• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Süleyman Önsay
Süleyman Önsay
TÜM YAZILARI

İstikamet sarığı!

24 Mart 2017
A


Süleyman Önsay İletişim: [email protected]

Bir Sahabî, Kâinatın Efendisine şu ricada bulundu:

“Yâ Resûllah! Bana İslâm’ı öyle tanıt ki bir daha bir başkasına sorma ihtiyacı duymayayım.” 

Allah Resûlü de ona İslâm’ı şöyle özetleyiverdi:

“Kul âmentü billahi sümme’stekım = Allah’a inandım de sonra dosdoğru ol!” (Müslim, İman,62))

Kelime-i Şehadetle Allah’a ve O’nun gönderdiği emir, yasak, ölçü, hüküm ve hudutların tümünün sonsuza değin gerçek, geçerli ve gerekli olduğuna  kalpten “evet” diyerek yüreğiyle imza atan mümine bundan sonra düşen görev hayat boyu bu iman andına sadâkat göstermesidir. Tüm zamanlarda, bütün mekanlarda ve her türlü işinde Yüce Yaratıcıya verdiği bu söze uygun hareket etmesidir. Yani istikamet sahibi olmasıdır.

Yaşantıyı Allah’ın koyduğu kriterlere göre düzeltme ve düzenleme demek olan istikamet; her alanda dosdoğru olmak, her hususta dürüst davranmak demektir. Ki bunu, şu başlıklar altında özetlemek mümkündür:

* Konuşmada dürüstlük.

* Niyet ve iradede dürüstlük.

* Kararlarda dürüstlük.

* Kararları uygulamada dürüstlük.

* Amelde dürüstlük.

* Dinî ve mânevî hallerde dürüstlük. (Bk. Prof. Dr. Hayreddin Karaman ve Diğerleri, Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, DİBY, c.III, s. 92.)

Son nefesimize kadar hayatımızın her boyutunda göstermemiz gereken, kişiye dünya- ahiret şeref ve saâdet tacını giydirecek olan istikamet; aynı zamanda zor olan, ciddiyet ve fedâkârlık isteyen bir görevdir. Hatırlayacağımız gibi Peygamber Efendimiz Hûd sûresinin “Fe’stekım kema ümirte = Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” âyetiyle ilgili olarak “Beni, Hûd sûresi ihtiyarlattı” buyurmuştur. (Hûd 11/112, Tirmizî) Halbuki ona Yüce Rabbimizce; “(Ey Habîbim!) Sen sırât-ı müstakîm (doğru yol) üzeresin.” (Yâsîn 36/4) müjde ve garantisi verilmiştir. 

Evet, bu sorumluluk; yani dünyada yaşadığımız her yerde ve  her hususta Mevlâ’nın emrettiği gibi dosdoğru olmak; İmam Gazâli’nin tabiriyle ahiret sıratı gibi kıldan ince kılıçtan keskince zirve bir görevdir. Zaten biz müslümanlara da yakışan ve de istenen Hayr’ül beriye = Yaratıkların en zirve varlığı”(Beyine 98/7) olabilmektir.

Burada şunu da kesinlikle unutmayalım ki istikâmet; sadece İslâmî bazı şekillere bürünmek veya bazı dinî sıfatlara, unvanlara ve makamlara sahip olmaktan ibaret değildir. Hele hele keramet (olağanüstü işler) gösterebilmek ise hiç mi hiç değildir. Seccadesini suyun üzerine atarak namaz kılan kişiye karşı bir Allah Dostu seccadesini havaya yayarak namaz kılmış sonra da ona ve onun şahsında İslamca yaşamayı unutup, keramete takılıp kalanlara şu hakikati haykırmıştır: “Senin yaptığını suda balıklar benim yaptığımı da havada sinekler yapar. Sana ve bana düşen ne balıkların ne de sineklerin yaptığını değil, kula yakışanı yapmak yani istikamet sahibi olmaktır.” 

Unutmayalım şu tasavvufî kural da aynı gerçeğin bir başka ifadesidir: “Binlerce keramet bir tek istikametin yerini tutamaz.” 

