• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Varol
Ahmet Varol
TÜM YAZILARI

Doğu Guta katliamının üzerinden 12 yıl geçti!

22 Ağustos 2025
A


Ahmet Varol İletişim: [email protected]

Doğu Guta katliamının üzerinden 12 yıl geçti!

Ahmet Varol

Zalimler vahşet ve hunharlıkta birbirleriyle yarışıyorlar. Bu yarışları aynı zamanda birbirlerinin önlerini açmaları anlamına geliyor. Bu açıdan Sisi cuntasının 14 Ağustos 2013’te gerçekleştirdiği Rabia katliamı Baas diktasının Doğu Guta katliamını gerçekleştirebilmesi için ona cesaret vermiş, önünü açmıştı. Buna karşılık Doğu Guta katliamı da Sisi cuntasının gerçekleştirdiği korkunç katliamın üstünü örtmüş, insanlık artık Sisi’nin Rabia katliamını gündem dışına çıkarıp Baas diktasının kimyasal silahlarla gerçekleştirdiği Doğu Guta katliamını konuşmaya başlamıştı. Tıpkı bugün siyonist canavarların Gazze’de gerçekleştirdiği korkunç katliamlar, aç bırakma uygulamaları ve daha başka zulümler, Beşşar Esed’in ve Sisi’nin geçmişte gerçekleştirdiği katliamları perdelediği gibi. Ancak daha önce bir yazımızda da dile getirdiğimiz üzere siyonist katillerin bu derece cüretkâr olabilmeleri için önlerini açan ve önlerine kötü örnekler koyanlar yerli diktatörler olmuştur.


 

İlginçtir ki Baas rejimini, tüm vahşiliklerine rağmen desteklemekte ısrarlı olanlar Doğu Guta katliamına rağmen bu ısrarlarını sürdürdüler. Bu durum karşısında bugün Gazze’deki siyonist vahşeti destekleyen ABD’nin ve Avrupa ülkelerinin tutumuyla dün Baas vahşetinin arkasında duranların tutumu arasında bir fark görebilmemiz mümkün müdür, sorusunu sorma hakkımız olmalı. Üstelik böylesine bir vahşeti desteklemekte ABD müdahalesiyle ilgili senaryoları kullanırken Baas diktasının İsrail’e karşı direniş hattını temsil ettiği iddialarını öne çıkarıyorlardı.


 

Baas’ın gerçekleştirdiğinde şüpheye mahal olmayan katliamlarda onu haklı çıkarabilmek için Suriye halkının özgürlük mücadelesinde ABD ve İsrail’in oyununa geldiği safsatasına sığınanlar, onaylamakta zorlandıkları korkunç Doğu Guta katliamında onu temize çıkarabilmek için adeta yalan fabrikası gibi çalışmışlardı. Şam kırsalında kimyasal silahlarla gerçekleştirilen katliamların da muhalifler tarafından, ABD›nin olaylara müdahalesini sağlamak amacıyla gerçekleştirilmiş yahut ABD ve İsrail›in bu yolla kendilerine bir gerekçe oluşturma yoluna gitmiş olabileceği saçmasından yararlanabilmek için yoğun çaba harcadıklarını gördük.


 

ABD’nin taktiği ve emperyalizmin farklı kanatlarının Baas’ın gücünü zayıflatmayıp ona direnişçileri yıpratmaya devam etmesi için mühlet verilmesinde ittifak etmeleri söz konusu yalandan hareketle Baas’ı temize çıkarmaya çalışanların tutundukları dalın yine ellerinde kalmasına neden oldu.

Baas rejimi, Rusya Başkanı Putin ile ABD Dış İşleri Bakanı Kerry’nin numarasıyla kabul edilen ve elindeki kimyasal silahları teslim etmesini isteyen anlaşmaya onay vermesiyle bu silahlara sahip olduğunu itiraf etmiş oldu. Direnişçilerin de sahip olabileceği iddiaları ise İran merkezli antipropaganda faaliyetlerine malzeme yapılan ve bütün dayanaklardan yoksun bir varsayımdan ibaretti. Bu gerçek de Baasçıların yalan kampanyasına dayalı kafa karıştırma oyunları için havaya savurdukları balonlarını patlattı.


 

Baas’ın kundaktaki bebekten bastonlu ninelere kadar silahsız masum insanlar arasında bile ayrım yapmadan gerçekleştirdiği katliamlarda yüz binlerce insanı öldürdüğünün tescil edilmesine rağmen direnişçilerin bu insanları savunmak için hayatlarını feda ettikleri gerçeğini göremeyenlerin de gözlerini artık ne açabilir, bilemiyoruz.

