Türkiye dünyanın en aktif ikinci deprem kuşağında olduğuna dikkati çeken Öziçer, "Ülkemiz Alplerle Himalayalar arasındaki en aktif deprem kuşağında. Türkiye'de geçmiş yıllarda olduğu gibi can kayıplarına sebebiyet verecek büyüklükte depremler meydana gelecektir. Bunun yeri, zamanı ve büyüklüğünü maalesef net bir şekilde söyleyemiyoruz. Deprem bölgesinde yaşadığımızı bilmeli, depreme karşı hazır, dirençli, güçlü ve sağlıklı bir kentin yaşanması için vatandaşlardan yerel belediyeye, devletten, sivil toplum örgütlerine herkesin üzerine düşen görevlerini yaparak hareket etmesi gerekiyor" dedi. Öziçer, "Depremin olmasının güzel bir yanı da var. Fayların olduğu yerlerde petrol, maden yatakları, jeotermal gibi birçok doğal kaynak var. Fay hatlarının da olduğu yerlerde doğal kaynaklar olduğu için de bizler bunları değerlendirerek, bu coğrafyada yaşamanın avantajlarını kendi lehimize çevirebiliriz. Hem depreme karşı dirençli bir hale gelerek hem de fay sistemindeki bulunan tüm doğal kaynak rezervlerini tespit edip ülkemizi daha konforlu bir hale getirebiliriz" diye konuştu. Öziçer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Depremlerin olmaması dünyamızdaki yaşamın kısa süre içerisinde yok olması anlamına geliyor. Dünyada depremler olmazsa yaşam biter. Çünkü depremler dünyanın nefes alması anlamına gelir. Bizler nasıl nefessiz yaşamıyorsak da dünyada depremsiz yaşarsa yaşam biter. Ondan dolayı depremlerden korkmadan, depremlere karşı dirençli bir mücadele göstererek yaşanabilir ve sağlıklı kentlerle beraber bu coğrafyada gündelik hayatlarımıza devam edebiliriz."