Kehf Suresi’nin acayip sırları! Mağarada kaç yıl uyudular? 300 mü? 309 mu? Zamanın ilahiliği ve göreceliği
Kehf Suresi’nin acayip sırları! Mağarada kaç yıl uyudular? 300 mü? 309 mu? Zamanın ilahiliği ve göreceliği
Yücel Kaya
Süleyman dedi ki: "Ey ileri gelenler! Onlar bana teslimiyetle gelmeden önce, onun (Belkıs’ın) tahtını hanginiz bana getirebilir?"
Cinlerden ifrit olan biri dedi ki: "Sen yerinden kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Şüphesiz ki ben buna güç yetirebilirim, güvenilir biriyim."
Kendi yanında kitaptan bir ilim bulunan bir kimse dedi ki: "Ben onu gözünü açıp kapamadan sana getiririm." Süleyman tahtı yanında yerleşmiş vaziyette görünce dedi ki: "Bu, Rabbimin fazlındandır..."
Bu diyalog Neml Suresi 39-40 arası ayetlerde geçer.
Kitaptan ilimi bulunan bir kimse (bu kişinin kim olduğu tam belirtilmez, ancak birçok tefsirci bu kişinin Asaf bin Berhiya olduğunu söyler), Hz. Süleyman gözünü açıp kapamadan Sebe Melikesi Belkıs’ın tahtını getireceğini iddia eder ve bunu an içinde gerçekleştirir.
Kilometrelerce uzaklıktaki bir taht çok kısa bir an içerisinde (ışık hızında) yer değiştirebilir mi?
Kur’an’da anlatılan bu zamanın izafiliğini başka bir sureden yola çıkarak anlamaya çalışalım.
O surenin adı Kehf Suresi..
Kehf Suresi’nde acayip sırlar var. O nedenle önce bu Sure’nin ne anlattığını özetleyelim.
Sonra da o sırlara vakıf olmaya..
Kehf Suresi’nin gizemleri
Bu Sure özellikle 4 konuyu içerisinde barındırıyor.
1-Ashab-ı Kehf (Mağara Arkadaşları):
Allah’a iman eden bir grup genç, inançlarını korumak için bir mağaraya sığınır ve orada Allah’ın izniyle yıllarca uyurlar.
2-İki Bahçe Sahibi:
Biri kibirli, diğeri mütevazı iki adamın hikayesi anlatılır. Kibirli adamın malı ve bahçesi yok olur; bu, Allah’a şükrün önemini vurgular.
3-Hz. Musa ve Hızır:
Hz. Musa ile Hızır’ın birlikte yaptıkları yolculukta, olayların hikmetine dair dersler öğretilir.
4-Zülkarneyn:
Adaletli bir hükümdar olan Zülkarneyn’in fetihleri ve Yecüc-Mecüc’e karşı inşa ettiği set anlatılır.
(Zülkarneyn konusuna bir önceki yazımda değinmiştik. Arzu edenler arşivden okuyabilir.)
Dikkat ettiyseniz Kehf Suresi’nde anlatılan konunun arka planında hep “zaman” vardır.
Ashab-ı Kehf’in konusunda 300+9 yıllık bir zaman vardır.
Zengin bağ sahibinin mal ve mülkünün yok oluşunun kısa zamanı vardır.
Hz. Musa ve Hızır bahsinde Hızır’ın gelecek zamanı görerek karar vermesi vardır.
Zülkarneyn zaten adı üzerinde iki zamanın sahibidir.
Yani Allah, Neml Suresi’nde olduğu gibi Kehf Suresi’nde de bizden zaman hakkında düşünmemizi ister.
O halde “zaman” hakkında düşünelim.
Başlıkta da belirttiğimiz gibi “Ashab-ı Kehf Mağarada kaç yıl uyudu? 300 mü? 309 mu? Zamanın ilahiliği ve göreceliği” konularına bir dalış yapalım.
Kehf Suresi’nin 25. ayeti, mağara arkadaşlarının kaç yıl mağarada kaldığını ilginç bir şekilde ifade eder:
“Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar, buna dokuz daha eklediler.” (Kehf Suresi, 18:25)
Bu ifadede "300 + 9 yıl" gibi bir ayrıntı verilmesi, farklı yorumlara ve tartışmalara yol açmıştır.
Neden 309 yıl denilmiyor da 300 ve 9 ayrı ayrı yazılıyor?
Bu tarz bir ifade Kur’an’da nadirdir ve bu durum, dikkati çeker. Peki neden "309 yıl" yerine "300 ve 9 yıl" denmiştir? Şimdi bu gizemi açıklamaya çalışalım.
Ay ve Güneş Yıllarına Gönderme:
Burada hem güneş yılı (miladi takvim) hem de ay yılı (hicri takvim) işaret ediliyor olabilir.
Çünkü 300 güneş yılı, yaklaşık olarak 309 ay yılına denk gelir.
Mağara arkadaşlarının kaldıkları süreyi hem 300 yıl hem de buna ek olarak 9 yıl şeklinde belirtmek, Kur’an’ın hem güneş yılı kullanan toplumlara (örneğin Romalılara) hem de ay yılı kullanan toplumlara (örneğin Araplara) hitap ettiğini gösterir.
Ay yılı, güneş yılından her yıl yaklaşık 11 gün daha kısa olduğu için, 300 güneş yılı 309 ay yılına denk gelir.
Sadece bu ayrıntı bile, Kur’an’ın yalnızca Arap toplumuna değil, tüm insanlığa bir rehber olarak indiğini gösterir. Ayrıca, zaman ölçümü gibi "teknik" bir konunun bile Kur’an’da mucizevi şekilde işlendiğini vurgular.
