Mısır’da “Ezher Şeyhliği binasına zarar verme” suçlamasıyla yargılandığı davada 186 gün tutuklu kaldıktan sonra beraat eden Ezher Üniversitesi öğrencisi Emre Gürbüz, Niğde’de baba ocağına kavuşmanın sevincini yaşıyor. “6 ay içerisinde toplam 45 dakika güneşi gördüğünü belirten Gürbüz, “Mısırlı arkadaşlarıma karşı şiddet daha fazlaydı. Burnu, kafası kırılanlar oldu. Hastaneye dahi götürülmediler. Bir arkadaşım 7 aydır kolundaki kurşunla yaşıyor” dedi.
NİĞDE - Mısır’da “Ezher Şeyhliği binasına zarar verme” suçlamasıyla yargılandığı davada beraat eden Ezher Üniversitesi öğrencisi Emre Gürbüz, Niğde’deki ailesinin yanında yaşadığı kötü günleri unutmaya çalışıyor.
Vadi en-Natrun Cezaevi’nde 186 günlük tutukluluğun ardından Niğde’de İlhanlı Mahallesi’ndeki evinde ailesi ile hasret gideren Emre Gürbüz (19), yaptığı açıklamada, vatanında olduğu ve kendi dilini konuşabildiği için çok mutlu olduğunu söyledi.
6 ay esaretin ardından güneşli havada dolaşmayı özlediğini ancak henüz ortama alışamadığını belirten Gürbüz, “Güneşi sadece mahkemeye sevk edilirken 5 saniye ancak görebiliyorduk. O anda da zaten gözümüzü açamıyorduk. Karakola geldiğimizde zaten orası hiç güneş görmüyordu. 6 ay içerisinde toplam 45 dakika güneş gördüm diyebilirim. Dişlerimin içi oyulmaya, kırılmaya başlamıştı. Bedenimin sanki çürüdüğünü hissediyordum” dedi.
“Arkadaşım 7 aydır kolundaki kurşunla yaşıyor”
Tutuklandıkları ilk günlerde darp edildiğini, hakaretlere maruz kaldığını daha sonra herhangi bir işkence görmediğini aktaran Gürbüz, Mısırlı arkadaşlarına karşı şiddetin daha fazla olduğunu vurgulayarak, “Burnu, kafası kırılanlar oldu. Hastaneye dahi götürülmediler. Bir arkadaşım 7 aydır kolundaki kurşunla yaşıyor” ifadelerini kullandı.
Gürbüz, olaylar sırasında yaklaşık 250 kişi içerisinden sadece “Ezher’liyim” diyen 21 öğrencinin karakola götürüldüğünü içlerinde tek Türk’ün kendisi olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Karakolda 4 gün kaldıktan sonra cezaevine götürüldük. Cezaevinde 5 metre uzunluğunda 3 metre genişlikte bir oda da 47 kişi kaldık.
Sırt üstü yatmak diye bir şey yok. Ancak yan yatabiliyorduk çünkü kişi başına yaklaşık 30 santim yer kalıyordu. Koğuşlarda yatak yoktu. Karakoldaki şartlar daha da ağırdı, uzunluğu 4 metreye 1,5 metre genişliğindeki odada 27 kişi kaldık. Mahkemeye çıkmadan son 2,5 ayda 5 arkadaş karakolda kaldık.”
99 yılla yargılandı
Mahkemelerde hakimlerin söze besmele ve ayetle başladıklarını aktaran Gürbüz, savcıların şahsi suçlamalarına hakaretlerine maruz kaldıklarını kaydetti. Gürbüz, yapılan suçlamaların çok ağır olduğunu anlatarak, “99 yıl hapis cezası isteniyordu. Savcılar, “Bunlar yeryüzünü bozuyor’, ‘biz ıslah edici kişileriz ama, biz ıslah ettikçe onlar düzeni bozmaya çalışıyorlar’, ‘bunlar yeryüzünde fesat çıkardılar, onlar Allah’ı unuttular, Allah da onlara kendini unutturdu” gibi sözlerle bizlere hakaret ediyorlardı.
Oysa ki; Ezher’li yirmi arkadaşın yirmisi de hafızdı. Bazıları Çince İslam, İngilizce İslam okuyan, doktor ve savcı olan kişilerdi” dedi.