• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Şanlıdağ
Abdullah Şanlıdağ
TÜM YAZILARI

Kürt sorunu ve uzatılan Devlet eli

04 Kasım 2024
A


Abdullah Şanlıdağ İletişim: [email protected]

Akil insanlar ve devlet aklıyla yürütülen çözüm sürecini baltalayan egemen güçler bugün de uzatılan Devlet elini havada bırakmıştır.

Ne PKK ve ne de mecliste onun siyasi sözcülüğünü yapmakta olan DEM Parti, Kürt sorununun çözülmesini istemez.

Kandil, İmralı’dan Dem’lenen örgütün kıravatlı eşkıyalarının Kürt sorunu diye bir dertleri de yok. Kürt sorununun varlığından nemalanan PKK ve siyasetini bunun üzerine kurgulayan DEM Partisi, bu ülkede Kürtlerin bağımsız olmasını da istemezler.

Bunu, nöbet tutan Diyarbakır anneleri anladı ama maalesef bazı Kürt entelektüel kesim anlamadı veya anlamak istemiyorlar.

Bize göre devlet aklı birlikte hareket ediyor. DEM Partisi’ne Bahçeli tarafından uzatılan el ve kullanılan dil, her ne kadar ferdi gözükse ve siyasetin merkezine oturmuş olsa da, doğaçlama bir retorik olmaktan ziyade taktiksel bir hamledir. Reis'ten bağımsız söylenmiş değildir. Hele hele “tecrit ve umut hakkı” gibi Öcalan’a yönelik söylenen kavramlar, öyle Bahçeli’nin yalnız sırtlayabileceği meseleler değildir. Ülke içerisinde PKK’nın nefes borusu kesilmiş durumdadır. Kökleri dışarıya kadar uzanan bu örgüt, Kandil ve Öcalan’dan da ibaret değildir.

Terör örgütünün tasfiyesi şartı ile Bahçeli tarafından uzatılan el, şimdilik DEM aktörlerince tam olarak havada bırakılmış değil ama diğer aktörlerin de bu açılıma henüz olumlu bir karşılık verdikleri söylenemez. Üstelik tam da terör örgütünün tasfiyesinin dile getirildiği, demokratikleşme sürecinin konuşulduğu bir dönemde, stratejik kurumlarımızdan birine yapılan terör saldırısının sizce de zamanlaması manidar değil midir? Bu sosyalist terör örgütü PKK’nın Kürt sorunu diye bir davasının olduğuna kim inanır?

Ülke içerisinde saha hâkimiyetini yitiren, kendisine artık üye bulmakta dahi zorlanan bir örgüt, başkentte bombalı eylem yapıyor. Karar alıcılar ve diğer aktörler, konunun ne kadar ciddi ve kırılgan olduğunu bir kez daha gözden geçirmek durumundadırlar. 

Hiç şüphesiz iktidar Kürt sorununun çözümüne ilişkin içerde çok ciddi adımlar attı ve atmaya da devam ediyor. Ancak savunma sanayinde yönelik terör saldırısından sonra devlet, hem içerde ve hem de dışarıda oyun kurucu ve oyun bozucu bir aktör haline gelmek zorundadır.

Kürt sorunu, bir başka ifadeyle etnik ve kimlik sorunu Osmanlı’da yoktu. 

Dünya genelinde etnik sorunlar modern devletlerin inşasıyla baş gösterdi. Avrupa’da da öyle. Devletle krallığın tecessüm ettiği mutlakiyetçi idarelerde de etnik sorun sürekli var olmuştur. Kralı denetlemek üzere doğan modern ulus devletler de bu konuya tam olarak çare üretemediler. Aslında bizdeki Kürt sorunu da modern devlet anlayışına tepki olarak doğdu. Yeni Cumhuriyet kurulurken, Kürt aşiret ayaklanmaları, Şeyh Said, Ağrı ve Dersim isyanı gibi vakıalar, hesaba katılması gerekiyordu. Türkiye, hiç olmazsa bundan sonrasında Kürt sorununu formüle etmek durumundadır.

Sorunu çözmek için başvurulan enstrümanların ve sorumluluk yüklenen aktörlerin Kürt sorunu ile gerçekten bir alaka ve samimiyetleri var mı? Etnik sorunun çözümü için başvurulan enstrümanların birisi de PKK.

Marksist seküler PKK ile Müslüman Kürt halkının ne alakası olabilir ki?

Ya da, haydi olduğunu kabul edelim, yorgun, yaşlı ve tutuklu Öcalan’ın bir talimatı ile Kandil silah bırakacak mı? Kürtler de bu ülkede hiçbir zaman kendi hak ve sorunlarını demokratik bir şekilde savunacak sivil toplum örgütleri ve şiddetten uzak bir siyasal hareket oluşturamadılar.

Terör yanlısı radikal şiddetle Kürt halkının yanında olduğunu iddia eden PKK ve onun siyasal uzantısı DEM Parti ile Kürt sorunu çözülemez. Ama bunu, başta Kürt halkının anlaması gerekiyor. Kürt sorunu, aynı zamanda Ankara elitlerinin ve siyasal partilerin iktidar mücadelesinin bir enstrümanı da olmamalıdır. 2013’te yapılan Çözüm sürecinde, emniyet  güçleri yerine sivil politikacı ve bürokratlar ön plandaydı.

Hareketin başarısız olmasının temel aktörü PKK’dır.

Kabul edelim, 2013 senesindeki Gezi Protestoları ve muhalefetten gelen demokratikleşme eleştirileri çözüm sürecini sabote etmeye yönelik girişimlerdi. Velhasıl askeri yöntemle bitiremediğimiz Kürt sorunu ve PKK’yı, sivil-demokratik siyasi müzakereler ile de çözemedik. Kürt sorununun çözümünde tutarlı bir paradigma gerekiyor. İktidar ve muhalefet işbirliği olmadan bu sorun çözülemez.

Siyasi partiler kendi rakiplerini kriminalize etme ve ulusal güvenlik tehdidi olarak tanımladıkları müddetçe bu sorun çözülemez.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Millet

Hocam yüreğine sağlık Allah razı olsun PKK bitmesini kravatlı terörüstler isterlermi ondan nemalanıyorlar PKK bitmiş olsa onlar dini mümin Kürtlerden oy almazlar

Seyfi Koç

Kürt sorunu konusunda sizinle aynı fikirde yüz. Teşekkürler kardeşim
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23