“Yeni Türk Devlet Modeli”nin şifreleri
“Yeni Türk Devlet Modeli”nin şifreleri
MUHAMMET SEYFULLAH MADEN
Allah’ın adıyla…
*
Bir önceki yazıma, “Zannediyorum ki devlet bir dönüşümün arefesinde” diyerek başlamıştım. Şimdi el yükseltiyorum:
Devlet nezdinde artık İslamcı, kemalist, sağcı, solcu, ülkücü, ittihatçı bilmemneci diye bir ayrım kalmadı.
Artık devlete hizmet edenler ve etmeyenler var.
“Yeni Devlet Modeli” denebilecek bu proje, Türkiye’nin yüz yıldır başına musallat olan sorunları kökünden çözmeyi hedefliyor.
Bakın ben 32. Gün belgesellerinin hayranıyım. Demirkırat, 12 Mart, 12 Eylül, Özallı Yıllar, 28 Şubat belgesellerini defalarca izlemişimdir. Yakın tarihe ışık tutan bu belgeselleri izleyenler, kendi araştırmalarını yapanlar, tarih kitaplarını karıştıranlar, geleceği görebilmek için geçmişten ders almanın gerekliliğini bilen tarih meraklıları… şunu biliyorlar ki, bu ülke kurulduğundan bugüne hep aynı sorunların altında ezildi.
Ama çok vakit kaybettik. Yahu bir ülke düşünün, dünya uzaya çıkma yarışı yaparken, o ülke ezan Türkçe mi okunsun Arapça mı, onu tartışıyordu!.. Böyle ülke mi olur?
Laiklik, kemalizm, solculuk, İslamcılık, sağ eğilimler, siyasi cereyanlar, Kürt ulusçular, halkçılar, CHP içindeki muhalifler, Milli Görüşçüler… bilmemneciler derken, sürekli yerinde sayan ve ne kendisine ne de kendisine ümit bağlayan ülkelere/milletlere faydası dokunan bir ülke olduk.
Artık devlet aklı bu kısır/kıt tartışmalara son vermek istiyor.
Akşener’in yeni kabinede bakan olarak yer alacağı iddiaları bile dolaşmaya başladı medyada. Böyle bir şey gerçekleşirse şaşırmam. Dediğim gibi artık devlete hizmet edenler ve etmeyenler var. Kısır tartışmalara girip ocu/bucu diye bölünme yok. Kim kabineye girerse girsin şaşırmam… Ama kabinede ancak, devletin bu yeni modelini fark eden ve kabullenen isimler yer alabilir, onun da farkındayım.
Öcalan hakkındaki çağrı da devletin yeni modelinin bir parçasıydı. Türkiye biliyor ki İsrail savaşı genişletecek. “Mesih’in inişini hızlandırmakla görevli” Netanyahu manyağı, gözü dönmüş şekilde cephe sayısını artırıyor, artıracak. Filistin’de soykırım devam ederken İran’la çatışması, aynı anda Lübnan’a saldırması, Suriye’ye saldırması… Bunlar sadece “vadedilmiş topraklar” ideasının bir parçası.
İddialı konuşuyorum: İsrail, Irak’ı vurduktan en geç 1 sene sonra Türkiye’yi de vuracak.
Türkiye’den yaklaşık 22 şehir bu vadedilmiş topraklar ideasının içinde… Devletimiz de bunun farkında. Artık sorun istenmiyor. Büyük savaş, melhamei kübra, armageddon, ne derseniz deyin, Nebî aleyhisselamın bize 1400 yıl evvel haber verdiği bu muharebe gerçekleşecek. Devlet, içeride ve sınırlarında hiçbir sorun istemiyor artık.
Muhafazakâr Kürtler zaten Tayyip Erdoğan’a sıcaktı. HÜDA PAR ile devletin safındalar. Şimdi sıra marjinal Kürtlerde. Devlet diyor ki, “Bakın her gün teröristleri imha ediyoruz. Üst düzey isimleri paketliyoruz. Gelin, anlaşalım. PKK’yı ya öyle ya da böyle bitireceğiz. İki taraf için de bir fırsat, gelin bu sorun barışla çözülsün…” Çünkü artık terör lüksü yok bu ülkenin. (Hoş… Hiçbir zaman terör lüksümüz yoktu ama devlet aklı bunu yeni fark etti. Çünkü kemalist vesayetten yeni kurtuldu.)
Öcalan özelinde Demirtaş/DEM ve kitlesi de akıllı davranıp, İsrail/ABD safından vazgeçmeli ve Türkiye safına gelmeli.
Ben Türk’ün ve Kürt’ün tüm siyasi tartışmalardan arınıp cihana meydan okuyan “İslam kardeşliği” çatısı altında yeniden tek vücut olmasını istiyorum. Devlet de istiyor.
YENİ TÜRK DEVLET MODELİNİN ÖZETİ
Suriye’de rejimin elinden alınan bölgelerde Türkmenler destan yazdı. Türkmen karargâhında bir fotoğraf çok dikkat çekti. Komutanın arkasında Tayyip Erdoğan’ın ve Mustafa Kemal’in fotoğrafı asılıydı. İşte bu fotoğraf, “Yeni Türk Devlet Modeli”nin özetidir.
Bir kez daha el yükselteyim:
Ahmak Esed, Tayyip Erdoğan’ın uzattığı barış elini sıkacaktı. “Yeni Türk Devlet Modeli”nin içeride ve sınırlarında sorun istemediği gerçeğini fark edemedi. Ve o eli sıkmadı.
Sonrası…
Neyse, bu başka yazının konusu.
Ve minellâhi-t Tevfîk.