Zamanın İlahiliği ve Göreceliği:
Kur’an’da bu şekilde bir zaman diliminin açıkça belirtilmesi, insanın zaman algısını sorgulatır.
Allah’ın Katında Zaman Farklıdır:
Zaman, insan için somut ve ölçülebilir bir şeyken Allah için farklıdır. Kehf Suresi’nde de bu konu öne çıkar:
Mağaradakiler için 300 yıl sadece bir an gibi geçmiş olabilir.
Onlar uyandıklarında,
"Ne kadar kaldık? Bir gün ya da bir günden az" diye düşünmüşlerdir (Kehf Suresi, 18:19).
Kesin Bilginin Allah’a Ait Olması:
25. ayetin hemen ardından gelen 26. ayette, insanların mağara arkadaşlarının zamanını kesin olarak bilemeyeceği belirtilir:
“De ki: Ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir.”
Bu ifade, insanların sınırlı bilgiye sahip olduğunu ve Allah’ın mutlak bilgisine vurgu yapar.
300 ve 9 yıl, sadece insanlar açısından bir bilgi düzeyi olabilir. Ancak bu süreyi tam anlamıyla Allah bilir.
Zamanda İzafiyet:
Einstein, zamanın göreceliğini Görelilik Teorisi ile açıklar ve temel olarak şunu söyler:
Zaman, gözlemcinin hızına ve bulunduğu yerin kütleçekim etkisine bağlı olarak farklı şekilde işler.
Özel Görelilik
Hareket eden bir gözlemci için zaman, durağan bir gözlemciye göre daha yavaş akar. Buna "zaman genişlemesi" denir. Örneğin, ışık hızına yakın hareket eden bir kişi için zaman daha yavaş ilerler.
Genel Görelilik
Kütleçekimi ne kadar güçlü olursa, zaman o kadar yavaş akar. Örneğin, bir kara deliğe yakın bir yerde zaman, Dünya’daki birine göre daha yavaş geçer.
Einstein'ın meşhur sözüyle de açıklanabilir:
"Bir saat, bir insanın yaşadığı yere, hareketine ve kütleçekim etkisine bağlı olarak farklı şekilde çalışabilir."
Yani, zaman mutlak değil, görecelidir.
Modern fizik de zamanın izafiyetini (göreceliliğini) böyle vurgular. Kehf Suresi, zamanın bu değişken doğasına işaret ederek bilimle paralel bir bakış sunar.
Zaman, Allah katında çok farklı bir boyuttadır:
Allah için zamanın bir anlamı yoktur; bir gün, bin yıl gibi olabilir:
“Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” (Hac Suresi, 22:47)
Mağara arkadaşlarının "300 ve 9 yıl" gibi uzun bir süre kalıp, uyandıklarında bunu yalnızca "bir gün ya da daha az" zannetmeleri, insan algısının zamana olan sınırlı bakışını ortaya koyarken Kehf Suresi’nin gizemlerine de ışık tutar.
Bu yazıyı hazırlarken Yapay zekaya şöyle bir soru sordum!
“Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” ayetine göre bir insan ortalama 80 yıl yaşarsa rabbin katında ne kadar süre yaşamış görünür?
Bakın bu soruya yapay zeka bakın ne cevap verdi. Olduğu gibi veriyorum.
Yapay Zeka’nın cevabı:
Allah’ın katında 1 gün = İnsanların saydığı 1000 yıl.
Buradan yola çıkarak, bir insanın dünya zamanıyla ortalama 80 yıl yaşadığını düşünelim. Bu süreyi Allah katındaki zamana çevirmek için şu hesabı yapabiliriz:
Hesaplama:
Allah katındaki zaman oranı:
1 gün (Allah katında) = 1000 yıl (Dünya Zamanında).
Dünya zamanında yaşanan süre: 80 yıl.
1 dünya yılı, Allah katında 1/1000 gün eder. Dolayısıyla, 80 dünya yılı, şu kadar süreye denk gelir:
80 /1000= 0.08 gün eder (Allah Katında) 0.08 gün, saat cinsinden şu şekilde ifade edilebilir,
1 gün = 24 saat olursa 0.08 gün = 24×0.08=1.92 saat eder.
Dünya zamanıyla 80 yıl yaşayan bir insan, Allah katında yaklaşık olarak 1 saat 55 dakika yaşamış gibi görünür.
(Bu yaklaşım, elbette Allah’ın zamana ve mekâna bağlı olmadığını bilerek yapılmış bir matematiksel çıkarımdır. İnsanın sınırlı aklı, ilahi zaman kavramını tam anlamıyla kavrayamaz. Ancak bu tür hesaplamalar, zamanın izafiyetini ve dünya hayatının ne kadar kısa olduğunu hatırlamak için güzel bir vesile olur.) Parantez içine aldığım yorum da Yapay Zeka’ya aittir.
Görüyor musunuz? Yeryüzünde yaşanan savaşlar, arzular, ihtiraslar, istekler sonucunda elde edilen krallıklar bu dünya hayatında sadece 2 saat bile olmayan bir zaman dilimi içinmiş.
Allah, dünya hayatının geçici, oyun ve eğlence gibi olduğunu boşuna ifade etmemiş bize. İnsanların bu dünyada kazandıkları her şeyin nihayetinde sona ereceğini, asıl kalıcı olanın ise ahiret olduğunu boş yere anlatmamış.
Allah, insanların dünya nimetlerine olan bağlılıklarını sorgulamaya davet ederken Dünya hayatının aslında bir "hayal" gibi geçici olduğunu ifade eden ayetleri önümüze koyuyor.
Süleyman Suresi, 23. Ayette olduğu gibi;
"Ve dünya hayatı, bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ama ahiret yurdu, takva sahipleri için daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmiyor musunuz?"