4’e çıkmış ise, şimdi o alandaki doktor sayısının 1’e inmesi, yani düne göre daha kötü durumda olmamız, asla kabul edilemez.
Ama, gerçekten böyle bir durum varsa, devletin yapması gerekenleri yine de yapmasını hatırlatalım da, şu tepkimde de haksız mıyım:
“Şanlıurfa’da, 4 çocuk cerrahisi doktor var ve bunlar ordaki çocukların şifa bulması için kendilerine ihtiyaç duyulduğunu göre göre, istifa edip, özele geçiyorlarsa. İstifa edip yurtdışına gidiyorlarsa, nerede kaldı Hipokrat yemini.. Her şey para mı?”
Bu bakış açısı ile olayı biraz daha yakından göreyim, ayrıntıları öğreneyim düşüncesi ile, belirtilen hastanede daha önce görev yapanlardan istifa sebeplerini öğrenmek üzere bir tarama yaptım.
Belki kastedilen istifacı üç doktordan birisi değildir ama. Bir yıl öncesine kadar Şanlıurfa’da çocuk cerrahisi bölümünde görev yapıp, ayrılan bir doçent ismini takibe aldım.
M. Erman Dörterler isimli doktorumuz, günübirlik x’te paylaşımlar yapıyor..
Kendisi istifa etmemiş.
Şu an Kayseri Şehir Hastanesi’nde görevine devam ediyor.
Yani devletten özele de geçmemiş, istifa edip yurtdışına da gitmemiş.
Türkiye’de hastalara şifa olmaya gayret ediyor..
Bu açıdan Cumhuriyet gazetesini yalanlamış oluyor..
Ama paylaşımlarına bakınca, doktorların ne kadar politize olduklarını ve maalesef belli kesimlerin dolduruşu ile nasıl hareket ettiklerini görmüş oldum..
Muhatabımız doçent.
Ama kafası öyle karışık ki..
30 Temmuz’da yaptığı bir paylaşımı aktarayım..
Siz de bana hak vereceksiniz..
Diyor ki.. Uzman tabibin 1 saatlik nöbet ücreti brüt, 75,89 TL.
Tabip iseniz, aynı ücret 68.82 TL’ye iniyor.
Sağlık çalışanı yüksek okul mezunu iseniz 45,88 TL oluyor..
Sağlık çalışanı lise mezunu iseniz, 38.23 TL..
Amaaa..
Doçentimiz aynı listeye almış..
İşçi iseniz.. 1 saatlik normal nöbet ücreti brüt olarak 188,98 TL imiş..
Buyrun burdan yakın..
Eğer verdiğiniz tablo, dört dörtlük doğru ise.. Her şey bu tablodan ibaret ise..
Hemen istifanızı verin, işçi olun..
Kusura bakmayın, en son söyleyeceğimi, ilk başta söylüyorum.
Ama artık algı operasyonu, en alttan en tepeye, herkesin yaptığı günlük operasyon oldu..
Dörterler doçentin yaptığı da tam olarak bu..
6 yıllık tıp fakültesini bitirmenize gerek duyulmadan. Ayrıca uzmanlık yapmanıza ihtiyaç hissedilmeden yapılacak aynı zaman dilimli çalışmada, bir saatlik nöbet ücreti 188 TL iken, uzman tabiplikte onun yarısından bile az ise..
Net gerçeklik bu ise..
Esas ücrette, onun yan haklarında. Döner sermayede.. Şu ücrette, bu ücrette.. Üniversite hastanesinden, devlete ait hastaneye kadar değişik değişik statülerde.. Maaşta olmuyorsa ek ücrette, ek ücrette olmuyorsa ikramiyede, bir şekilde birbirini telafi eden onlarca (bir kısmı da anlamsız) sistem var ise..
Tek bir veriyi aktararak, niye algı yapıyorsunuz?
Aksi iddianızda ısrarcı iseniz, “8 yıllık eğitiminizde öğrendiğiniz bilgilerin hatırına, böyle saçma bir sistemi sürdürmeyin.. Siz uzman tabiblikten istifa edin, işçilik kadrosuna girin. Olsun bitsin” diyeceğim..
Ama..
AK Parti iktidara geldiğinde, SSK’ya bağlı hastaneler ve Emekli Sandığına bağlı hastaneler ayrımı olduğunu bildiğim için.. Ve böyle bir ayrımın neye hizmet ettiğini kimse idrak edemediği halde, bu sistemin yıllarca sürdüğünün, canlı şahidi olduğum için.
Devletçiliğe de soyunmadan, “Devlet yapıyorsa, bir bildiği vardır” yanlışına kapılmadan, “Bir hata varsa, bunu usulü dairesinde devlet yetkililerine aktarsak, milletvekillerine aktarsak ve çözümünü bulsak, böyle ajitasyonlara imza atmasak” diyerek, bu konuyu tamamlamak istiyorum.
Ama doçentimizin diğer paylaşımlarını görünce..
Önerimin faydasız olduğunu görüyorum..
Bir başka paylaşım, doktorumuzun ne kadar politize olduğunu ispatlıyor.
“Suriyeli hastalar ile anlaşamıyoruz. Gitmediklerine, gönderilmediklerine göre, uyum sağlamak zorundalar!! Bu ülkenin resmî dili Türkçe’dir.”
Bir doktor, Hipokrat yemini eden ve dili-dini diye farklılıkları asla düşünmeden mesleğini icra etmeye yemin etmiş bir doktor, “Resmi dili Türkçe” diyor ve bunu hastasına dayatıyorsa..
Artık siz gerisini tahmin edin.
Tahmin etmekte de, zaten yanılmıyorsunuz.. Diyor ki, doktorumuz:
“Değişmeyen tek şey ZAM…. Artık takip etmeyi bıraktım. Artacak diye stok yapmayı bırakın. Çünkü her gün her şeye zam geliyor. Sadece hayatınızı idame ettirmek için mücadele edin. (Mutlu azınlık hariç) Zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olduğu bir sürece girdik.”
Daha önceleri böyle değilmiş de.. Son günlerde girmişiz..!
Denilmek istenileni, siz anlıyorsunuz..
Doçentimizin kafası öyle karışık ki, yeri geliyor hastaya, yeri geliyor doktora savuruyor..
“İl dışında Çocuk(1 yaş) pnömotraks olmuş acil tüp takılması lazım ! Çocuk cerrahı tek icap tutmuyormuş. Göğüs cerrahı ben takmam diyor. Acil tıp uzmanı bilmiyor. Özel Hst belli? Üniversitede ben almam diyor. Beni aradılar sağlıkçı çocuğu hemen gönderin dedim.”
Evet, Doç. Dörterler’in “hemen gönderin” demesi, eli değil, ayağı öpülesi bir takdiri hakkediyor..
Ama..
“İcap tutmayan..”
“Ben takmam” diyen..
Doktor olduğu halde “Bilmeyen..”
“Ben almam” diyen..
Hepsi, sizin öğrencileriniz, sizin meslektaşlarınız değil mi, hocam?
Keşke, insanlarımız çözüm üretmeye kendilerini odaklasalar..
Yanlış olan bir süreç var ise, kökten çözülmesi için adım atılmasını sağlasalar..
Kişilerin, “ayağı öpülesi” hareketlerine de ihtiyaç var ama..
Buna asgari düzeyde ihtiyaç duysak..