Adem bey “O.. çocuğu” hakaret midir?
Adem bey “O.. çocuğu” hakaret midir?
ALİ KARAHASANOĞLU
Haberi ilk okuduğumda, tepkim şu oldu..
“Bana, bir gazeteci veya herhangi bir kişi, ‘Hukuk fakültesi diplomasını usulsüz aldı’ diye iftira atsa.. Suçlama getirse.. Ben veya rahmetli babam, veya yakınlarımdan birisi, o kişiyi arayıp, ‘O..çocuğu’ der miydi?”
Öyle ya..
Empati yapmamız gerekir.
Kendimizi, eleştirdiğimiz kişilerin yerine koyup, “Ben onun yerinde olsaydım, ne yapardım” demeliyiz..
Bu sorgulamayı yaptığımız ölçüde hakkaniyetli hareket etmiş oluruz.
Vicdanlı hareket etmiş oluruz.
Dürüst iş yapmış oluruz..
Kendimize gelince, sadece annesine değil, sülalesine, ailesine küfür edeceğimiz kendimizin de inkar edemeyeceği bir vasatta isek..
Veya ailemizden birilerinin, benzer bir suçlamaya muhatap olduğumuzda böyle bir hitap tarzında bulunacağı açık ise..
Başkasının (Ki isnadın haksız olduğunu bir anlığına varsayıyorum) benzeri bir tepkide bulunmasına niye eleştiri getirelim ki..
Ben diplomamdan eminim..
Ben 4 yıllık Hukuk fakültesi öğrenciliğimde, her bir imtihandan alnımın teri ile aldığım nottan eminim..
O halde, birileri benim diplomama laf etse ne yazar?
Kendi değerini küçültür..
Olay bu kadar basittir..
Amaaa.
Abdestinizden şüpheniz varsa.
Zaten usulsüz yollarla yatay geçişler yaptı iseniz..
Birisi de, bu gerçeği “Kral çıplak” diye haykırırsa..
İşte o an, sigortaların attığına, kendi kusurunuzun ağırlığı altında ezilmenizin sonuçlarına şahit olursunuz..
Ekrem İmamoğlu’nun yatay geçişi de, Beylikdüzü’ndeki bir gazeteci tarafından, 2016 yılında ilk defa dillendirilmiş.
Henüz İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı adaylığı bile konuşulmuyor.
Ekrem beyin şişirile şişirile, Cumhurbaşkanlığı adaylığına ciddi ciddi kamuoyu oluşturma aşamasına gelinmemiş..
Bu ihtimal, kimsenin aklında bir saniyelik bir yer kaplamamış..
Niçin bunları hatırlatıyorum..
Ekrem İmamoğlu tarafından, “Benim cumhurbaşkanlığı adaylığımı önlemek için, iftira atıyorlar” denildiği için..
Tarihin 2016 olduğunu bir defa daha hatırlatıyorum..
Gazeteci Telat Çabuk, Ekrem İmamoğlu’nun yatay geçiş usulsüzlüğü ile ilgili bir şeyler yazınca.
Baba Hasan İmamoğlu devreye giriyor..
Gazeteci Telat Çabuk’u sabit telefondan arıyor, görüşmek istediğini söylüyor, kendisini tanıtıyor ve sonuçta “O... çocuğu” diyor..
Kısaltmayı ben yaptım.
Asliye Ceza Mahkemesi’ne verilen savcılık iddianamesinde hakaretin uzun hali, aynen aktarılmış.
Ayrıca Hasan İmamoğlu’nun, gazeteciye yönelik tehditleri de var.
Ama iddianame, görebildiğimiz kadarı ile sadece hakaretten düzenlenmiş..
İddianame ne demek?
Şikayet üzerine, savcılığın konuyu araştırıp, yeterli delil var ise, gerçekten böyle bir hakarette bulunulmuş olduğuna dair çok ciddi deliller var ise, ceza davasının açılması, sanığın mahkum edilmesini istemesi demek..
Delil yok ise..
Takipsizlik kararı verilir..
Tabii ki iddianame, mahkumiyet demek değil..