Doğu Guta katliamını anarken, Suriye’deki direnişin siyonist işgalcilerden farkı olmayan bir zulüm rejimine karşı verilen ve zaferi de kimsenin oyunuyla değil gösterdiği kararlılıkla kazanan bir direniş olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Ama hesapları ve oyunları bozulanlar kendi zaaflarının üstünü yine uydurdukları yalanlarla ve sürdürdükleri anti propaganda faaliyetleriyle örtmeye çalışıyorlar. Bu tutumları kendilerine bir şey kazandırmayacak. Vakıayı doğru okumaları ve kendi saplantılarından kurtularak yeni duruma göre konum ve tutumlarını yeniden belirlemeleri belki kendilerinin daha çok yararına olacaktır.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Kanber

KAHROLSUN YEZİT DİYE  DİYE YEZİTLEŞMEK 1-Kedi yavrusunu yiyeceği zaman fareye benzetilmiş ya; Bu İran'cı şia'cılar da Hz Ali'yi (RA)niye peygamberden daha çok övmüyorsunuz? diyebilirler. Takiye'ye niye iman etmiyorsunuz? diyebilirler. Mehti"ye niye iman etmiyorsunuz? 12 havariye! Pardon İmama niye inanmıyorsunuz? Camilerin karşısına yaptığımız mescidi dırara niye gelmiyorsunuz? diyebilirler. Rehberimizin Kur'an-ı Kerim'in Hadid Suresinin "Göklerin ve yerin mirası Allah'a ait olduğu halde size ne oluyor da Allah yolunda mallarınızı harcamıyorsunuz? Sizden, Mekke'nin fethinden önce Allah yolunda malını harcayıp savaşanlarla daha sonra infakta bulunup savaşanlar bir değildir. Onların dereceleri sonradan İnfak edip savaşanlardan daha büyüktür. Allah onların hepsine de iyi akıbeti (Cenneti) vatetmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır." AYETİNE RAĞMEN Allah ve Resulü'nün dostları Hz  Ebubekir'e (RA), Hz. Ömer'e (RA) ve Hz. Osman'a (RA)niye hakaret etmiyorsunuz?   Diyerek TÜRKİYE'de istedikleri nüfuza ve nüfusa ulaştıklarında; ABD'nin şiacı (pers ırkçısı) İran'ın önünü açmasıyla; Irak, Suriye ve Yemen'deki gibi TÜRKİYE'de hizip çatışmalarının başlaması  kaçınılmaz olacaktır. Çünkü Amerika diyor ki; İsrail'e dokunma da İslâm coğrafyasında istediğin kadar katliam yap serbestsin. Bunun ispatı da;13 Nisan 2024 tarihinde İran'ın ABD'ye 72 saat önceden haber vererek, soykırımcı katil İsrail'e 300-400 adet drone ve füze fıtlatıp bir tek siyonistin burnunu bile kanatmamasıdır. Tam bir tiyatro, danışıklı dövüş. 2-Ğavur dediğimiz Almanya bile 1 milyon Suriyeli mülteciyi ülkesene kabul etmiş. Avrupa'nın birçok ülkesi aynı keza. Bu zalim katil şia'cı (pers ırkçısı) İran, ABD ve İsrail katil beşer esed'i  korumak için yüz binlerce Müslümanı mazlumu; Maun süresindeki; "Gördünüz mü o dini yalanlayanı? Yetimi itip kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen İşte budur. Vay o namaz kılanların halineki onlar kıldıkları namazdan habersizdirler. Onlar gösteriş yaparlar. Onlar başkasına en ufak yardımı esirgeler."ayetlere RAĞMEN bırak yetime mazluma bir dilim ekmek vermeyi;  Rabbimizin Nisa suresinin 93. Ayetinde"Kim bir mümini kasten öldürürse onun cezası cehennemdir. Orada ebedi olarak kalacaktır. Allah ona gazap ve lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır." Ayetine rağmen şiacı İran; Irak'ta Suriye'de ve Yemen'de yüzbinlerce (katil soykırımcı israil'den çok) Ayşe,Fatma, Zehra, Hasan, Hüseyin'i KATLETTİLER. Yezitliğin alasını yaptılar. Türkiye'mizi ABD'nin desteğiyle bölmeye parçalamaya çalışan PKK terör örgütünü İran hala gizli ve açık olarak desteklemektedir. O Müslümanlar; her türlü fikir, ırk, parti, mezhep ve meşrep ayırımına rağmen, “Hep birlikte Allah’ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın” (Ali İmran 103) ayetinde bahsedildiği gibi zulüm, haksızlık ve sömürü karşısında birbirlerine kenetlenmiş, İslâm kardeşliğinin ve Müslüman kimliğinin önüne hiçbir şeyi geçirmeyen Müslümanlardır. O Müslümanlar; Kur’an’ın, “Kafirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onların, rüku ve secde ederek sürekli Allah’ın rızasını aradıklarını görürsün. