Zalimlerin ilahlık yarışı ve ibretlik sonları
Zalimlerin ilahlık yarışı ve ibretlik sonları
NUSRET REŞBER
İnsanlık tarihindeki en büyük zalim ve münkirler, şüphesiz Nemrud ve Firavun’dur.
Nemrud ve Firavun zulmetmekle kalmadılar, idarelerindekilere ilahlık taslamaya başladılar.
Ne tuhaftır ki zulümde o kadar acımasız olan bu mahlûklar, kelebek kanadının sesinden, sivrisineğin vızıltısından ürkecek kadar da korkaktılar!
Bu sebepledir ki her zalimin en çok korktuğu, mevki-makamının, variyetinin elinden gitmesi veya alınmasıdır.
Örneğin Nemrud, güneşe, yıldızlara tapan halkına zamanla, heykellerini diktirerek “sizin rabbiniz benim, bana tapın, bana secde edin!” demeye başladı.
Ve buna karşı koyan herkese akla hayale gelmeyen zulümler sergiledi.
Bir gün gördüğü bir rüyayı, sarayına çağırdığı Müneccimlerine yorumlattı.
Müneccimler, “yeni bir din çıkacak ve onu getirecek olan da senin saltanatına son verecek…” dediler. Bunun üzerine Nemrud, doğan bütün erkek çocukları katletti. Bu sayı yüz binleri buldu.
Ancak gerçek ilâh Allah’ın koruduğu İbrahim peygamberin (a.s.) doğmasına ve büyümesine mani olamadı.
Nitekim İbrahim’e de “İlah benim” dedi; senin benden başka ilâhın mı var, senin ilâhın nasıl bir şey? deyince “İbrahim: “Rabbim, hayat veren ve öldürendir!” demişti. (O ise:) “Ben de hayat verir ve öldürürüm!” dedi.”
Nemrud, bir idam mahkûmunu affetmeyi “insanı diriltmek”, suçsuz bir insanı idam ettirmeyi de “diriyi öldürmek” olarak lanse etmek istiyordu.
Ancak İbrahim, çakma tanrının ve halkın daha net anlayacağı dilden konuyu bitirmek istedi.
“Allah güneşi doğudan getirmektedir, hadi sen de onu batıdan getir” dedi. Bunun üzerine inkârcı ne diyeceğini şaşırıp kaldı. Allah zalimler topluluğuna rehberlik etmez.” (Bakara 258)
Bu mahlûk, peygamber İbrahim’i devasa ateşlere atmakla bile öldüremedi ancak, Allah bu inkârcıyı bir sivrisinekle helak etti.
…
Halkına “Sizin en yüce rabbiniz benim! ” (Naziât 24) diye kükreyen Firavun’un hayatı da buna benzer şekilde son buldu.
O da İsrail Oğullarının bütün doğan erkek çocuklarını kazığa oturtarak öldürdü ama Musa peygamberin (a.s.) doğup büyümesine mani olamadı. O kadar zavallıydı ki Firavun, Musa’nın kendi evinde, gözünün önünde büyümesini fark edemedi.
Sonra onun ve zalim askerlerinin de hayatları Kızıldeniz’de son buldu.
Rabbimiz, Fecr suresinde (6-14) zalim ve müstekbirlerin geçici ve debdebeli varlıklarının nasıl son bulduğunu şöyle haber verir:
“Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine? Yüksek binalarla dolu İrem’e? Ki; beldeler arasında onun eşi benzeri yaratılmamıştı. Vâdilerde kayaları oyup yontarak sağlam evler yapan Semûd kavmine? Büyük saltanat ve çok sağlam kaleler sahibi Firavun’a? Bunların hepsi, yaşadıkları ülkelerde azdıkça azdılar. Taşkınlıklarıyla oralarda çokça bozgunculuk yaptılar. Bu yüzden Rabbin onlar üzerine azap kamçıları yağdırdı. Çünkü Rabbin, kullarını devamlı sûrette gözetlemektedir.”
…
Dünya, “Sizin en yüce rabbiniz benim! ” Ben de hayat verir ve öldürürüm!” diyen zamanın zalim ve inkârcılarına kalmadı.
Bu ifadeler aynı zamanda, yakın tarihimizdekiküfrün ve onu temsil edenlerin de gerçeği yansıtmayan ifadeleridir.
Süper şeytan ABD’nin yalancı yüzünün resmidir.
Medeni(!) Avrupa’nın fotoğrafıdır.
“İnsan Hakları” ifadesini dilinden düşürmeyen tüm maskeli batının aynadaki yansımasıdır.
Ve bunların izinden adım adım giden, bunlara bayılan tüm isli beyinlerin dışa yansıyan sahte portresidir!
Malumunuz, Amerika, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere özellikle batı dünyasının, mevcut iktidarlarını korumak ve ömrünü uzatmak için işlediği katliamlar tarih kitaplarına sığmamakta.
Batıya özenen Çin, Japonya, Güney Kore gibi kimi doğu ülkelerinin işlediği katliamlar da keza tarihin karanlık sayfalarında yerini almaktadır.
İslam ülkelerinin iktidarına konan batı uşağı, sözüm ona tasmalı, günümüzün Firavun-Nemrud’ları da tarihte unutulması mümkün olmayacak katliamlara adlarını yazdılar.
Mısır’ın 2. Cumhurbaşkanı, yakın tarihteki Firavunu Cemal Abdünnâsır Hüseyin’e de bu dünya kalmadı.
Hasan El-Bennâ, Seyyid Kutub, Abdülkadir Ûdehve nice Müslüman Kardeşler (İhvân-ı Müslimîn) Hareketi mensubu Müslümanı zindanlarda şehid etmişti.
Halepçe katliamı başta olmak üzere nice masumun kanına giren cani Saddam Hüseyin’e de bu dünya kalmadı.
Şehid Hama Şehri başta olmak üzere nicemazlumun katilibaba Hafız Esad’a da bu dünya kalmadı.
Ve 27 Kasım 2024’ten itibaren Esad’ın oğlu Beşşar Esad da iktidarını bırakıp kaçmak zorunda kaldı. Onun sonu nasıl olur bilmiyoruz şimdilik ama Rabbim ona da bu dünyayı bırakmadı, bırakmayacak.
Tarihte küfre, isyana önderlik yapan yerli yabancı hiçbir katile kalmadı bu dünya.
Onlara özenenlere de kalmayacak!
ABD, Avrupa birliği, Medeni(!) Batı demekten başka bir şey bilmeyenlere de kalmayacak.
Nitekim Hitler’e de Şaron’a da kalmadı ve Netanyahu’ya da kalmayacak bu dünya.
Dilerim Netanyahu ve iktidarının ve onlara özenenlerin ölümü Müslümanların eliyle olur.