‘Mağduriyetimiz giderilsin’

EROL METİN - ANKARA

Öncelikle Başbakan Erdoğan, haksız yere kapatılan Milli Gençlik Vakfı’nın haklarının iade edileceğini açıkladı. MGV’nin mirasçısı olarak bu gelişmeyi nasıl karşılıyorsunuz?
- Milli Gençlik Vakfımızın mal varlığının iadesi ile ilgili atılacak adımları gecikmiş de olsa elbette olumlu buluyoruz. Yargının siyasallaştığı bir süreçte gasp edilmiş hakların iadesinin ülkemizin normalleşme sürecine katkısı olacağını düşünüyoruz. Bilindiği gibi vakıflar “İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır” anlayışının kurumsallaşmasının sonucudurlar. Yoldaki bir taşı kaldırmanın öneminden bahseden bir kuruluş insanlığın ortak değeridir. Böyle bir kuruluşu kapatıp mal varlığına el koymak kim ne derse desin insanlığa karşı işletilen bir süreçti. 29 Mayıs 1975 yılında açılan Milli Gençlik Vakfı, bu ülkenin en yaygın ve etkin gençlik kuruluşu olmuşken, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 2000 yılında kapatılması yönünde karar alınmış ve 2005 yılında 166 taşınmazla birlikte bütün mal varlığına el konulmuştu. Milli Gençlik Vakfı’nın temsil ettiği değerlerin takipçileri olarak hem bu taşınmazların iadesini istiyoruz hem de 10 yılı aşkın bir süreçte yaşanılan mağduriyetin giderilmesini istiyoruz. Bunu bir hakkın iadesi olarak görüyoruz.
l MGV, 29 Mayıs 1975 yılında Sultan Fatih’in İstanbul’un fethettiği o günün anısına kurulan bir vakıftı. Fetih kutlamalarını yapacağınız bugünlerde MGV’nin haklarının iade edilmesi sizin için anlamlı olur herhalde?
- 29 Mayıs 2013 tarihi İstanbul’un fethinin 560. yıldönümü. Aynı zamanda belirttiğiniz gibi Milli Gençlik Vakfımızın 38. yıldönümü. İstanbul’un fethi, hakkın batıla galip gelmesinin eşsiz bir timsalidir. Bu coğrafyayı Müslümanlara yurt yapan anlayışın mensupları olarak biz öteden beri İstanbul’un fethini büyük bir heyecan ve coşkuyla kutlamaktayız. Çünkü yeryüzünde akan kanın durması, huzur ve barışın tesis edilmesi İstanbul’umuzun yeniden dünyaya yön vermesi ile mümkündür. İşte böyle bir öneme haiz İstanbul’umuzun fethinin yıldönümünde elbette aynı öneme inanarak kurulmuş Milli Gençlik Vakfı’nın gasp edilmiş haklarının iadesi sadece bizim için değil, bakışlarını İstanbul’a çevirmiş bütün İslâm dünyası için anlamlı olur.
l Peki AGD’nin ismini MGV olarak değiştirir misiniz? Orijinal ismi kullanmak için bir çalışma yapar mısınız?
- Anadolu Gençlik Derneği ismi bugün bir markadır. Yediden yetmişe bütün halkımızın duyduğu ve benimsediği bir isimdir. Milli Gençlik Vakfımız da 30 yıllık bir sürece damgasını vurmuş bir kuruluşumuzdur. Her iki kuruluş da hakkı üstün tutan bir medeniyet projesi olan Milli Görüş çizgisinde, açıdan milim sapma olmadan çalışma azmine sahip olmuştur. Dün Milli Gençlik Vakfı nasıl ki Rabbine, tarihine, toplumuna ve kendine karşı sorumluluklarının farkında bir nesil yetiştirmek için çalışmışsa bugün de Anadolu Gençlik Derneği aynı istikamette gayret göstermektedir. Milli Gençlik Vakfımızın malvarlığı emanetin asıl sahipleri olan camiamıza iade edildiğinde oturup yetkili kurullarımızla bu durumu değerlendirir ve en güzel neticeye bağlarız.
“MGV VE AGD İKİ GÜZİDE
KURULUŞUMUZ”
l Bir de el konulan mal varlığı var. Bu yüzden AGD kurulduğunda maddi açıdan çok zorluk çektiniz değil mi?