Gönül sultanlarından Esad Efendi, Allah’ın rızasına ulaşmada herkes için olmazsa olmaz şart olan istikametin önemini şu veciz sözleri ile de ifade eder:

“Âlim olsun, şeyh olsun başında istikâmet sarığı bulunmayan herkes sonunda zevâl bulup gider. Eğer sırtın istikâmet yükü altında iki kat olmamışsa, arzu oku hiç kurbiyet-i ilâhiye hedefine isâbet eder mi?” (Dîvân, s.27- Doç. Dr. Ömer Çelik ve Diğerleri, Üsve-i Hasene, Erkam Yay., İst. 2003, s. 353.)

İnsanın gerek kişisel gerek toplumsal huzura kavuşmasında temel nitelik istikâmettir. Her şeyin ideâl dengeye kavuştuğu ortam, insânî ilişkilerin erdem kıvamına erdiği bir hayatın hüküm sürdüğü durumlardır. Bu ise yeri bir başkasıyla asla doldurulamayan bir tek özelliğe dayanır: İstikâmet. Bu, insanın hem yakın (dünya) hem de uzak (ahiret) hayatı için değişmeyen bir ilâhî kanundur. Kanun Koyucu’nun (Rabb’ın) son ve tek yetkili temsilcisi (Peygamber) Hz. Muhammed (s.a.v.) öyle buyurdular:

“Doğruluk, insanı iyiliğe, iyilikte cennete götürür.” (Buharî, Edeb,69)

Temiz, erdemli ve huzurlu toplum; bireysel ilişkilerin arzulanan, insana yakışan, huzur ve güvenliği sağlayan bir düzeyde olmasına bağlıdır. Bu da kişilerin dürüst olmalarına dayanır. Tüm güzel vasıflar; doğruluk, dürüstlük sahibi ruhlardan kaynaklanır. Sosyal hayatı bunalımların, soygunların, soysuzlukların içinde yaşanmaz kılan; hayatı adetâ cehenneme çeviren de tüm kötülüklerin anası olarak nitelendirilen yalanın hakim olduğu ruhlardır. Kâinatın Efendisi de sözlerinin devamında; “Yalan, kişiyi fücûra, fücûr da cehenneme götürür” buyurarak bu önemli gerçeğin altını çizmişlerdir. 

Bunun içindir ki; insan sabahlayınca, bütün organları dile baş vurur ve (âdeta ona yalvararak) şöyle derler: “Bizim haklarımızı korumakta Allah’tan kork. Biz ancak senin söyleyeceklerinle ceza görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz” buyrulmuştur. (Tirmîzi, Zühd 61)

Sözlerimizi Mevlâna’dan doğrulukla ilgili bir temsilî îkazla noktalayalım: 

“Ayna ile terâzi, birisi incinecek yahut utanacak diye doğru söylemekten sakınır mı? Susar mı? Ayna ile terâzi öyle kadri yüce ve doğru mihenk taşlarıdır ki sen onlara iki yüz sene hizmet etsen ve daha sonra aynaya desen ki; ‘Ben sana bu kadar sene hizmet ettim, hatırım için beni çirkin gösterme!’ Terâziye de desen ki ‘Yalvarırım sana! Fazla tart, eksiğimi açığa vurma!’ Onlar sana cevap verir de derler ki: ‘Zavallı, herkesi kendine güldürme, kendini âleme maskara etme!’ Ayna ile terâzi hile bilmezler, yalan söylemezler. Doğruluktan ayrılmayan ayna ile terâzi derler ki; ‘Allah, gerçekten bizim vasıtamızla tanınması, anlaşılabilmesi için kadrimizi yüceltti, bizi bu işte görevlendirdi. Bu doğruluğumuz olmasaydı, gerçeği olduğu gibi ortaya koymasaydık, bizim ne değerimiz kalırdı? İyilerin, güzellerin yüzlerini nasıl görür ve nasıl gösterebilirdik?” (Mesnevî, beyt:3546-3551- Doç. Dr. Ömer Çelik ve Diğerleri, Üsve-i Hasene, Erkam Yay., İst. 2003, s. 353.)

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23