• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Süleyman Önsay
Süleyman Önsay
TÜM YAZILARI

Kelime-i Şehâdet, yaratılış ve yaşayış gayesinin seçimidir!

24 Ağustos 2018
A


Süleyman Önsay İletişim: [email protected]

Mü’min, Kelime-i Şehadetle inanç esaslarını, hayat tarzını ve önderini seçmiş olduğu gibi yaratılış ve yaşayış gayesini de tercih etmiş olmaktadır.

Yüce kitabımız Kur’an’da; “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zariyat, 56) buyurulmuştur. Bu gerçeğin yorumu olarak İslam Düşünürü Sezai Karakoç Bey’in şu satırları bu gayenin ne anlama geldiği ve hangi öneme sahip olduğu noktasında çok çarpıcı tesbitleri ihtiva etmektedir:

“Allah, insanı, kendisine tapması için yarattığını açıklıyor Kutsal Kitabında. Yaratılış sebebini arayan insan, sorunun cevabını burada bulacaktır. Varoluş hikmeti, Allah’a tapmasıdır insanoğlunun. Bütün öbür oluşumlar, bunun hazırlığından ibaret.

Evet, insan yer, içer, uyur, gezer, yapar, yıkar. Fakat bunların hiç biri, insanın spesifik [özel] yanını meydana getirmez. Çünkü: hayvanlar da yer, içer, gezer, yuva yapar, fırsat buldukça da yıkıcılıklarını da göstermekten kaçmazlar. Bitkiler de beslenir. Arzda bir takım değişimler yaparlar. Fakat, ibadet etmek, yani kendi yaratıcısına tam bir şuur ve teslimiyetle yönelip O’nun önünde eğilmek, insana mahsus.

İnsan, iradesini kullanacak, aklını kullanacak, bin bir aldanış ve aldatış engelini aşacak, ondan sonra, Allah’a tapma yüceliğine erebilecektir.

İnsan, insana tapma, kahramanları, ya da güçlü kişileri putlaştırma, eşyayı, tabiatı veya tabiat ve tarihin sembol haline gelmiş kuvvet ve kudretlerini tanrılaştırma sapkınlıklarını kırdıktan sonra, O’na, Tanrı’ya gerçek yönelişin, yani hakiki tapışın perdesi aralanacaktır.

Beden ve ruh kavgasında, ruhundan yana çıkarak, beden ve madde zincirlerini parçalayarak, içgüdülerin esiri değil hakimi olarak, insan, Allah Yolu’nu tutabilecektir.

Ruhumuzla, vücudumuzla, malvarlığımızla yaptığımız tapınmalar, eşyanın ve tabiatın, maddenin ve büyünün tutsağı olmaya hazır zamanımızı, hakikatın yurdu, konuğu ve dostu kılacaktır.

Evet, namaz, oruç, hac, zekat ve Tanrı yolunda savaş, bize örtük hakikatın perdesini açacak, ‘gayb hazineleri’nin kapısını aralayacak, bu dünyada bizi Allah’ın bir misafiri, ağırladığı dostu yapacaktır.

Tanrı dostu olan Hz. İbrahim, Tanrı’nın sevgilisi olan Son Peygamber, bize bu yolu, insanlığa bu ışıklı yolu gösterdi. Bütün peygamberler, veliler, gönülleri saf ve davranışları temiz bütün mü’minler bu Doğru ve Ulu Yol’dan yürüdüler.

Arz, bizi yakan ateşten bir kor haline gelse, bütün insanlar şeytanın hocası kesilseler ve dünya yüzünde tek bir Müslüman kalsa, yer, gök, taş, toprak, toz ve duman bile inkârın, reddin en baştan çıkarıcı, göz boyayıcı, akıl çelici, ruhu cezbedici mikrofonu, hoparlörü, sahnesi ve ekranı haline gelse, yine o Müslüman, bütün bunlara omuz silkecek, dönüp bakmayacak, gülüp geçecek bir iman ve ruh sağlamlığında olmak borcunda ve gücündedir.

Hiçbir diriliş erinin [islam insanının] unutmayacağı ilk ilke, ilk varoluş ilkesi, ilk kurtuluş belgesi budur.” (Sezai Karakoç, Gündönümü, s. 17-19)

Kulluk gayesinin ve sınavının hikmeti beyanında çoğumuzun “Tebareke suresi” diye adlandırdığı Mülk Suresinin 2. ayetinde ise Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur: 

“O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginiz daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı.”

Bu âyet-i celîle ilgili olarak Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın tefsirindeki şu ifadeler çok duygu ve mâna yüklüdür:

“Fâni hayatın oyuncak olan bütün lezzetlerini târmâr eden, sevgili eşleri birbirinden ayırıp ocaklar söndüren, cemiyetleri dağıtıp kuvvetleri yıkarak evlatları yetim bırakan, servetleri yerle bir eden, aynı zamanda Allah için çalışmış ve ızdırab çekmişlerin, iman ile dolu mutmain nefislerinin elem ve acılarına son vererek kendilerini ‘Seçkin kullarım arasına karış ve cennetime gir.’ (Fecr, 90/ 29,30) hitabıyla ebediyyen Hakk’ın rızasına kavuşturmak için açılmış yegane saadet kapısı bulunan ölüm ile onu takip edecek ileriki hayatı; ‘mülkü elinde bulunan’ Allah Teâlâ şu hikmet için yaratmıştır: 

Sizleri sorumlu kılarak imtihan meydanına çıkarıp şunu bildirmek için ki hanginiz amel bakımından daha güzeldir. Allah’ın mülkünde yapılmaya, O’nun yanında güzel görünüp rızasına kavuşmaya daha layık, hayatta bulunan veya gelecek olan kavimlerin hayattan hakiki mânâda istifade etmelerine daha elverişli, açık ve gizlide daha doğru, daha hâlis iş görenin kim olduğu gerçeği, hakkıyla ortaya çıksın. Burada amelin, iman, ilim, niyyet ve ihlâs gibi kalbe ait gizli amellerle dil ve diğer uzuvlardan ortaya çıkan güzel işlerin hepsini kapsadığı, merfu olarak rivayet edilen şu hadisle anlatılmıştır. Peygamber bu âyetin tefsiriyle ilgili buyurmuştur ki: ‘Yani hanginiz hak ve sevabı anlamak, iyiyi kötüyü seçmek ve gereğini yapmak cihetiyle akıl ve anlayışça daha güzel, Allah Teâlâ’nın yasakladığı haramlardan, nehiylerden, günahlardan, fenalıklardan ve zararlı şeylerden sakınıp korunma hususunda daha takva sahibi ve Allah Teâlâ’nın itaatında daha çabuksunuz.’ İşte Allah’ın ilminde belli olan bu hakikat, tecrübe ve imtihan sahasında sizin için meydana çıksın.” (Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim, c.8, s.182,183.)

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23