- Hem Milli Gençlik Vakfımız hem de Anadolu Gençlik Derneğimiz kimsenin şahsi mülkü değildir. Bu coğrafyayı Müslümanlara açan anlayışın yer bulduğu yüreklerin katkılarıyla oluşturulmuş iki güzide kuruluşumuzdur. İnsanımız Milli Gençlik Vakfı kapatılınca bütün insanlığın faydasına olan değerlerimizin yaşatılması için kurulmuş Anadolu Gençlik Derneği’ne de sahip çıkmışlardır. Yapılan mücahede ne kadar büyükse elbette çekilen sıkıntılar da o kadar fazla olacaktır. Biz hakkı üstün tutmak için çalışan toplulukların çektiği sıkıntıları mükâfatımızın artırılması vesilesi olarak addederiz. İnançlı bir topluluk için azmedildiğinde aşılmayacak engel yoktur. Milli Gençlik Vakfımızı kapatarak Haliç’e zincir çekmiş olabilirler ama Anadolu Gençlik Derneğimiz de gemileri karadan yürütme dirayetine sahip olmuştur. Şairimizin, “Sanma bu tekerlek kalır tümsekte” dediği gibi netice itibariyle yürüyüşümüz devam etmiştir.
l Anadolu insanının alın teriyle kurduğu taşınmazlar resmen gasp edildi. İade edilecek bu taşınmazları nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz?
- Yaptığımız çalışmalarla birçok öğrenciye barınma ve burs imkânı sağlamış, toplumun dışına itildiğini düşünen birçok insanın elinden tutmuş, madde bağımlılığına karşı birçok genç bedeni korumuş, mensuplarını şiddet olaylarının dışına çekmiş bir camiayız. Yurtlarımız, evlerimiz, lokallerimiz hep bu gayenin emrinde olmuştur. İade edilecek taşınmazlar insanımızın vakfımıza emanetidir. Bizler bu emaneti amacına uygun kullanmakla mükellef mutemetleriz. Değerlerimiz vakıf sorumluluğumuzla mündemiçtir.
Kürd’ün de Türk’ün de ‘dışlanma hissine’ kapılmadan gönül rahatlığıyla benimsediği Milli Görüş hareketi, belli odaklarca tamamen bitirilmek istendi. Bu amaçla Milli Gençlik Vakfı kapatıldı, bütün mal varlığı gasp edildi. Ancak bütün engellemelere rağmen MGV’nin mirasçısı olarak Anadolu Gençlik Derneği kuruldu. Bugün bir marka haline gelen AGD, Merhum Erbakan Hoca’nın yolundan giderek, gençlere rehberlik etme faaliyetlerini sürdürüyor. MGV’nin haklarının iade edilecek olmasını, MGV’ye kilit vurulduğunda yaşanan zorlukları ve Kürt halkının Bingöl’deki konuşması sebebiyle bedel ödeyen Erbakan özelinde Milli Görüş’e teveccühünü Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Genel Başkanı Salih Turhan’la konuştuk.
DOĞU İNSANININ
BÜYÜK TEVECCÜHÜ  
Kürt halkının kendilerine büyük teveccüh gösterdiğini anlatan AGD Genel Başkanı Turhan, “Bütün Müslümanları kardeş bilen bir anlayışın mensuplarıyız. Doğu’daki kardeşlerimiz her geçen gün çalışmalarımıza daha çok destek veriyorlar. Gelecek zaman daha güzel gelişmeleri de beraberinde getirecektir. Doğu’da da Batı’da da Hazreti Âdem’in çocuklarından başka kimse yoktur. Ayrı ırklar tanışmanın bir vesilesidir” dedi.
“ÇÖZÜM İSLÂM KARDEŞLİĞİNDE”
l AGD’nin Doğu’daki çalışmaları ne durumda?
- Ülkemizin her köşesinde çalışmalarımız ciddi bir şekilde devam ediyor. Bütün Müslümanları kardeş bilen bir anlayışın mensuplarıyız. Doğudaki kardeşlerimiz her geçen gün çalışmalarımıza daha çok destek veriyorlar. Gelecek zaman daha güzel gelişmeleri de beraberinde getirecektir.
l Doğu’daki insanlar önyargıdan muzdarip. Doğu’yla Batı arasında köprü oluşturacak bir çalışmanın öncülüğünü yapar mısınız?
