Haydi göreyim seni, Kocaeli!
Kendim için bir şey istemiyorum.. Aslına bakarsanız, Cumhur İttifakı için bile değil, isteğim.
Eleştiri bir yana..
Zaman zaman tartışılır, “O ifade hakaret amaçlı değildir” denir.. “Bu aslında hakaret değildir ama, orada hakaret amaçlı kullanılmıştır” denir..
“Hakaret ifadesidir ama, olaya da cuk oturmuştur. Bu kadarcık da olsun artık” denir..
Kısır tartışma yapmayalım, “hakaret” gibi algılanacak ifadeleri de bir yana koyalım..
Asla kabul edemeyeceğimiz şey, “küfür kelimeleri”dir..
Hele hele..
Feminist bir dünyada yaşadığımızı hatırlarsak..
Belki bizden çok, feministlerin ayaklanacağı bir rezalettir, “Küfür kelimeleri” ile insanlara hitap etmek..
Öyle ise, küfürlü ifadelere karşıtlığımızı ispatlamak için.
Tavrımızı göstermek için..
Karşıtlığımızı perçinlemek için.
Ağzı bozuk küfürbazlara da ders olması için..
Milletvekili seçimlerini bir araç olarak kullanalım..
Küfürlü ifadelerin asla, ama asla “kullanılmaması gereken kişiler kimlerdir” diye sorsak..
En başta sayacağımız kesimlerden birisi de, “vatan için canınını verenler” diyebiliriz..
Bu çerçevede, şehid yakınlarına asla küfür edilmemesi gerektiğini söylemeye bile ihtiyaç yok..
Ama maalesef ki, bu ülkede, hem de milliyetçi geçinen bir partide, İyi Parti’de milletvekili olan ve o tarihte parti yönetiminde de görevi olan bir isim, bir şehidin bacısına, kameraların önünde sinkaflı küfür etti..
Adı Lütfü idi..
Soyadı ise, üstelik Türkkan idi!
Hani, “İnsanoğlu şaşar” diyerek, bir anlık sinirle bu olumsuzluğun yaşandığını savunanlara hatırlatayım..
Lütfü Türkkan, şehid bacısına sinkaflı küfürden sonra, özür bile dilememişti..
DGM eski başsavcılarından Nusret Demiral, 1995 seçimlerinde, “Ezan Türkçe okunmalı” isteği ile, milletvekili aday listesinde olduğu MHP’yi barajın altına çekmişti.
Bir şehidin abisine karşı, “Bacını …” diye alçakça küfür eden Lütfü Türkkan olayında da, bana sorsanız, “Yeniden aday göstermek intihar olur” derdim..
“İyi Parti’nin bu şahsı derhal ihraç etmesi gerekir, yoksa seçimde aday göstermeseler bile, bunun faturasını ağır öderler” derdim..
Ağır faturayı boşverdik, İyi Parti yönetimi, intiharı tercih etti..
Lütfü Türkkan’ı, yeniden milletvekili adayı olarak gösterdi..
Hem de..
36 milletvekilinden, 25’ini yeniden aday göstermediği halde..
Yeniden aday gösterme şanına layık 11 kişiden birisini de Lütfü Türkkan olarak belirledi.
Benim gönlümden, böyle bir küfürbazı aday gösteren partinin, hamisi CHP ile birlikte barajın altında kalmasıdır ama..
Pratikte, “Tayyip Erdoğan’ın karşısında tuvalet terliği olsa, tuvalet terliğine oy veririm” diyenlerin olduğu bir ülkede..
“İsim önemli değil.. Erdoğan’ın karşısında kim var ise, ona oy vereceğiz” diyenlerin olduğu bir ülkede..
Şehidin bacısına da küfretseler.. Toptan şehidlere de küfretseler..
Ki, yaptıklarının bundan farklı bir yönü olmadığı aşikar ama.
Her şeye rağmen, CHP ile ittifak yaptıkları için, İP’in baraj altında kalma ihtimali bulunmuyor..
Bu ihtimal olmasa da....
