• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Yargıda neler oluyor?

12 Temmuz 2014
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

“Paralel yapı da ne imiş? Bunun delili ne ki? Kendi hülyanızda bir paralel yapı tutturmuşsunuz, gidiyorsunuz..” diyorlar..

Sanıyorlar ki, Pensilvaya’daki zat, “Binde birini tanımam” deyince, herkes de kabul edecek; “Bak hocaefendi hiçbirisini tanımıyormuş. O halde, 17-25 Aralık’ın, cemaatle bir ilgisi yok” diye kabul edecek!

Farkında değiller.

Öyle yerlerden..

Öyle deliller fışkırıyor ki.

Artık inkarı hiç mümkün değil.

Öyle kenarda kuytudaki yapılanma delillerini boşverin..

Adalet sisteminin tepesinde, Yargıtay’daki yapılanmanın delillerini göstereyim..

Sonra, cesaretleri varsa bu arkadaşlarımız itiraz etsinler:  “Gösterin nerde paralel yapı?” 

Paralel yapının Yargıtay’daki delillerini aktarmadan önce..

Hepimizin canlı şahidi olduğu.. Ama bazılarımızın dikkatinden kaçan, benim ise hafızama nakşettiğim bir  konuşmayı hatırlatayım..

Böylelikle, “paralel yapı”nın, ne kadar kolay yalan söylediğini siz de görmüş olun.

Dersaneler konusu yoğun tempoda tartışılıyor.. Paralel yapı taraftarı TV’ler, açık oturumlarda, kendi yandaşları ile gündem oluşturmaya çalışıyorlar.

Tarih 16 Aralık 2013.. Akşam geç saatler..

Hatta 17 Aralık’ın ilk saatleri bile diyebiliriz.

Bugün gazetesinin o tarihteki Ankara temsilcisi A. Yavuz Arslan, Bugün TV’de anlatıyor: “Herkes cemaat aleyhine laflar ediyor. Hatta mahalli seçimler öncesinde, emniyetin hükümete karşı operasyona hazırlandığı iddiası ortaya atılıyor.  Komik iddialar bunlar.. Emniyette cemaatin polisi mi kaldı ki, operasyon yapsınlar. Hepsi dağıtıldı ya.. Yok ‘böcek soruşturması’ denildi. Yok ‘MİT’e kurulan kumpas’ denildi.. Yok ‘Ahmet Şık’a tezgah kuranlar’ denildi.. Emniyette cemaatçi polis kalmadı ki, AK Partili belediyelere de operasyon yapsınlar.”

Bu sözlerin üzerinden 6 saat geçmişti ki, meşhur 17 Aralık operasyonu başladı..

Ve ardından, dağıtıldı denilen cemaatçi emniyet müdürlerinin ne kadar kilit nokta varsa, hepsini işgal ettikleri ortaya çıktı.. Ve, esas dağıtılma süreci işte o zaman başladı..

Kilit ifadeyi tekrarlayalım: “Emniyette cemaatçi polis mi kaldı ki?”

6 saat sonrası, her yer cemaatçi polis fışkırıyor!

İstanbul, İzmir, Adana, Van.. Vs. vs. 

Peki Yargıtay’daki yapılanmaya delilimiz ne?

Birinci Başkanlık Vekilliği seçimleri.. Bu seçimler, günlerdir tekrarlanıp duruluyor. Çünkü üç adaydan hiçbirisi yeterli oyu alamıyor.

Cemaatin desteklediği bir aday, sol tandanslı bir aday ve muhafazakar bir aday yarışıyor..

Hani, paralelcilerin kendi adayları olur.. “Herkes kendi görüşündeki şahsa oy verebiliyor da, bizim hakkımız yok mu?” derler.. Anlarım..

Ama yapı dışından bir adayı destekleyerek, seçtirmek veya seçimi kilitlemek istiyorlar..

Ve “paralel yapı”nın parmak izini, bırakıyorlar..

Nasıl ki, AK Partililer için kıldan tüyden sebeplerle “Şu inşaatta şöyle bir yanlışlık var. Bu inşaatta belediye başkanının dahli var” suçlamalarında bulunup, “Asrın yolsuzluğu” diyerek darbe girişiminde bulundular.. Ve bomba ellerinde patladı.. 

Şimdi şu ildeki FEM dersanesinin kaçak bölümleri... Bu ildeki Fatih Koleji’nin izinsiz inşaatı mühürlenmeye başlandı. Ve esas kaçak inşaatların, aslında Pensilvanya bağlıları tarafından yapıldığı ortaya çıktı..

Aynı şekilde.. Yargıtay’daki seçimlerle ilgili küçük bir telefon trafiği araştırması da.. Hangi aday lehine, kimlere, nasıl baskı yapıldığını..Nasıl kumpaslar kurulduğunu, kimlerin ne karşılığında ricacı oldukları, ortaya çıkacaktır..

Ancaaak..

Benim esaslı bir itirazım da..

Adalet Bakanlığı’na..

Paralel yapıyla mücadele adı altında..

İşbirliğine giriştikleri solcu isimleri birazcık irdelemekte fayda var.

Yakında HSYK seçimleri de var..

HSYK seçimleri için, paralel yapının hakettiğinden fazla üye seçtirmesinin önüne geçmek amacıyla.. Muhafazakar isimler, solcu bazı isimlerle işbirliğine girişmişler..

Bu anlamda, organizasyonu yapanlardan ön plana çıkan bir isim de Gülsüm Mısır.

Ben bu hakime hanımı, gazetemiz yazarı Abdurrahman Dilipak’a verdiği 6 aylık hapis cezasından tanıyorum..

Kendisi, icra ceza hakimi idi..

İcra ceza hakimi ile, Dilipak’ın ne işi olur demeyin..

Türkiye’de gazeteci iseniz.. Derin devlete dokundu iseniz.. Hiç alakanız olmayan hakimlerin önüne, hiç alakanız olmayan suçlamalarla çıkarsınız.

Dilipak’ta da böyle oldu.

“Hakkımızı helal etmiyoruz” manşeti sebebi ile, Dilipak tazminata mahkum edilmişti.

Ardından evindeki buzdolabı, çamaşır makinesi haczedilmiş, yetmeyince, hayattaki tek taşınmazının tapu kaydına da haciz şerhi konulmuştu.

Ancak, yasal süresinde satışı yapamayınca, haciz düşmüş, Dilipak da evini satmıştı.

Vaaay.. Sen misin, borç tahsil edilmeden, evi satan...  Sanki bir mal almış da. Parasını  vermemiş de, mal kaçırıyormuş gibi.. Erkaya’nın mirasçıları, Dilipak’ı şikayet ettiler..

Hakim Gülsüm Mısır da, ortada bir alacak-verecek ilişkisi olmadığı halde.. Manevi tazminat sonucu doğan bir icra takibinde.. Haczi düşse de, tek evin satılmasının suç olduğunu iddia ederek,  Dilipak’a 6 ay ceza verdi.

Haydi hakimin takdiri diyelim..

Ama.. Sabıkası olmayan, tüm Türkiye’nin tanıdığı bir gazeteci hakkında, ertelenme imkanı olduğu halde, “Hayır, cezaevine girmesi lazım. Erteleme merteleme yok” diyecek kadar ideolojik bir hakimin, muhafazakar insanlara yapacağı katkı ne olabilir?

(Not: O karar, Yargıtay tarafından bozulmuştur.)

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23