Sıra bizde mi?
Sıra bizde mi?
ALİ AKBEN
Hafta içinde; doğup büyüdüğüm, suyu ve ekmeği ile büyüdüğüm Kahramanmaraş’taydım. Merhum babamı ve yaşlı annemi ziyaret ettim, dostlarla muhabbetle dolu dolu bir hafta geçirdim.
Perşembe günü Azerbaycan Cumhurbaşkanı ile memleketime gelen Cumhurbaşkanımızın 250 bininci konut açılış programını takip ettim.
Maraş’ımızı yerle bir eden asrın depreminden kalıntılar hâlâ var olsa da yıkılanın yerine yapılan yeni konutlarda ziyaret ettiğim yakınlarıma ait olanlar beni ziyadesiyle memnun etti. TOKİ asrın depreminde niçin sınıfta kalmamış onu bizzat görerek anladım.
Gidenler elbette geri gelmeyecek ama sanırım yıl sonuna kadar depremden kalan izler giderek azalacak ve 453 bin konut ve işyeri sahiplerine teslim edilecek.
Sohbet etme fırsatı bulduğum yakınlarım ve hemşerilerimin maddi manevi sorunlarını dinleme imkanım da oldu.
Genel kanı şu, Cumhurbaşkanımız depremden hemen sonra bize vaad ettiği nerede ise her şey gerçekleşti. Adeta küllerimizden yeniden çanlandık. Bu teşekkürden hemen sonra yaşadıkları olumsuzluklar ard arda sıralanınca insan bu iki duruş arasındaki tezatı merak ediyor.
Şahsi kanaatim devletimizin müşfik elinden istifade edenlerin bir kısmı beleşçiliğe alışmış ve daha fazlasını istiyor. Evi yıkılmış devlet yapmış ama 10-15 metrekare küçük. Buna itiraz ediyor.
Konteynerde yaşadığı günler gibi her şey bedava olsun diyor. Devlet ana bana ömür boyu baksın istiyor.
1999 yılı İstanbul depreminde bizzat yaşadıklarımı hatırlıyor ve asrın depreminde devletin yaşattıklarını da gözlemleyen bir yurttaş olarak bu kadar nankörlük fazla diyorum.
***
ABD ve gayrimeşru çocuğu İsrail, bölgemizi yaşanmaz hale getirmek için günümüze kadar yediği herzeler yetmezmiş gibi şimdi de kapı komşumuz İran’a saldırdı. Şehirlerini harabeye çevirdi ve yüzlerce masum insanı katletti.
Gazze kasabı bununla da yetinmedi ve sıranın ülkemize geldiğini açık şeçik beyan etti.
Devletimiz tüm birimleri ile olası tüm senaryolara karşı tedbirler almaya gayret ediyor. Başta Cumhurbaşkanımız, ilgili olabilecek devletlerle ve liderlerle gerçekleştirdiği görüşmelerde ülke olarak haklı tezlerimiz paylaşılıyor.
Ana muhalefet ise çaldığı minareye kılıf aramak ve uydurmakla meşgul. Onlara göre birinci öncelik bu ve her şey mübah. Ülke sorunları onları ilgilendirmiyor.
Bu meşguliyet öyle bir raddeye gelmiş olmalı ki, bel altı bel üstü akla mantığa muğayir her türlü şaibeli alışveriş için tezgah kurulmuş satış serbest. Yiyenlere afiyet olsun.
Devletimiz tehdit altındaymış, Gazze kasabı iyice zıvanadan çıkmış ve ülkemize saldırma bahaneleri peydahlıyormuş, İran’a saldırı bu alçaklığın ilk işaret fişeğiymiş umurlarında değil.
Soysuz güruhun içinde öyleleri var ki, Erdoğan’ın devrilmesi karşılığında, İsrail güzellemesi yapmaya bile hazır. Aynen 15 Temmuz gecesi Fetöcü alçakların yürüttüğü tankları alkışladıkları gibi hazır bekliyorlar.
Gündem kirletmekte mâhir güruh akla muğayir kirli bilgilerle sosyal ve dijital medyada mekik dokurken, besleme sözde gazeteci ve yorumcu da birlik ve bütünlüğümüzü iğfal etmek için ellerinden geleni geri koymamakla meşgul.
Böyle dönemlerde birlik ve beraberlik mesajları her zamankinden çok daha önemli. Ana muhalefet kendi gündeminde boğuladursun, cezaevinden yeni çıkarılan Ümit Özdağ ve halen cezaevinde bulunan Selahaddin Demirtaş’ın ülkemiz üzerinde atıp tutanlara karşı yaptıkları açıklamalar takdire şayan.
İçerde tartışmalar elbette olacak ve olmalı. Ancak mesele devletimiz olduğunda hep bir olur kenetlenir ve düşmana karşı omuz omuza savaşırız açıklamaları çok ama çok önemli.
Dünyada ve özellikle yakın çevremizde yaşananları gördükçe son seçimlerde vatandaşın ne kadar isabetli bir karar vermiş olduğunu görüyor ve milletimizi feraseti nedeni ile takdir ediyorum.
Gün şu ya da bu sebeple oh oldu hakketti gibi gereksiz kelime ve cümlelerle zalim İsrail’e hak verme günü değil. Demir yumruk olup, zalimin gözünü patlatma günü.
Bu haftalık da bu kadar. Kalın sağlıcakla.