En azından, 2018 seçimlerinde zaten Kocaeli’den 1 milletvekili çıkartan İyi Parti’ye, Lütfü Türkkan’ı yeniden aday gösterdikleri için, Kocaeli’de ciddi ve geniş katılımlı bir protesto organize edilmeli, o isim yeniden meclise asla ve asla yollanmamalı.
Sivil toplum diyorsunuz ya..
“Her şeyi devletten beklemeyelim” diyoruz ya..
“Dokunulmazlığı kaldırıldı, zaten yargılanacak ve büyük ihtimalle mahkum olacak.. Seçilse de, mahkumiyet kararı gereği, milletvekilliği düşecek..” demeyelim..
Tokat, sandıkta vuralım..
Yargı kararı ile değil.
Halkın insiyatifi ile bu sonuç gerçekleşmeli..
Ki; halka küfür edip, sonrasında da hiçbir şey olmamış gibi, kaldıkları yerden yollarına devam eden kibirli siyasetçiler, bir daha aynısını tekrar edemesinler..
Hayır, unutmadım. Lütfü Türkkan’ın şehid bacısına küfürünü savunurken, “Yavşak yavşak konuşuyorlar” diyen Meral Akşener’i unutmadım..
Lütfü Türkkan kadar olmasa da, çünkü küfürün büyüğünü Lütfü Türkkan yaptı.. Meral Akşener de, benzer bir protestoyu hakkediyor..
Ama nasıl olsa, o milletvekili adayı da olmadı. Cumhurbaşkanı adayı da olamadı..
Direkt kendisine yönelik sandıktaki bir protestoyu test edebilme imkanımız olmasa da..
Lütfü Türkkan özelinde, bu testi mutlaka yapmalıyız..
Halkın gücünü, şehid bacısına küfredenlere göstermeliyiz.
“Parana güvenerek, şehid bacısına küfredemezsin” demeli ve bunu ispatlamalıyız.
Tam da, “etik ilkelerle yola çıkıyoruz” diyen Ahmet Davutoğlu’nun ittifak yaptığı partinin bir vekilinin sergilediği bu tavır, aslında “para”nın, siyasete nasıl hakim olduğunu da net olarak gösteriyor..
Sizin yapacağınız “etik siyaset” işte bu kadar.
Parası varsa, şehid bacısına bile küfür ettirirler.. Ama “Çocuklarımın katili ile birarada olmamam” diyen Yavuz Ağıralioğlu ise, üç gün genel başkandan randevu alamaz ve sonunda kapı dışarı edilir..
Olayı ajite etmek için değil..
Ama netleştirmek için bir örnek vereyim..
Ben her türlü küfür sözcüğüne karşı olsam da.. PKK’lılar için, onlara destek çıkanlar için; “hainler” desem de, “teröristler” desem de, “vicdansızlar” desem de, “katiller” desem de..
PKK’lı teröristlere dahi, sinkaflı küfür edilmesini tasvip etmem.
Bu şerhi düştükten sonra söyleyeyim.. Bir anlığına şöyle düşünelim..
Şu partiden, bu partiden, herhangi birisi, PKK’lı bir teröristin bacısına, yakınına böyle küfür etmiş olsa, sonrasında güneydoğu illerimizden birisinden, partisi farketmez, milletvekili adayı olsa..
Ona kaç oy çıkar?
Milletvekili olacak kadar değil, yüzde biri kadar bile oy çıkmaz..
Kimi “Küfür’e karşıyım” gerekçesini öne çekerek. Kimi ırkdaşıma/köylüme/akrabama küfredildi gerekçesini öne çekerek.
Kimisi de zaten PKK’ya sempati duyduğu için..
“O küfürbaza, zırnık yok” der, sonuç sandıklar açıklanmadan belli olur..
PKK’lı terörist için dahi, ‘Terörist ise, o terörist, bacısına kimse küfür edemez, etmemeli” diyecek milyonlarca akl-ı selim sahibi insan bu ülkede yaşarken..
Bir şehidin bacısına küfür edeni, hangi partiden olursa olsun, milletvekili seçtirirsek, net söylüyorum: Önce bize, sonra da Kocaeli’ye yuh olsun..