• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Küfrün adı; “bilimsel-anatomik yaklaşım” olmuş!

20 Ağustos 2023
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Feminist-laikçi bir avukat var, Feyza Altun..

Sık sık dindar insanlarla polemik yapar, onlara hakaret eder, aşağılar..

Bu sefer işin dozunu hepten kaçırmış..

Bazı üniversitelerdeki disiplinin tamamen kaybolduğu, ahlaki kavramların yok olduğu, yozlaşmanın zirve yaptığı örneklerden hareketle, muhafazakâr paylaşımlar yapan bir hesap sahibi, “kızların üniversite okuması haramdır” demiş..

Bu paylaşıma itiraz edebilirsiniz..

“Tekil örnekleri genelleştirmeyelim” diyebilirsiniz..

Hatta tam aksi yönde bir uyarıda dahi bulunabilirsiniz:

“Tıp alanında, hele hele kadın hastalıkları tedavisinde görev alacak kızlarımızın, tıp fakültesi tahsili yapmaları bırakın haramlığı, farz-ı kifayedir!”

Ama laikçi avukatı konu edinmemizdeki tartışmanın özü bu değil.

Tartışmamızın özü, dindar insanlara çağdaşlık satan, feminist söylemleri ile tanınan, hatta erkek egemen toplum olduğumuzu öne sürerken “küfürlerimiz bile hep kadın üzerinden” şeklinde haklı bir söylem de geliştiren avukatın, işine geldiği zaman kadın hedefli küfrü hiç çekinmeden yapabilmesi..

Muhatabına mantıklı bir cevap bulmakta acze düşmüş olmalı ki, veya “avukatlıkta para yok, YouTuber olayım, kısa yoldan köşeyi döneyim” demiş olmalı ki..

“Kızların üniversite okuması haramdır” diyen muhatabına, belki de muhatabının, “kızların üniversite okuması haram” söylemini haklı çıkartacak şekilde, “kes sesini,   …. evladı” diyerek hakaret etmiş.

Benim edebim, onun kullandığı kelimeyi burada kullanmama onay vermez..

Aslına bakarsanız, bu küfürbaz avukatı muhatap alıp, saf zihinleri zehirlememize de gerek yoktu..

Samimi olarak söylüyorum, o bayan avukatın seviyesini gösteren küfrü üzerinden bir yazı kaleme almak, benim için hiç de hoş bir şey değil.

Ama bu zihniyetteki kişilerin kafa yapısını masaya yatırmak için..

İlkesizliklerini, küfürbazlıklarını, tutarsızlıklarını, kibirlerini, zehri nasıl ilaç diye yutturmaya çalışabileceklerini, küfrü normal bir ifade gibi nasıl gösterebileceklerini ispat için, yazmak zorunda kaldım..

Küfür sonrası, laikçi-feminist avukata yüzlerce eleştiri gelince, kendi kafasından bir erkek destek çıkıyor:

“Olaya bilimsel ve anatomik olarak bakarsak hakaret yok gibi duruyor, temiz bir Saplama.”

Küfürcü avukat da “bilimsel ve anatomik temiz Saplama yorumu” getiren takipçisini cevaplamış:

“Bir tespitte bulundum, nereden geldiğimizin derin bir hatırlatması!”

Nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi, ah ki ne ah.. Gerçekten hatırlasanız, bilseniz, ona göre hayat yaşasanız..

Nerdeee?

Siz ancak, gününüzü gün etmeye çalışırsınız..

Feministliğe soyunursunuz, kadını aşağılayan en rezil işlere imza atarsınız..

Çağdaşlık söylemi ile karşımıza çıkarsınız. Rezilliğin dibine tüy dikersiniz..

Bunların kafasından Müjdat Gezen de, yıllar önce Yaşar Nuri Öztürk’le birlikte, Halk TV’deki bir canlı yayında, dindar insanlara yönelik “pezevenk” hakaretinde bulunmuş, ardından da “bu küfür değil” diye kendince açıklama yapmıştı.

