Bugün “Etkili Güç,” Yarın “Süper Güç!”
Bugün “Etkili Güç,” Yarın “Süper Güç!”
MUHAMMET SEYFULLAH MADEN
Allah’ın adıyla...
*
Dünya, iki zıt kutup arasında yalpalayan demirden bir küre. Bir kutbu Amerika’nın, diğeri Rusya’nın çekiminde. Bu iki ülke dünyaya nizam verme iddiasında. Etkileri altındaki ülkeler, krizlerini bu iki emperyal güce sığınarak çözmeye odaklı veya mecburlar.
Peki, krizi yaşayan bizzat Amerika ve Rusya olursa, dünya kime sığınacak?
*
Israrla üzerinde duruyorum; Türkiye yeni devlet düzenine geçti. Yeni düzenin mimarı Erdoğan oldu. Erdoğan bu düzeni kolay kurmadı. Evvela, bir ağaç kurdu gibi milleti içeriden yiyip bitiren vesayet düzenini yok etti. Yargıyı, bürokrasiyi, orduyu kemalist gölgeden arındırdı.
Kendi tabiriyle, “Ötekileştirmeyen iktidar” oldu; “Sakallı, sakalsız” veya “Başörtülü, başörtüsüz” ayrımı yapmadı. “Kayıt dışı siyasete” ve “kayıt dışı ekonomiye” karşı mücadele verdi, halen de veriyor.
Teknolojik hamleler yaptı; dışa bağımlı olunan savunma sanayisini yüzde 80 oranında millileştirdi.
Erdoğan’ınvizyonuyla Bayraktar TB2, TB3, Akıncı, Kızılelma, Kalkan DİHA, Mini İHA, Kemankeş akıllı seyir füzelerini geliştirdi. TUSAŞ Anka, Kaan, Hürjet, Atak, Aksungur’u üretti.
Yerli hava araçları Katar, Ukrayna, Azerbaycan, Polonya, Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Hırvatistan gibi ülkelere ihraç edildi.
“Sömürge valisi adayları”nın “Fabrikası yok” diye lekelemeye kalktığı Togg yollara indi. Başkan Erdoğan ziyaret ettiği ülkelere Togg götürdü, liderlere hediye etti, dünyaya Türkiye’nin yerli otomobilini tanıttı.
Psikolojik hamleler yaptı; Kürtlere kemalistlerin yıllarca inkâr ettiği tüm hakları teslim etti, Kürtçe televizyon kanalı açtı, açtırdı, ana dilde kitap basımını serbest bıraktı. Türklerin ve Kürtlerin eşit haklara sahip olduğunu hatırlattı, “din kardeşliği” vurgusu yaptı. Politize olmuş bazı gruplar ne olursa olsun muhalefete devam etse de sağduyulu Kürtler yeni devletin kapsayıcılığını gördü, yeni düzeni anladı.
Sadece sınırlarımız içinde değil, sınırlarımız dışındaki Kürtlere de elini uzattı. Suriye’deki Kürtler, özellikle aşiretler, Türkiye’nin hakimiyetini büyük oranda tanıdılar; bu doğrultuda PKK/PYD’nin aleyhine her gün gösteriler yaptılar, sloganlar attılar, aşiretler bazı bölgelerde silahlanıp PKK’ya karşı mücadeleye giriştiler. Halen de yapıyorlar.
Askeri hamleler yaptı; Suriye’de 30 kilometrelik güvenli bölge açtı. Başkomutanın emriyle Kahraman Mehmetçik canını ortaya koydu; DEAŞ ile PKK uzantıları ve Esed şebbihaları ile çatıştı.
Doğu Akdeniz’deki haklarımızı korudu, Cihat Yaycı paşanın geliştirdiği Mavi Vatan doktrinini her masada savundu, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail’in oldubitti siyasetine karşı Libya ile anlaşma yaptı, Mısır ile barıştı ve Sisi’yi Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin safına çekti.
Tüm tehditlere rağmen doğal gaz ve petrol sondajlarına devam etti.
Azerbaycan’a askeri destek sağladı, TB2 verdi, ordunun yapılanmasına yıllarca yardım etti, Karabağ’ın işgalden kurtuluşunda kilit rol oynadı. Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu dengeledi, Zengezur Koridoru ile Türkiye’nin Kafkasya’daki jeopolitik ağırlığını artırdı. Kültürel ve ekonomik bağları güçlendirdi.
*
Tüm bunların neticesinde Türkiye, “başı sıkışanın aradığı, sığındığı ülke” konumuna yükseldi. Yani “Etkili Güç” oldu.