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır” (Fetih 29) 3- Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde; milletimiz Türkiye'mize hicret eden milyonlarca YETİM, Mazlum müslümanı misafir edip, Allah ve Resulü'nün övgüsüne (kendisi ve halkını) mazhar etmiştir. İnanıyorum ki Allah (cc) yeraltı zenginlikleri ve petrolü çok olan İran'dan bereketini çekmiş yeraltı zenginlikleri olmayan Türkiye'mizi ise bereketlendirmiştir 4- Fransa'nın humeyni'sinin İran'ı ve ABD'nin humeynisi FETÖ/PDY İslâmı sevdiren değil nefret ettiren, birleştirici olamayıp ayrıştırıcı olan, mazlumun değil zalimin yanında ve zalimin ta kendisi olduğundan, dünyada İslâm'a en büyük darbeyi şia'cı İran, Türkiye'de ise İslâm'a en büyük darbeyi FETÖ/PDY vurmuştur. Allah hepsinin de müstehakını versin. 5- Hırsızın merdivenini taşıyan hırsızdır. katile yardım eden, müsamaha gösteren katildir. 6-Allah Celle Celalühü emrolunduğunuz gibi dost doğru olun buyuruyor. 7- Bu şiacılar yani Şah İsmail Venediklilerin kışkırtmasıyla1514 lü yıllarda Gümüşhane Bayburt Erzincan yöresinde mezhepçilik hezeyani ile 40.000 civarında kişinin katline sebep olduğundan, ecdadımız Yavuz Sultan Selim Çaldıran'da onun haddini bildirmek zorunda kaldı.    Papa’nın vekili Kardinal Polo, Kânûni Sûltân Süleyman’ın Avrupa’daki tek rakibi ve en güçlüsü İspanya kralı ve Alman İmparatoru Charles-Quint’e; “Eğer Tanrı, Büyük Türk Süleyman’a İran Şâhı Tahmasb gibi bir düşman vermeseydi Avrupa ve Hristiyanlık çoktan mahvolmuştu” demiştir.   Bugün ise bu Şiacı İran Azerbaycan'ın işgal edilmiş topraklarını işgalden kurtarılması sırasında Ermenistan'ın yanında yer almıştır. ABD İran'ı tehdit olarak gösterip arap ülkelerine tirilyonlarca dolarlık silah ve mühimmat satmaktadırlar.Yani İran İSYAN Cumhuriyeti ABD'nin veli nimetidir. Bu Şiacı'ların hiçbir İslâm ülkesi ile ittifak halinde olduğunu duydunuz mu? duyamazsınız. ABD'ye vuracağı en büyük ekonomik darbe islâm ülkeleriyle barışık ve ittifak haline gelmesidir 8- Atasözlerimiz de; İştir İnsanın ainesi lafa bakılmaz. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Denir. 9-Ey ülkemizdeki Şiacı-İrancılar Dünyada, Ülkemizde, toplumumuzda müthiş bir ahlâk erozyonu var. Aileler gençler çürümekte, çözülmekte adeta çöller suya nasıl hasretse, bütün Dünya ve Ülkemiz insanı da İslâm'i imana, yaşantıya ve yargıya o kadar hasret. Hastalık belli çözümde belli İslâmdır. Çözümü İran'da, Turan'da, Arabistan'da, şurada burada aramak çözümsüzlük ve fitne çıkartmaktan, zamanı boşa harcamaktan başka bir şey değildir. 10- Irak'taki, Suriye'deki ve Yemen'deki milyonlarca Müslümanı ve mazlumu katledip Gazze'deki mazlum ve Müslümanların ölümünü istismar edip, siyasi olarak kullanıp, timsah gözyaşları dökmenin  İran için, Şia için ve peşindeki zevat için hiçmi hiç inandırıcılığı yoktur. İRAN SURİYEDEN 08.12.2024 TARİHİNDE ÇEKİLMEK ZORUNDA KALDIKTAN SONRA İran, bu kabul edilemez yenilgiyi telafi etmenin yollarını arıyor. Devlet yanlısı bir medya kuruluşunun yöneticiliğini yapan Prof. Mehdi Analizade, bir canlı yayında bu arayışın ne olduğunu gözler önüne seren açıklamalarda bulundu. Analizade, “Artık ABD ile İran, tıpkı Irak’ta yaptıkları gibi, Suriye’de de ortak bir zemin oluşturabilir,” ifadelerini kullandı. Sunucunun “Kime karşı?” sorusuna ise“Türkiye” cevabını verdi.  Bu açıklama, İran’ın “Büyük Şeytan” olarak nitelendirdiği ABD ile çıkarları doğrultusunda Türkiye’ye karşı iş birliği yapma eğiliminde olduğunu ortaya koyuyor. ABD ve İsrail de bu eğilimin farkında. 
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23