Küfür değil de neymiş, pezevenk?

Azeri dilinde “aracı-iş adamı” demekmiş!

Bunlara ibret olsun diye, yeniakit.com.tr bir haber yapmış ve Müjdat isminin başına o sıfatı koyuvermişti..

“Hakaret değil” diyor ya, muhterem..

“Biz de, senin söylediğin anlamda kullandık” bilgisini verdik, haber içinde..

Ama bunlar ilkesizdir dedik ya..

Hemen koştu, savcılığa.. “Bana p.. dediler” şikayetinde bulundu..

Onlar hakaret ederler.. O hakaretlerini bir de süsler, hak olduğunu iddia ederler..

Ama siz aynısını, onlara yaptığınızda, savcılıkta soluğu alırlar..

Bir örnek daha vereyim..

Halk TV’de Ayşenur Arslan da İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu’nu karşısına almış sormuştu:

“Bunak kadın demek, hakaret midir?”

Mehmet bey sandı ki, Ayşenur Arslan, bir dindar kadına “Bunak kadın” demiş ve hakkında dava açılmış, bunu soruyor, muhatabı..

Baro başkanı, “Sanmıyorum” cevabı verirken, Ayşenur hanım araya girmişti:

“Bana diyorlar.”

Böyük hukukçu, Türkiye’nin en çok üye avukatı olan baronun başkanı ne cevap verse beğenirsiniz:

“O zaman hakaret olabilir”

Bunlardaki ilkesizlik, bu derecedir….

Ve ben geleyim, basit bir küfrün, bir feminist bayan avukat tarafından sokak ağzı ile edilmesini ve sonrasında da bunu “bilimsel-anatomik tespit” olarak değerlendirmesini yazı konusu edecek kadar önemsememe..

Tarih 27 Mayıs 1960.

Vatan toprağını savunmakla görevli asker, seçilmiş hükümete darbe yapar..

Hukuka sorarsanız, resmen ve alenen darbe, Eşkıyalık.. İdam cezası gerektiren suç..

Tıpkı feminist avukatın yaptığı küfürdeki gibi, resmen suç.

Ama feminist avukat “bir tespitte bulundum” dediği gibi..

27 Mayıs darbesini yapanlar da, “Cumhuriyeti koruyup kollamak için yönetime el koyduk” dediler..

Hatta Anayasa Hukuku profesörlerinden, yani Feyza Altun’un anayasayı öğrendiği ders kitaplarının yazarlar profesörlerden, “darbenin meşruiyeti” ile ilgili, o tarihte onaylar da alındı..

 Koca koca profesörler, “Askerin yönetime el koyması bir darbe değil, halk adına yapılmış meşru bir görev olduğu”nu, utanmazca rapora bağladılar..

28 Şubat’ta hakeza aynı tavırlarla karşılaştık…

Aynı kibirle, aynı sahtekârlıkla, kendi yaptıkları darbenin “Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi”nin bir gereği olduğunu, askeriyenin darbe yapmasının meşru bir hak olduğunu söylediler,..

Okurlarımızın affına sığınarak, bu küfürbaz laikçileri, bu halk düşmanı darbecileri her daim ifşa edeceğimizi belirtelim..

Velev ki, o küfürlerin kısaltılarak da olsa ifade edilmesi, bize yakışmasa da..

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Emin

Bende bos ve mesnetsiz hatta tahrikci bulurum ama küfür etmem.temizleyin su agzinizi beyninizi kalbinizi

Ahmet

Selim ileri nin her gece bodrum kitabini okuyun.masumdur ve bugünkü bodruma gelin.birde kötü para iyi parayi kovar tespitini aklinizdan cikarmayin.bodrum yerine cogu ege kiyi sehirlerini düsünebilirsiniz.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23