- Rum suresinde bir ayeti kerimede, ‘renklerin ve dillerin de Allah’ın ayetleri olduğu’ buyrulmuştur. Biz Müslümanız ve buna inanıyoruz. Hiçbir ırka ve renge karşı ön yargımız yok. Bilakis hakkın her dilde haykırılması taraftarıyız. Yaptığımız çalışmalarda da zaten bunu ifade ediyoruz. Yağan bir yağmur herkesi ıslatır. Bulutların arasından çıkan güneş herkesi ısıtır. Adalet ve imtiyaz bir arada olmaz. Doğu’da da Batı’da da Hazreti Âdem’in çocuklarından başka kimse yoktur. Ayrı ırklar tanışmanın bir vesilesidir. Gittiğimiz her beldede ve ülkede kardeşlerimiz var. Ancak zulüm kimden gelirse gelsin karşısındayız ve haklı kim olursa olsun yanındayız. Biz sadece bu ülkenin değil yeryüzünün teminatı olan değerlerin mensuplarıyız. Bin yılı aşkın zamandır Müslümanların hakim olduğu topraklarda farklı inançların da barınması, değerlerimizin Müslüman olan ya da olmayan bütün insanların tek çıkış yolu olduğunu gösterir.
l Zedelenen kardeşliğin tesisi konusunda merhum Erbakan’ın çabaları olmuştu. AGD kardeşliği sağlama adına bundan sonra neler yapacak?
- Özellikle son yüzyılda İttihatçı kadroların tepeden inmeci yaklaşımlarıyla körüklenen bir ırkçılık var. Maalesef bu coğrafyayı Endonezya’dan Fas’a bir tutan anlayış, ulus devlet modelinin resmi politika olarak benimsenmesiyle tarumar edilmeye çalışılmıştır. Bu hengâmenin arasından yeniden ‘İslam Birliği’ diyen ve bütün Müslümanları kucaklayan bir lider çıkmıştır. Muhterem Erbakan Hocamız hem zedelenen İslam kardeşliğinin yeniden tesisi için büyük adımlar atmış hem de Kıbrıs Barış Harekâtı ile İslam dünyasının itibarını yeniden yükseltmiştir. Hocamızın 20 yıl önce Bingöl’de yaptığı ve siyasi yasak almasına yol açan konuşma bugün hâlâ çözümün tek formülüdür. “Sen besmeleyi kaldırıp yerine ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ koyarsan; Doğu’daki Kürt kardeşimiz de çıkar, ‘Kürdüm, doğruyum, daha çalışkanım’ der” demişti Hocamız. İslam birliği ve kardeşliği haricinde de bir çözümün olamayacağını söylemişti.
l Evet?
- Şimdi bu sürece Arap, Fars, Malay, Habeş bütün Müslümanları katmazsak ve seküler değerler etrafında yürütürsek çok yakında yeni sıkıntılar baş gösterecektir. Bizim mayıs ayı başında Diyarbakır’da yaptığımız fetih kutlamaları hem Diyarbakır’ın 1374 yıldır bir İslam şehri olduğunu vurgulamak hem de bu coğrafyanın tek harcının İslam kardeşliği olduğunu deklare etmek içindi. Bölge insanı bu çalışmamıza sahip çıkmıştır. Ülkemizin her tarafından gelen gençler bölge insanının misafirperverliğine şahit olmuştur.
“HER TÜRLÜ ETKİNLİKLE GENÇLERE ULAŞMANIN GAYRETİ İÇİNDEYİZ”
l Gençlere ulaşmaya yönelik belirlediğiniz yeni stratejiler neler?
- Bizim duruşumuz ve değerlerimiz itibarı ile kendimize rakip olarak gördüğümüz hiçbir gençlik organizasyonu yok. Bu bizim en önemli stratejimizdir ve varoluş nedenimizden kaynaklanmaktadır. Siyasi yelpazenin neresinde olursa olsunlar, hayat tarzları nasıl olursa olsun, kötü alışkanlıkları ne olursa olsun biz gençlerin yüreklerinin adalete, merhamete ve kardeşliğe daha açık olduğuna inanıyoruz. Hemen hemen bütün peygamberlerin de en büyük destekçileri gençler olmuştur. Mülkiyete dayalı kirli çıkar ilişkilerinin uzağında olmaları gençleri fıtrata yakın bir noktada tutmaktadır. Bunun farkında olarak çalışmalarımız devam ediyor. Film okumalarından kitap kritiklerine, okuma gruplarından sanatsal aktivitelere, dergi çalışmalarından sosyal medyaya, yaz ve kış etkinliklerinden sportif aktivitelere, pikniklerden kamplara her türlü etkinliklerle gençlerimize ulaşmanın gayreti içerisindeyiz. Hem ortaöğretim hem üniversite hem de çalışan gençlik komisyonlarımız olağanüstü bir gayretle gençlerin dinamizmini marufun emrine, münkerin karşısına dikmenin çabası içindeler.