Siz kaç saattir trafiktesiniz?
Amerika Birleşik Devletleri’nde banliyöde yaşayan ortalama bir vatandaş yılda 38 saatini trafikte geçiriyor. Yetkililer bu zamanı minimuma indirmek için yoğun bir çalışma içerisine girmiş durumdalar. Peki İstanbul’da, bırakın yılı, ayda 50 saatini trafikte geçiren vatandaşlarımız için nasıl bir çözüm üretiliyor dersiniz?
Sadece ABD’de değil, pek çok Avrupa ülkesinde trafikte harcanan zamanı azaltmak ve işgücü verimliliğini yükseltmek adına değişik düzenlemelere gidiliyor. Akıllı ulaşım sistemlerini devreye sokmak, metro güzergahlarını en uç noktalara kadar yaygınlaştırmak, toplu taşımaya halkı özendirmek ve şehir içi alan düzenlemelerini şehrin kapasitesine göre dizayn etmek bunlardan bazıları.
Türkiye’de trafiğe kayıtlı araç sayısı Ağustos 2014 sonu itibarıyla 18 milyonu geçti. Şimdi daha pratik ve daha rasyonel uygulamaların devreye girmesi kaçınılmaz. Büyük şehirlerde artan nüfusa paralel hususi araç sayısı da çığ gibi büyüyor. Şehirlere göçü önlemek adına alınan kararlar yeterli değil. İnsanları memleketlerinde tutmak, oralarda istihdam etmek, göçün önüne geçmek için etkin kararlar alındığı söylenemez. Ekonomik büyüme ile birlikte yaşam standardımız artarken, bu standart ulaşımda istenen seviyede değil. 2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 75’inin şehirlerde yaşayacağı öngörülüyor. Dünya bu perspektifte uzun vadeli çözüm üretmek için kolları sıvamış durumda.
Amerika ve Avrupa’da elektrikli araç kullanımı sayısal olarak artışta. Çevreci teknolojilerin altyapısının yasal çerçevesi oluşturuluyor. İnsanlar bisiklete alıştırılıyor. Yayaların ve sürücülerin kurallara riayet etmesi yönünde ağır yaptırımlar getiriliyor. Belli başkentlerde trafiğe çıkışa yönelik belli saat uygulamaları var. Ulaşım stratejileri için devasa ARGE çalışmaları yürütülüyor.
Nüfusu 80 milyona dayanan, ekonomisini büyütmek için otomotiv sektörüne gaz veren hatta çoğu yabancı markanın üretim üssü olan Türkiye ileriye dönük stratejisinin ayaklarını uzun vadede daha sağlam temellere dayandırmak zorunda. Trafik lambalarının sürelerinde oynama yaparak çözüm üreten bir ülke değil; otobanda araç lastiğinden çıkan parçaların çevreye vereceği zararı hesaplayan, 160 km hızla giderken çarpışan iki araçtaki yaşam payını ince ayrıntısına kadar irdeleyen, motor teknolojisinde bir adım öne çıkmak için inovatif projeler geliştiren ve hatta hayvanların şehirdışı yollardaki hakları için kurallar koyan bir ülke durumunda olmamız gerekmez mi?
Kısacası; Bugün alacağımız uzun vadeli kararlar, yaşam kalitemizi de yaşam süremizi de uzatacak.