Trabzon’un şampiyonluğuna kim takoz koydu?
2019-2020 Süper Lig Cemil Usta şampiyonu Medipol Başakşehir’i kutlarken, yakın takipçisi ve bugün Ziraat Türkiye Kupası finali oynayacak olan Trabzonspor’un kaçırdığı Lig Şampiyonluğunu da sorgulamak gerekmektedir! Bordo-mavili ekibin içinde yer aldığı buhranlı süreç, kendisini olduğu gibi diğer takımları da yakından ilgilendiriyor. Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe takımlarının daha önce yaşadıklarını, bugün Trabzonspor yaşıyor. Futboldaki bu çelişki-karmaşık yapıya birileri, muhatapları ‘dur’ demedikleri takdirde, benzerlerinin daha çok yaşanacak gibi gözüküyor. Peki bu ayrıntılar neler? Devam edelim…
Trabzonspor, Süper Lig’de şampiyonluk kovalayıp, Türkiye Kupasında ise kayıpsız yoluna devam ederken UEFA’nın verdiği Avrupa Kupalarından bir yıl men cezasıyla sarsılıyor. Bu kararın hemen ardında ise UEFA Kulüp Mali Kontrol Komitesi karara, ‘Trabzonspor A.Ş.’nin 2019 mali yılı için finans sonuçlarına ilişkin belirlenen hedeflere ulaşması halinde bu yaptırımın uygulanamayacağı’ maddesi ekleniyor. Karadeniz ekibi, yeni sezonda ne kadar titizlik gösterse de UEFA cezayı kesiyor. Sürecin devamında ise, futbolun sözde bir üst mahkemesi olan Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne (CAS) başvuruluyor. İçinde yer alınan zaman diliminde ise, CAS’ın keyfe-keder, beklemeye alınan kararı, bordo-mavili ekibin motivasyonun altüst ediyor. Peki, bizim UEFA ve CAS olarak bildiklerimiz ve takımlarımız üzerinde etkili-alaycı bir tutum içerisinde olmasına ne demeli?
Trabzonspor gibi, şampiyon olmaya aday takımların kafa karışıklığına neden olan, olanları ise men eden (geçmişte bunun örnekleri var) Takımların üzerinde etkili olan UEFA ve CAS gibi kuruluşların, hangi kimliğe sahip olduğu ve taşıdıkları anlayışı iyi analiz etmek gerekmektedir. Bunu da en iyi bilecek olan, hiç şüphe yok ki hukukçulardır. Gazetemiz yazarlarından Avukat Yaşar Baş, ‘Futbolun mafyası çıplak’ isimli 5 Haziran 2020 tarihinde kaleme aldığı yazısındaki (https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/av-yasar-bas/futbol-mafyasi-ciplak-32462.html) ayrıntılar, önemini muhafaza ediyor. Sayın Baş yazısında ki, ‘Dünyanın en büyük devletlerinin, bir grup avukat tarafından korsanvari yöntemlerle ele geçirilen küresel futbol kuruluşları unvanını kullanan korsan dernekler karşısında bu kadar ezik ve teslimiyetçi bir davranış içinde olmasını kabul etmekte zorlanıyorum…’ ifadeleri, takımlarımızın akıbetinin hukuki konularda UEFA, FIFA ve CAS’ın inisiyatifine bırakılmaması gerektiğini söylüyor. Aksi durumda, Türk futbolunun geleceğini karartan bu tür teşkilatlarla topyekûn mücadele şart…
Problem sadece Trabzonspor gibi birkaç kulüple sınırlı değil. Bu sezon Süper Lig’de toplam 524 futbolcu görev aldı. Bunların da 275’i yabancı. Sezon sürecinde takımlarıyla anlaşamayan futbolcuları (yine örnekleri oldukça fazla), koşacağı adresin UEFA, FIFA ve CAS olmasını düşündüğümüzde, işin ciddiyet boyutu sanırım daha iyi anlaşılır. Tüm bu gerçekler ışığında ‘Biz futbolumuzu iyi yönetiyoruz?’ deme imkanımız yoktur. Öyle olsaydı, bugün Ligi ikinci bitiren ve bugün Ziraat Türkiye Kupasında finale çıkacak olan Trabzonspor’un Avrupa maçlarına çıkıp-çıkmayacağı belirsizliğini korur muydu. Benzer durumu 2011 yılında Fenerbahçe yaşamıştı! UEFA, TFF’ye gönderdiği ‘Fenerbahçe’nin Avrupa’dan men’ kararını, şike sürecinin devam etmesini gerekçe göstermişti. Oysa ki TFF, 2010-2011 Futbol sezonu Fenerbahçe’nin Şampiyonluğuna tescil edilmişti. Bu gerçekler ışığında, dünün mağduru Fenerbahçe, bugün ise Trabzonspor olduğunu görmekteyiz. Bu gerçekler takım ayırt edilmeksizin, UEFA, FIFA ve CAS’ın iyi niyet taşımayan tavrı kadar, hukuki ve mali konularda futbolumuzun iyi yönetilmediğini kabul etmemiz gerekiyor…