• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Ben de bir video çekip, sorsam: “Kemo.. ABD ziyaretini anlat Kemo!”

04 Haziran 2021
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Biliyorum, köşe yazarı sıfatı ile ne yazsam, dikkat çekmeyecek..

Karşı mahalleyi bırakın, kendi mahallemizdeki insanlar bile, “Aaaa, neler olmuş da bizim haberimiz yokmuş” demeyecek..

İfşa ettiğim bilgiler 5 milyon, 10 milyon izlenme almayacak.. 

O zaman diyorum..

Acaba ben de mafya babası mı olsam?..

Birkaç suç işleyip..

Sonra çaktırmadan yurtdışına kaçsam..

Yurtdışında da, “Beni kullanacak kimler var” diye oraya buraya yanaşsam..

“Daha önce Türkiye ile ihtilaflarında kuyruk acısı olan, suçüstü olup da intikam ateşi ile yanan kim var” diye orada burada bir dolaşsam..

Sonra bir tanesini bulup, oranın en lüks otelinde ağırlanmam karşılığında..

Onların sözlerine güven olmaz ama..

“Kısa günün kârı” diye düşünerek..

Birkaç ay içinde, işbirliği yaptığım o kuyruk acısı taşıyanlar tarafından ortadan kaldırılmayı da göze alarak..

İfşaata başlasam..

“Kemo.. Kemoo.. Naber Kemoo?” diye giriş yapıp..

Sonra devam etsem..

Hani kimsenin bilmediği şeyler değil bunlar..

Yalan da değil.. İftira hiç değil..

Onların sahneledikleri tiyatrodan farklı olarak, temel noktaları doğru..

Ama sadece o doğru temel noktalar üzerinden anlatırsak..

İlgi çekmez..

Reyting rekorları kıramayız..

O zaman, içinde tek doğru, hemen her gün dış seyahat yapan bir siyasetçinin oğlunun, Venezuela’ya da bir tarihte gittiği maddi vakıası üzerinden, nasıl ki bin bir senaryo üretip, ardından iftira üzerine iftira atıyorlarsa..

Biz onlar gibi insafsızlık yapmayalım..

Vicdansızlık yapmayalım..

“Kemoo.. Kemoo.. Naber” diye başlayalım..

Sonrasında da, “17-25 Aralık’tan iki hafta önce, Kemo, ABD’ye niye gittin?” diye sorsam..

Devam etsem..

Mesleği gereği hayatı dış seyahatlerle geçenlere “Venezuela’ya niye gittin” diye soranların uyduruk senaryolarının çok ötesinde, somut ve makul bir soru yöneltsem:

“Kemo, sen ABD’ye hayatında kaç defa gittin?”

Sonra bir soru daha sorsam..

“Hayatında zaten birkaç defa gittiğin, genel başkanlığın döneminde hiç gitmediğin ABD’ye, 17-25 Aralık’tan iki hafta önce yaptığın ziyaretin sırrı ne, Kemo?” desem..

Sonra..

İşe biraz gizem katmak için..

“Kemo, bak inkar etme.. Pasaport kayıtların, giriş-çıkış bilgilerin hepsi var.. Hepsi kayıtlı.. 17 Aralık 2013’ten iki hafta önceki, ABD ziyaretinden bahsediyorum. Hani şu FETÖ’cü emniyetçilerin Tayyip Erdoğan’a yönelik sivil darbe girişiminden hemen iki hafta önce” diye devam etsem..

ABD’ye ziyaret ile, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 17 Aralık sonrasında FETÖ’cü emniyet mensuplarının görevlerinden el çektrilimesine karşı çıkış açıklamalarını irtibatlandırarak..

“Kemo.. ABD’ye gittiğinde, bu konular hiç görüşüldü mü? 17 Aralık’ta yapılacak operasyondan sana bilgi verildi mi? ‘Sizin de desteğinizi bekliyoruz’ şeklinde bir talepte bulunuldu mu?” desem..

O sırada, masanın üstüne, şöyle ilginç kitaplardan birisini koysam..

Arka fona bir ABD haritası koysam..

Pensilvanya’yı, orada görünür şekilde göstersem..

“Bak Kemo.. Sakın ABD’ye ziyaretini saklama. Sadece sen yoktun, o ziyarette. Bak isim de veriyorum.. Partinden Engin Altay.. O da yanında idi.. Bak saklama.. Diğer listeyi de çıkarırım, beni yalanlama..” diye devam ederek..

Arada..

“Çocuklar burası çok sıcak oldu. Bana şuradan bir soru verin” desem..

Sonra celallenir gibi yapıp..

“Sezgin.. Sezgin.. Kaçma.. Sen de oradaydın..” 

