“6’lı masa fırsatı kaçırılmasın”
28 Şubatçı, generallik rütbesi sökülen Çetin Doğan, cezaevinden Cumhuriyet gazetesine bir mektup göndermiş..
28 Şubat Davası’nda darbeye teşebbüs edenler listesinde olduğu için mahkumiyet kararı alan ve halen de cezaevinde bulunan Çetin Doğan “Yurdumun güzel insanları bir tür açık cezaevinde yaşarken, yaşamın kıyısına yaklaşmış ‘eki bir tüfek’ olan bana ömür boyu parmaklıklar ardına konmak vız geliyor” diye başlamış..
Bu ülkenin üniversitelerine, asgarisinden kız öğrencilerin % 25’i, başörtü yasağı ile devam edememe ile karşı karşıya olduğu dönemleri özgür, her kıyafetten insanın üniversiteye serbestçe gidebildiği bu günleri ise “açık cezaevi” olarak nitelendiren Çetin Doğan (her seferinde elim ‘emekli general’ diye yazmaya giderken, duruyorum.. ‘Hayır generallik rütbesi alındı.. Artık o kişi emekli general değil’ diyor ve kendimi frenliyorum.. Bu ve benzeri darbecilerin rütbesi “millet adına verilen karar” ile söküldüğü için de, bu millete şükranlarımı arzediyorum.) şöyle devam etmiş:
“Gerçek şu ki adaletin zulmün aracı olmuş ülkemde yaşanan haksızlık, hukuksuzluk, yoksulluk ve yolsuzluklar kendi acımı, hasretimi baskılıyor!”
Nasıl bir utanmazlık, nasıl bir ilkesizlik görüyor musunuz?
Kendi dönemlerinde, bu ülkenin dindar insanlarına en ağır zulümleri yapanlar, düşmana karşı kullanmak üzere kendisine emanet edilen silahı, halkına karşı tutan ve seçilmiş insanları tehdit eden darbeciler..
Şimdi kalkmışlar, “Adalet, zulüm aracı olmuş” diyorlar..
Siz zulmettiniz..
Şimdi de adalet gereği, cezaevindesiniz, Çetin bey..
Bu ülkenin öz be öz çocuklarını, “Cumhuriyet karşıtı” iftirası ile temel haklarından mahrum bırakmak istediniz..
Seçilmiş insanları, yönetimden illegal metodlarla uzaklaştırmak istediniz.
Özgür basını, dindar insanların sorunlarını kamuoyuna yansıtan gazetecileri, susturmak istediniz..
Dava üstüne dava açıp, brifingçi yargı mensupları ile cezalandırmak istediniz..
Hatırlayın, Cuma Dergisi’ne açtığınız davayı..
Hatırlayın 2005 parası ile 100 milyon TL’lik tazminat kararını..
Hatırlayın, Cuma dergisi yazarlarının, Kolordu mahkemesinde yargılanmak istenmesini..
Şimdi kalkmış, “Açık cezaevi haline gelen ülke” diyorsunuz..
Ülke bugün değil, dün açık cezaevi idi..
Bugün gazeteciler, askeri mahkemelerde yargılanmıyor..
Açılan manevi tazminat davaları sonunda, dergilerin kapanmasına yol açan astronomik miktarlı tazminat kararları verilmiyor..
Çetin Doğan, bugün cezaevinde ise..
Ülkeyi o gün, açık cezaevi haline getirdiği içindir..
Yoksa..
O yıllarda yüzlerce general vardı.. Niçin sınırlı sayıda bir grup ceza aldı?
Niçin o tarihteki generallerin tamamı cezalandırılmadı?
Çünkü adalet ile karar verildi.
Çünkü, kim siyasi iradeye kelepçe vurmak istedi ise, onlar yargılandı, onlar mahkum oldu..
Ama esas ilginci, 28 Şubat’ta iki partisi birden, “Cumhuriyet karşıtı” ve “irtica merkezi” olarak gösterilen Saadet Partisi’nin de içinde bulunduğu altılı masa ile ilgili, sözler..
Çetin Doğan, mektubunda “Liderlerin hoşgörüsüne sığınarak önemsediğim bazı noktaları açıklamak isterim” diye vereceği taktiğin girişini yapıyor ve şöyle yol haritası çiziyor:
“Seçim sonuçları ortaya çıkmadan hükümet programının detayları ve yönetim görev paylaşımının belirlenmesi gayreti, gereksiz çatışmalara yol açabilecektir.”