Mahkemenin verdiği ceza kararı demek değil.
Ama, iddianın belli bir ciddiyete ulaştığının da delili demek..
O zaman soru şu:
Her şey Prof. Dr., hem bilirkişi, hem avukat Adem Sözüer’in veya 28 Şubatçı YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün dediği gibi, Ekrem İmamoğlu’nun, Kıbrıs’tan İstanbul’a yatay geçişinde her şey kanuna ve yönetmeliklere uygun idiyse. Yatay geçişte hiçbir sorun yok idiyse..
Hasan İmamoğlu, gazeteciye acaba niye bu kadar kızmıştı?
Niye böyle küfür etmişti?
Bunu da geçelim..
Bu iddianame orda dururken..
Sonrasındaki süreçte, 54 yaşındaki gazeteci, bana göre şaibeli bir kalp krizi sonucu, vefat ediyor.
Cenazede kim var?
En ön safta, tabutun hemen yakınında, Ekrem İmamoğlu..
Yine empati yapıyorum.
Bana, “Hukuk fakültesi diplomasını kaça aldın Ali bey” diyen olursa.
Küfür etmem..
Rahmetli babamın, hayatında küfür ettiğini duyan olmamıştır ki, o küfür etmiş olsun..
Ama kusura bakmayın..
Açık açık söyleyeyim..
Empati yapacağım dedim.
Haksızlık yapmamak için, empati hem dini, hem de insani bir vazifedir inancımı tekrarlayarak söyleyeyim..
Bana böyle bir haksız isnatta bulunan kişinin, öldüğünde cenazesine katılacak kadar yılışık da değilim..
Allah’a havale ederim, eyvallah..
Ama bana iftira atan kişi öldüğünde.. Yılışıklık edip, cenaze namazında en ön safta da durmam..
Ekrem bey, babasının “o... çocuğu” dediği gazetecinin cenazesine katılıyor..
Babasının o kişiye küfür ettiğini bile bile..
Babası ile bu gazetecinin mahkemelik olduklarını bile bile..
Cenazeye katılıyor.
Burda acaba, “Katil, cenazeye en önce gelir” sözünü hatırlatsam, yanlış mı olur?
Tabii ki en ön safta namaza duranların tamamı, katildir diyerek, bir genelleme yapmak mümkün değildir.
Ama uzun uzun anlatmayalım..
Benim ne demek istediğimi fikri hür, düşüncesi hür Türk gençliği anlamıştır deyip, devam ediyorum..
Demek ki, Ekrem İmamoğlu’nun “İt, Ahmak, Kayak takımı senin g.. girsin” hakaretleri, babadan geçme imiş.
Tam bu aşamada, Ekrem İmamoğlu’nun “ahmak” hakareti için, “Suç yok” diye bilirkişi görüşü veren Ceza Hukuku Proooooofesörü doooooooktor Adem Sözüer’e soralım..
“O.... çocuğu demek, suç mudur?”
Adem Sözüer şimdi sorumuzu ciddiye alıp, uzun uzun bilimsel muhabbetlere koyulup, sonunda “Suç değildir” derse, hiç şaşırmam..
Adem Sözüer, “o... çocuğu hakaret değildir” raporu yazadursun..
Biz olumlu gelişmeleri de kayıt altına alalım..
Ekrem İmamoğlu lehine, olumlu bir yorum da yapalım..
Babaya göre, oğlu İmamoğlu, biraz daha insaflı.
Ağzını açtığında “o... çocuğu” diye söze girmiyor..
O “it” diyor..
“Ahmak” diyor..
Ne diyelim, millet “Buna da şükür” mü desin..
Yoksa..
Bu küfürbazların arkasına tekmeyi vurup, “Yeter be” mi desin..
Siz takdir edin..
NOT: Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat, baba Hasan İmamoğlu’nun o davada beraat ettiğini açıklamış. Merak ediyorum, beraat kararını yollarsa, gerekçesini de görmek ve yorumlamak isterim.. Acaba o kararda da “yatay geçiş” benzeri bir usul izlenmiş midir?