D. Mehmet Doğan

D. Mehmet Doğan ağabeye önce Allah’tan acil şifalar dileyelim, sonra geçmiş olsun diyelim.

Kültürümüze, tarihimize, medeniyetimize ömrünü hibe etmiş D. Mehmet Doğan ağabey, 10 saat süren çok ağır bir ameliyat geçirdi ve hamdolsun başarılı geçti.

Birkaç gündür yoğun bakımda idi bugün veya yarın yoğun bakımdan çıkacağı söyleniyor.

Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan hoca kendisiyle görüştü ve sevenlerine, tanıyanlarına selamlarıyla birlikte dua istediğini söyledi.

Mehmet Doğan bu ülkenin milli ve manevi değerlerinin neşvünema bulması için yorulmuş ama asla şikâyet etmemiş bir münevverimizdir.

Ortaokul yıllarında başladığı yazma ve okuma serüveni, ameliyat odasına girdiği ana kadar sürdü ve “Ben sahiplenmezsem kim sahiplenir” diye; devletimiz, milletimiz ve değer yargılarımız adına azmini hiç kaybetmedi.

İnşaallah iyileştikten sonra da bitmek tükenmek bilmeyen bu aşkını yaşatmaya ve daha da güçlendirmeye devam edecektir.

Mehmet Doğan’ın özgeçmişini kitaplarında okumak, bilgilenmenin yarısıdır. Bir de o ömrün nasıl ve hangi şartlar altında geçtiğini bilmek lazım.

Kürsülerde ve kitap sayfalarında gördüğümüz D. Mehmet Doğan’ın inancı adına çektiği çileler pek bilinmez, kendisi de yazmaz.

Kültürümüze, tarihimize, medeniyetimize dışarıdan yahut içeriden yapılan bütün taarruzlara karşı var gücüyle mücadele etmiş, dilimiz başta olmak üzere, dini-milli hayat damarlarımızı, bu güçlere karşı omuzlayarak yolundan dönmemiştir ve halen de yürümektedir.

•

TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, D. Mehmet Doğan ağabey ile “Kültüre Adanmış Bir Ömür” başlığı altında röportaj yapmış ve kitaplaştırmıştı.

O kitaptaki sorulardan birisi şuydu:

Bu soru ve cevabı, Mehmet Doğan ile onun gibi düşünen, yazan, üreten insanların anlaşılması için paylaşmak istiyorum:

-“Sağ kesim kültürel iktidarı neden ele geçiremedi”?

-“Bu aslında ele geçirilecek bir şey değil. 1970’lerden beri bizim ve Nurettin Topçu’nun da vurgusu buydu.

Nurettin Topçu gençlerin siyasete temayülünü bildiği için onları mümkün olduğu kadar siyasetten uzak tutmaya çalışıyordu. Her defasında da şunu söylüyordu:

‘Biz birçok nesillerimizi siyaset yolunda harcadık. Hâlbuki bizim asıl uğraşmamız gereken alan kültürel alandır. Bu alanda güçlenmemiz lazım. Gençlerimizi bu alanda iyi yetiştirmemiz lazım.

Eğer biz kültürel alanda güçlü olursak, bütün toplum kesimlerine bu gücümüzü kabul ettirebilirsek, yayabilirsek o zaman siyasi iktidar zaten kendiliğinden gelir’.

“Biz bunun tersini yaptık. Siyasetçilerimiz genelde şöyle düşündü; ‘siyaseti başarırsak, iktidarı ele geçirirsek her tarafta güçlü oluruz. Kültürü de hallederiz, eğitimi de hallederiz’ dediler.

Bu şekilde yürüdüler. Ama bunun böyle olmayacağını biz bugün tecrübelerden anlayabiliyoruz. Keşke kültürel alana çok daha fazla ilgi gösterebilsek”.

•

Ezcümle:

Kendimize yabancılaşmayı kültür sanmaktan vazgeçmek dileğiyle!