Darbe mahkumu bir subay eskisi.. Bir yandan tahliye olmak için hastalık üzerinden ajitasyonlara imza atarken, bir yandan da altılı liderlere, ki içlerinden sadece Kılıçdaroğlu ile kankalığına itiraz gelmez, diğerleri ile öyle veya böyle bir çatışması mutlaka vardır..
Çatışması olsa da, Çetin Doğan kurtuluşu “altılı masa”da gördüğünü şöyle ifade ediyor:
“Ülkemizi aydınlığa, esenliğe çıkarmak isteyen partiler için iç ve dış konjonktürel koşullar belki de bir daha ele geçirilmeyecek bir fırsat yaratmaktadır. Bu fırsat heba edilmemelidir. Mektubumun önemli kısmını 6’lı masa merkezli düşüncelerimi paylaşmaya ayırmamın hoş görülmesini dilerim.”
Bir başörtü karşıtı, bir Milli Görüş karşıtı, Erbakan’ın iki partisini iki yıl içinde kapattıran ekibin içindeki bir isim, “fırsat” diyor...
Aman dikkat..
Bu adamların “fırsat” dediği, bu milletin öz be öz çocukları için “zulüm”dür..
“Temel hakların kısıtlanması”dır..
“Yasaklar”dır..
“İşkence”dir..
Tıpkı 28 Şubat’ta olduğu gibi..
Tıpkı 27 Mayıs’ta olduğu gibi..
Onun için diyorum ki, belki günlük meşgaleler, kısır siyasi tartışmalar içinde, altı partinin içinde bulunduğu ittifakta yer alan muhafazakar parti liderleri, gidilen yolun vahameti konusunda bir kafa karışıklığına düşmüş olabilirler..
Saadet Partisi, “2018’de AK Parti bize yeterince milletvekili kontenjanı vermedi” diye kızgınlık içinde olabilir.
Ali Babacan, “Başbakanlık sırası bende idi.. Bana imkan tanınmadı” diye düşünmüş olabilir..
Ahmet Davutoğlu, “Beni Cumhurbaşkanı adayı göstermesi gerekirdi.. Ben çok çalışmıştım” düşüncesinde olabilir..
Ama bugün geldiğimiz noktada, 28 Şubat’ın darbecileri, “Altılı masa fırsattır” diyorlarsa..
Ve bu fırsatın, 28 Şubatçıların mahkum olmasını sağlayan yargıdaki bağımsızlığı sağlayan siyasi iradenin değişmesi için kullanılması gerektiğini söylüyorlarsa..
Karamollaoğlu da.. Babacan da. Davutoğlu da, uzun uzun düşünmek zorundadır.
Çetin Doğan için “fırsat” olan bir durum, mütedeyyin insanlar için, “tehlike” değil midir?
Ki, o mektubu yayınlayan Cumhuriyet gazetesi, takıyye yapma ihtiyacı hissetmeksizin, birinci sayfasından TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un katıldığı hafızlık icazet merasiminin fotoğrafını aynı gün yayınlayarak, dini eğitime nefretini kusuyor..
“Meclis başkanı icazet töreninde” başlığı ile, seçilmiş insanların, bu ülkenin hafızları için düzenlenen bir törene katılmasından rahatsızlığını ifade ediyor..
“Laik eğitimi hedef aldı” ifadesi ile, laikçileri sahaya davet ediyor..
Tam bu noktada, çağrım altılı masanın muhafazakarlarına...
Söyleyin Karamollaoğlu, siz de TBMM Başkanı’nın, hafızlar için düzenlenen icazet törenine katılmasından rahatsız mısınız?
Söyleyin Babacan, “Siz, rahatsız mısınız?”
“Siz söyleyin Davutoğlu, “hafızlık icazet törenine katılımdan rahatsız mısınız?”
Rahatsız iseniz, yolunuz açık olsun..
Çetin Doğan’ın dediği gibi, “fırsat”ı kaçırmayın.. Bu ülkede dindarlara yapılan zulümleri sona erdiren Erdoğan’ı devirin..
Ama, en azından Cumhuriyet gazetesi kadar net olun. Safınızı açık edin..
“CHP başörtü yasağı olmaması için, kanuni güvence açısından teklif hazırladı, bu tarihi fırsattır” diyerek, CHP zihniyeti değişmiş gibi, milletin aklını çelmeyin..
Dürüst olun.. En az, solcuların dindarlara kustukları nefretten vazgeçmeme iradeleri kadar, siz de “muhafazakarlık mı-laikçilere şirinlik mi” noktasında, dürüst olun..