Onlar; yaşadıkları döneme maddi manevi anlamda damga vurarak iz bırakıp gittiler. Bugün, İslam âlimi İbnü’s-Sâbûnî'yi hayırla yâd ediyoruz.
İbnü’s-Sâbûnî 1207’de doğdu. Bir süre el-Melikü’l-Efdal Nûreddin Ali’ye (1186-1196) imamlık yaptığı bilinen babasının Şam, Bağdat ve Mısır’da kısa sürelerle ikamet ettiği ve halkı Fars kökenli olan Basra’ya bağlı Cevvîs köyünden olduğu belirtilmektedir.
Kelâm âlimi İsmâil b. Abdurrahman es-Sâbûnî’nin soyundan geldiği için İbnü’s-Sâbûnî diye tanınmış, dedelerinden Ali b. Ahmed b. Ali, Selçuklu Sultanı Mahmûd b. Muhammed Tapar’ın dostluğunu kazanması sebebiyle Mahmûdî nisbesiyle anılmıştır. Anne ve baba tarafından çeşitli âlimlerin yetiştiği bir aileye mensup olan İbnü’s-Sâbûnî’nin dedesi, babası ve babasının amcasının taşıdığı “sûfî” nisbesine bakılacak olursa onun da tasavvufî terbiye aldığı söylenebilir.
Tahsil için Şam, Mısır ve Hicaz bölgelerini dolaşarak Ebü’l-Bekā İbn Yaîş’ten Arap dili ve belâgatı okudu. Aralarında İbnü’l-Harestânî, Abdüllatîf el-Bağdâdî ve İbnü’n-Neccâr el-Bağdâdî’nin de bulunduğu pek çok âlimden hadis dinledi. Dımaşk’taki Nûriyye Dârülhadisi’nde bir süre hocalık yaptı. Kendisinden Reşîd el-Attâr, Abdülmü’min b. Halef ed-Dimyâtî, Ebû Muhammed el-Birzâlî ve Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî gibi âlimler faydalandı. Zehebî de ondan icâzet aldı. Ömrünün son yıllarında hâfızasının zayıflamasından dolayı rivayetlerini karıştırdığı söylenmekte, ancak bundan önceki rivayetlerinin sahih, kendisinin de iyi bir hadis ve ricâl âlimi olduğu belirtilmektedir. İbnü’s-Sâbûnî Zilkade 680’de (Şubat 1282) Dımaşk’ta vefat ederek Kāsiyûn dağı eteklerinde defnedildi.