Libya’da hem Amerika hem de Rusya, “Halife Hafter” isimli darbeciyi destekledi. Libya’nın seçilmiş meşru hükümeti ise Türkiye’den yardım istedi. Erdoğan, Libya’ya hem asker hem istihbarat desteği verdi. Neticede Libya hükümeti kazandı, Hafter kuyruğunu sıkıştırıp kabuğuna çekildi.
Türkiye uzun süre Afrika ülkelerini sömürgecilere karşı bilinçlendirdi, Fransa gibi emperyalistlerin bölgeden kovulmasına ön ayak oldu. Etiyopya ile Somali liderleri Türkiye’ye geldi, çözüm için Erdoğan’a başvurdu. Ankara’da iki ülke arasındaki savaş bitti. Erdoğan iki ülke liderinin koluna girdi, barışı sağladı.
Yunanlar mültecilerin botlarını batırırken, Aylan bebekler suda boğuldu, minik bedenleri kıyılara vurdu. Benzer felaketler olmasın diye Türkiye milyonlarca sığınmacıya kucak açtı. Yurt içinde ırkçıların türlü algı operasyonlarına rağmen Erdoğan, Suriyeli gariplere sahip çıktı. Erdoğan’ın Suriye politikası 3 bağlamda toparlanabilir; kırk katır ile kırk satır arasında kalan Suriyelilere sahip çıkması, bölgedeki muhalifleri desteklemesi ve neticede devrimi organize etmesi. Ayrıca Erdoğan’ın çizdiği politika ile Esed rejimi devrilince tüm dünya Suriye’deki hapishaneleri, zindanları gördü ve Türkiye’nin ne kadar doğru bir konumda olduğunu kabul etti.
Şu an Türkiye Dışişleri, Bangladeş ve Pakistan arasındaki anlaşmazlığı çözmek için, Pakistan ile Afganistan arasındaki çatışmayı bitirmek için mekik dokuyor. Yani Türk Dışişleri, dünyanın her yerinde varlığını gösteriyor.
Malezya Başbakanı Enver İbrahim, Erdoğan için, “Şu anda dünya Müslümanlarının liderini ağırladığımız için çok şanslıyız” derken kuru edebiyat yapmadı!.. Lübnan Başbakanı Mikati, “Önce Allah’a sonra Erdoğan’a güvenmemiz gerektiğini öğrendik” derken, Yeni Türkiye’nin gücünü itiraf ediyordu.
Amerika ve Rusya, savaşın gidişatını görüşmek için Suudi Arabistan’da toplantı yaparken, Ukrayna lideri Zelenskiy Türkiye’ye geldi, Erdoğan ile görüştü. Rusya, “Bırak giderse gitsin” diyemedi, Lavrov’u Türkiye’ye yollamak zorunda kaldı.
Bugün, ABD ve Rusya heyetleri Türkiye’ye bir araya gelecekler. İki süper güç, elçiliklerin açılması için toplantı yapacak. Ve bunun için Türkiye’ye geliyorlar!..
Trump’ın seçilir seçilmez Başkan Erdoğan’ı övmesi, Putin’in onun zekâsına vurgu yapması işte bu yüzden.
*
Hülasa… Tüm bu saydıklarımız, Türkiye’nin dünyadaki konumunu “Etkili Güç” haline getirdi. Bizim batı güdümlü zavallılar görmese de dünya Türkiye’nin farkında.
Amerika’nın dünya savaşından sonraki “kültürel ve ekonomik özgürlük” temelli kalkınma hamlesine karşı Rusya’nın katı sosyalist disiplini dünyayı iki kutup arasında sıkıştırdı. Yıllarca bu iki emperyal güç ülkeleri kendine bağımlı hale getirdi.
Yukarıda saydıklarımız halen bir fragman niteliğinde… Devamı geldikçe ve özellikle kültürel alanda atılması gereken adımlar hayata geçirilince, dünya üçüncü kutbu, yani Türkiye’yi kucaklayacak.
Çin gibi bir ekonomi dururken Afrika’nın, Asya’nın, Avrupa’nın sorunlarını Türkiye ile çözmeye çalışmasının nedeni işte bu.
Her doğum sancılı olur. Yeni Türkiye’nin doğumu da sancılı oldu. Halen enflasyon ve emekli maaşı gibi sorunlarımız var. Ancak bu sorunları da çözecek olan, rakı fiyatı hesabı yapmaktan başka şeye kafası çalışmayanlar değil, Türkiye’ye çağ atlatanlar olacak.
Ancak bunu doğru yapmak da mühim. O yüzden sancısını çekiyoruz. Zira “Süper Güç” olup katil olarak anılmak ve dünyanın nefret ettiği ülke olmak da var. Böyle olmaktansa, sadra şifa olmak çok daha önemli.
Biz “Etkili Güç”üz. Sıra “Süper Güç” olmakta.
Ve minellâhit-Tevfîk.