Diyerek Sezgin Tanrıkulu’na gönderme yapsam..

Sonra cümlelerimi biraz daha abili mabili kullanmak için..

“Faik abi.. Naber.. Biz seni hazine işleri ile ilgili biliyorduk. ABD’ye giderken, sıfatın ne idi? Hazine ile bağlantısı var mıydı? Hani olur ya.. 17 Aralık operasyonlarının mali şube bölümünü mü öğrenmek istedin, katkı mı sunmak istedin, bak anlat.. Bu güneşin altında, hiçbir şey karanlık kalmaz Faik abi” desem..

Faik Öztrak’ın da.. 17 Aralık’tan iki hafta önceki CHP’li yetkililerin ABD ziyaretinde yer aldığını, gizemli ve büyük bilgilere sahip bir derin kişi pozları ile aktarsam..

Hani sonrasını, “Bir hafta sonra, o ziyarette başka kimler vardı, onları sizlere aktaracağım.. Ama o fotoğrafta yer alanlar, sakın bana telefon açmasınlar.. Sakın.. Ben dünyamı yaktım.. Aslında Roma’yı da ben yaktım.. Savcıya da söyledim bunları.. Ama savcı, ‘Senin doğum tarihin, Roma’yı yakmaya yetmiyor’ deyip, beni bıraktı” deyip, işi biraz gırgırla götürsem..

Sonra CHP heyetinden, ABD’ye ziyarete gidenlerin bir kısmını gelecek hafta ifşa etme kararımdan vazgeçip, “Kemo.. Hesaplaşacağız.. Bu iş burada bitmeyecek. Her şey aydınlığa kavuşacak..” girişi ile..

CHP Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in de o ziyarette bulunduğunu hatırlatsam..

“Oooo Faruk abi.. Sen de ziyarette varmışsın.. ABD ziyareti olur da.. Faruk Loğoğlu abimiz o ziyarette yer almaz mı? mihmandarlığı kim yapacak? Tabii ki Faruk abi” desem..

Arkasından, “Peki CHP heyeti, ABD’de kimlerle görüştü, onu de merak ediyor musunuz?” diye sorsam..

“Yok, bütün reytingi bir haftalık videoya yıkamayız.. O heyeti gelecek hafta açıklayacağım.. Pensilvanya’dan kimler vardı? 17-25 Aralık öncesinde, neler anlatıldı? Ne sözler alındı? FETÖ heyetinden kimler vardı? Kimler yoktu? ‘Hocaefendi’ye selamlar, saygılar’ sunuldu mu? Yok yok.. Ben ‘Sunuldu’ demiyorum.. ‘Sunuldu mu’ diyorum.. Ayrıntıları gelecek hafta anlatırız..” deyip, şöyle bir saate baksam..

“Kaç dakikamız kaldı oğlum” diye sorup, devam etsem:

“Bakın yer ismi söylüyorum: Washington.. Bakın tarih söylüyorum: 3 Aralık 2013.. 17 Aralık’tan tam iki hafta önce.. Milimi milimine iki hafta önce.. Bizde yalan yok. ‘İki hafta’ dedik. Tam iki hafta önce. Fotoğraf karesini vereceğim. İsterseniz adli tıpa gönderin, oradan hem tarihi, hem de fotoğraftakilerin gerçekliği konusunda bir rapor alın..” 

Evet, böyle bir video çeksem..

Ne ilgi alır sizce?

Milyonlar izler değil mi?

Türkiye’nin gündemi olur, değil mi?

Ama aslında..

Bu anlattıklarımın hemen hepsi, eski tarihlerde yazıldı çizildi..

Kemal Kılıçdaroğlu’na, “Kemo” diye saygısızlık anlamına da gelebilecek bir sıfat kullanmadan, lakap ile hitap edilmeden soruldu..

Cevap alınamadı..

Nitekim dün de, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, bu ziyareti gündeme getirip benzer soruları sordu..

Ama akşam televizyon kanallarını şöyle bir izledim..

TBMM Başkanı’nın sorularına, bir iki kanal dışında yer veren yoktu..

Bu ülkede izlenmek için, kuyruğuna takılıp gidilmek için, mafya babası olmak mı gerekiyor? 

Benim de sorum işte bu!

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Recep

Laf olsun torba dolsun diye bir yazi. Her yaziniz hukumete yapilan elestiriler e bahane bulmak. Dolar olmus 8.72 ondan bahset birazda

Şuayıp

Hükümet ne kadar doğru yolda ki diş ve iç ortakları bu kadar iftira,yalan,şantaj karşisında sapa,sağlam ayakta hizmet yarışında devam ediyor .Allah her zaman doğruların yardımcısıdır
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23