28 Şubat postmodern darbe döneminde ortaya koyduğu demokrasi mücadelesi sebebiyle “Tank Hasan” unvanını alan eski bakan ve Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Başkanı Hasan Celal Güzel, “28 Şubat tüm ayaklarıyla yargılanıp mahkum edilmeden Türkiye tam demokrasiye geçmiş sayılmaz” dedi.
MEHMET ÖZMEN’İN RÖPORTAJI - Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Başkanı ve eski Bakan Hasan Celal Güzel, 28 Şubat dönemiyle ilgili olarak çarpıcı açıklamalarda bulundu. 28 Şubat’ın tüm ayaklarıyla yargılanıp mahkum edilmesi gerektiğini vurgulayan Güzel, kendisinin 6.5 saat mahkemede o dönemi anlattığını, Meral Akşener ve Şevket Kazan’ın “Anlatılacak bir şey yok” diyerek açıklama yapmaktan geri durduklarını, Tansu Çiller’in mahkemeye bile gelmediğini ifade etti...
Bugünden geriye baktığımızda 28 Şubat süreci ile ilgili ortaya çıkmayan neler var sizce?
- 28 Şubat’ta darbeci generallerin, 28 Şubat’ta darbe kadrosunun ve Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) birçok konudaki baskıları, zulümleri ortaya çıktı. Ancak yine de BÇG’nin, çalışma metodolojisi ve yaptıkları fişleme neticesinde ellerinde bulunan arşiv muamma olarak kaldı. Mesela ben çok sonra Batı Çalışma Grubu’nda Hasan Celal Güzel adında bir izleme bölümü kurduklarını ve orada izleme ve değerlendirme yaptıklarını öğrendim. Yapılan fişlemelerin birçoğunu ifşa ettim. Fakat bu bir numuneydi. Adamlar bir arşiv kurdular. Darbeci paşalar, arşivin bir kısmını kendilerinde bıraktı, bir kısmını da Başbakanlık Takip Kurulu diye bir kurul teşkil edip onlara gönderdi. Hâlâ Başbakanlığın arşivlerinde bu var ve ortaya çıkarılmış değil. Şu anda sivil, darbelere karşı demokratik bir hükümet var. Bu hükümetin bu arşivleri çıkarıp açıklaması gerekiyor. Bu önemli durumu bu röportaj aracıyla da duyurmuş olayım; bu konuda tamamen suç mahiyetinde, bu fişleme işlerinin afişe edilmesi, bunların gayesine ulaşmasına engel olacaktır.
DARBECİLERİN YAPTIKLARI YANLARINA KALDI
28 Şubat mahkemesinde saatlerce konuştuğunuzu biliyoruz, neler yaşadınız mahkemede?
- Darbeci generallerin ve üst yönetimin yaptığı yanlışlıklar keselerine kaldı. Ben bu konuyla alakalı 6 buçuk saat 28 Şubat mahkemesinde tanıklık ettim. Neredeyse benden iki metre uzaklıkta oturan generallere, subaylara bu durumu nasıl yaptıklarını sorarak, itham ederek, bazen de çok heyecanlanıp bu ithamı avukatlarının ifadesiyle miting konuşması edasına döndürme pahasına yaparak kendimce hesabını sordum. Fakat seneler sonra bunun şahsım açısından hesabını verdim. Şimdi şükrediyorum ki; hapishanelerde ve mahkemede çektiğim sıkıntılar neticesini buldu. Ancak ne yazık ki mesela Meral Akşener, yine eski Refah Partisi Adalet Bakanı Şevket Kazan yaptıkları açıklamalarda söyleyecek bir şeylerinin olmadıklarını belirtti. Hâlbuki bunlar münferiden yaptıkları konuşmalarda özellikle de Sayın Kazan 28 Şubat’ta uğradığı haksızlıkları uzun uzun dile getirip beyanatlar veren birisiydi. Her nedense mahkemenin karşısında bunları ifade etmekten çekindiler. 28 Şubat ile ilgili mahkemelere mağdur olan isimler gelmedi. Mesela Tansu Çiller...
DARBECİ SİVİLLER HESAP VERMELİ!
28 Şubat darbesinin sivil ayağının hesap vermemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?..
- 28 Şubat’la ilgili ortaya çıkarılmayan bir diğer durum da sivil kısmıdır. Ortaya çıkarılan kısım sadece askeri kısım. Hiçbir şekilde bir gazeteci, bir işadamı 28 Şubat’ı desteklediği için mahkemeye çıkarılmadı. Mesela bir beşli çete vardı. Güya STK gibi gezip de aslında militarist ve faşist yapıda olan kuruluşlardı. En azından o sırada öylelerdi. Mesela; TÜRKİŞ, DİSK, Esnaf Odaları, Odalar Birliği, TÜSİAD gibi kuruluşlar vardı. Bunlar görünüşte STK idiler, fakat 28 Şubat’ta en büyük görevleri darbecileri alkışlamak oldu. Genç kızlarımızın başörtüsü açılırken de bu kuruluşlar aynı şeyi yaptı. Bunlardan hesap sorulmadı. Bunların yanında büyük sermayeden de hesap sorulamadı. Mesela durup dururken mi ÜLKER bisküvilerine karşı yasaklama getirdiler? Bunu büyük sermayenin rolü olan rakip kuruluşlarla yaptılar. Açıkça haksız rekabete sebep oldular. En azından bu teşhir edilmeliydi. 28 Şubat darbesinin sivil ayağı, bugüne kadar hesap vermedi ama vermeli.
GÜLEN ARANIYORDU
TSK içerisinde çok ciddi manada bir paralel yapılanmanın unsurlarının olduğu söyleniyor. Hatta 28 Şubat sürecinde yapılandıkları iddia ediliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
- 28 Şubat sürecinde yapılandılar mı bilmiyorum. Doğrusu mümkün görürüm. Fakat bunlar silahlı kuvvetler içinde yapılanmaya zaten en fazla 20 sene önce başladılar. Yoksa 40 sene evvel 12 Eylül döneminde Fetullah Gülen’i yakalamak için arıyorlardı. O zaman Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli, Fetullah Gülen’i severdi, bana telefon ederek bu yakalama durumunu engellememi istedi. Ben de bu durumla ilgili meşgul olmuştum. O dönemde bütün hoca efendilerde olduğu gibi Fetullah Gülen’in de herhangi bir inancından dolayı baskıya maruz kalmasını istemedik. Bize müracaat ettikleri zaman; mesela o dönem Menzil cemaatinden Seyda Hz. adaya hapsedilmişti. Onu oradan kurtarmak için uğraştık ve çıkardık. Yani mümkün olduğu kadar Müslüman, Müslüman bilinen kimselere biz de aynı inancı taşıdığımız için onlara yardım etmeye çalıştık...
Kaynak: Yeni Akit Gazetesi
