Nakba’dan daha büyük felaket!
Siyonizm projesinin kazanımlarının üzerinden bugün itibariyle tam 70 yıl geçti.
Akka, Hayfa, Yafa ile başlayan tüm Filistin’in işgalinin yetmişinci yılı,
Yetmiş yıl süren zorunlu tehcir, işkence, baskı ve mülteci kamplarında yaşama mahkûmiyet,
Yetmiş yıl süren ihanet dolu bol tiyatrolu savaşlar ve barışsız “barış görüşmeleri”,
Deir Yasin ve Dueyma’da annelerinin gözleri önünde kurşuna dizilen çocuklar ve karınlarından ceninleri çıkarılan anneler ve daha nice acılar…
“Topraksız bir halk için, halksız bir toprak” sloganıyla çetelerini Filistin halkının üzerine salan Batı himayesindeki Siyonistler, 70 yıldır her türlü zulmü uyguladılar.
Filistin davasının kalbi olan Kudüs’teki yüz binlerce Filistinli, ne İsrail ne Ürdün, ne de Filistin vatandaşlığına sahip oldukları için “devletsiz” yaşıyor.
Filistinliler bu süreçte yaşadıkları acıyı “Büyük Felaket” anlamına gelen “Nakba” kavramı ile özetliyorlar.
İşgalci devlet Trump’ın geçtiğimiz aralık ayında ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı almıştı. Dün itibariyle bu karar İslam ülkelerinin sessizliği hatta ihaneti içinde büyük bir şov ile gerçekleşti.
Aslında bu işlem fiiliyatta çok bir şey değiştirmeyecek. Filistin topraklarının yüzde 85’i fiiliyatta işgal atında. Ancak bu taşıma işleminin Siyonistlerin işbirlikçilerini deşifre etmesi açısından önemli bir boyutu olacaktır. Filistinli veya Arap ülkelerinde kimlerin Kudüs’ü koltukları karşılığında işgalcilere satmış olduğu, kimin ise Filistin’in bir karışını dahi işgalcilere teslim etmemek üzere canını vermeye hazır olduğu gerçeği daha belirgin hale gelecektir.
Nitekim son zamanlarda iyice sıklaşan ve bugünlerde İsrail polisi korumasında sayıları iki bine ulaşan Yahudi yerleşimci işgal altındaki Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya baskın düzenleyerek talmudik ayinler düzenledi, sloganlar eşliğinde işgal bayrağı kaldırdı. Başta mukaddes mekânları korumakla yükümlü Ürdün devleti olmak üzere Arap ülkelerinin liderlerinden ses çıkmadı.
Öte yandan; Mısır darbeci yönetimi İsrail’den talimat almış olacak ki, Hamas yöneticilerine gönderdiği özel askeri uçak ile aldırıp Kahire’de bir görüşme talebinde bulundu.
Kaynaklar Mısır istihbarat birimlerinin Hamas lideri İsmail Heniyye’den “gösterileri durdurmasını ve halkı Gazze sınırından geri çekmesini talep ettiklerini” belirttiler. Ancak toplantıların “yeni bir sonuç vermediğini” de sözlerine ekleyen haber kaynakları Hamas hareketinin Pazartesi günü “program ve hedeflerinde herhangi bir değişiklik yapmadan” geri dönüş yürüyüşünü Filistin’in tamamına yayarak düzenlemeye kararlı olduğunu da sözlerine ekledi.
14 Mayıs itibariyle çoğunluğu gençlerden oluşan on binler Gazze sınırına akın etti. Batı Şeria ve Kudüs’te direnişçiler büyük gösteriler düzenledi. Bu satırlar kaleme alındığında şehit sayısı 25’e ulaşmıştı. Sınırın sıfır noktasına kadar korkusuzca yaklaşan gençler ölüm makinalarının karşısında korkusuzca duruyorlar.
Peki, bundan sonra ne olacak?
Analistler, “On beşinin sabahında her şey eski haline döner ve Ramazan ayının yorgunluğu ile gösteriler biterse pek bir şey değişmeyeceğini” belirtiyor.
Filistin’in diğer bölgeleri dâhil halkın büyük kitleler halinde gerçekleştireceği eylemler İsrail’i endişeye sevk edebilir. Ayrıca bütün dünyada halkın sokaklara dökülerek kendi ülkelerinin yöneticilerine baskı kurması Filistinli direnişçileri motive etmesi açısından çok önemlidir.
Dünyanın gözü önünde canlı yayında onlarca gencin katledilmesini seyretmek 70 yıldan bu yana süregelen felaketten daha büyük felaket değil mi?
Olaya Filistinlilerin penceresinden baktığımızda sadece görünen tablo şu;
Bu kadar işlenen katliamlarla Filistinli gençlerin ölüm korkusunu yok etmek, aslında uzun vadede Filistinlilerin zaferini hızlandırmaktan başka bir şey değil.