Keşke Tayyip Erdoğan, Kamal Atatürk kadar başarılı olsaydı!
Keşke Tayyip Erdoğan, Kamal Atatürk kadar başarılı olsaydı!
İDRİS GÜNAYDIN
Ne olurdu bir düşünsenize: bir o kadar daha toprağımız olurdu.
Hatay’ın yanı sıra Halep’i de çoktan almıştık.
Anafartalar’da yazdığımız destanı Tayyip Erdoğan orman yangınlarında yazamıyor, iyi mi?
Ankara’dan beri, savaş meydanlarına gitmediği halde, başkomutan edasıyla, savaşın tüm cephelerindeki stratejilerini çizerek muazzam bir zafer kazanıyor.
Bakmayın siz Karabekir’in, Fevzi Çakmak’ın, İnönü’nün hariçten gazel okumalarına.
Onlar kıskançlıklarından bunu yapıyorlar. Öyle bir komutan olacaksın ki; başta padişah Vahdettin denen cühela, elinde Osmanlı ordusu gibi adaptasyondan uzak bir ordu olduğu halde, komutan denilenler ayrı telden, çeteler başka telden ve stratejiden bahsettiği halde, onları bir hizaya getireceksin ve savaşı kazanacaksın. Beş bin şehit ile…
Buna muazzam başarı denmez de ne denir? İtiraz edenler; her şeyi Allah görüyor.
Savaştan sonrasına gelelim:
O Çankaya Köşkü gibi mütevazı köşkte her akşam hanende ve sazendeleri ağırlayacak, onları yedirip içireceksin, memleket meselelerini düşünüp hal yoluna gideceksin. Millet fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş.
Doğu Karadeniz’in insanı Zonguldak’a kömür ocaklarına sonra da İstanbul’a iş bulmaya gitmiş. En nihayet Almanya’da soluğu almış. Yapılan büst ve heykeller milletin elinde kalmış, para etmemiş. Sen o darlık döneminde 800 km. tren yolu yapacaksın. Varsın muhalifler eleştiriversin bu tren yolu niye yapıldı? Fabrika mı vardı ki mal taşıyordu? Köyden şehre, şehirden şehre hareketlilik mi vardı ki tren yoluna ihtiyaç duyulsun desinler. Onların ki gavara...
O yıllarda bile denizlerimizde kıyı balıkçılığı hiç eksik olmamış; hamsi, mezgit ve palamut gibi balıklar millet tarafından bol bol tüketilmiş.
Ali Fethi Okyar’ın kurduğu parti milletin isyanına ramak kala aklı başında siyasetçilerimiz tarafından fark edilmiş ve anında kapatılmış.
Bunları hep Allah görüyor.
Bandırma Vapuru ile Samsun’a giden 19 seçkin komutan, daha sonra şeytana uyunca akıllı ve dirayetli siyasetçilerimiz tarafında fark edilmiş ve kimi sürgüne, kimi idama, kimi ademe, kimi hapse gönderilmiş. Bu az başarı mı?
Tehlikeyi zamanında öngörmek az şey mi? Her şeyi Allah görüyor.
Gelgelelim, İngiliz birinci katibi Kamal Atatürk’ün ayağına geliyor. Onu bizzat ziyaret ediyor. Tayyip Erdoğan gibi Trump mudur, turp mudur; onun ayağına gitmiyor. Sonra koskoca İran Şahı ziyaretine geliyor da misafirperverlikten hiç anlamıyor, kendine takdim edilen hediyeye dönüp bakmıyor bile. Ama Kamal Atatürk alacağını alıyor, söyleyeceğini söylüyor. Bu az bir başarı mıdır o yeni kurulan devlette? Her şeyi Allah görüyor.
Daha o kıtlık yıllarında bile o büyük adam “istikbal göklerdedir” diyor. Şu inceliğe bakar mısınız. Ortada zeplin yok, uçak yok, helikopter yok... Kağıttan yapma uçak bile yok. Ama adam bu sözü söylemiş ya; bir kısım muannitler bu sözün İtalyan yazar Gabriel d, Annunzio’ya ait olduğunu savunurlar. Hadi oradan... Kendi aslanınıza inanmıyorsunuz da elin İtalyanı'nın kaplanına mı inanıyorsunuz? Her şeyi bir gören var.
Safiye Ayla anlatıyor: “Çankaya Köşkünde ‘Yemen Türküsünü’ söyletti bana. Ben türküyü söylerken o da perdeden tutmuş boğaza bakıyordu. Sonra birden odanın ortasına geldi ve elini kaldırdı yana çırptı: Türk çocuğunun Yemen çöllerinde ne işi var diyerek ağladı” Yah, gördünüz mü millet sevgisini?
Tayyip Erdoğan gibi Libyalarda, Somalilerde kum karıştırmıyor. Bu az bir duyarlılık mıdır? Her şeyi Allah görüyor.
Ne imiş; Anıtkabir şu kadar paraya yapılmış. Yapılacak tabii. Millet biraz daha karnına taş bağlasın. Tarihin ulusu, zamanın dâhisi, yegane öndere o kadarı az değil mi?
Tayyip Erdoğan ne yaptı? Şu kadar km yol yapmış... Milleti düşündüğü için değil arabaları düşündüğü için. Her şeyi Allah görüyor.
Şu kadar köprü yapmış. Yapar tabii. Bizi değil müteahhitleri düşündüğü için. Paralı köprüyü herkes yapar. Şu kadar hastane yapmış. Yiğitlik hastane yapmakta değil, randevu trafiğini ayarlamakta. Milletin parasını ona buna ver. Her şeyi Allah görüyor.
Ne imiş; ders kitapları masaların üzerinde hazır bekliyormuş. Geç onu... Önceden ne güzeldi: Anne ile çocuklar kırtasiye kırtasiye dolaşır, fazla kaloriyi yakarlardı. Şimdi millet obez oldu ne haber?
Kendi ilacımızı, tıp aletlerimizin bir kısmını kendimiz yapıyormuşuz. Ya daha önce satın aldığımız ülkelerle kurduğumuz o sıcak ilişkiler ne olacak? Krallar gibi itibarımız vardı o ülkelere gidince. Yanlışlıkla yüzümüze tükürseler onlarca defa özür dilerlerdi. Bence bu konuda da Tayyip Erdoğan başarısız. Her şeyi Allah görüyor.
Deniz Kuvvetlerimizde şu kadar savaş gemisi, bu kadar fırkateyn v.s yapıyormuşuz. Hiç düşündük mü balıkları! Yunanistan’a kaçıyorlar. Yakında Yunanlılardan balık alacağız. Dere kalkar bükünü, yiğit kalkar yükünü alır demişler.
Bu kadar denizi doldurmak reva mı? Ya bir gün deniz kalkarsa ne olur onlar? Her şeyi Allah görüyor.
Hızlı tren yapmışmış. Hızlı tren yapmışız da ne olmuş?
Daha doğru dürüst yanımızdaki ile tanışamadan varacağımız yere varıyoruz. Nerede kaldı o eski arkadaşlıklar? Hep yarım kaldı.
Hava savunmasında inanılmaz başarılar elde etmişiz.
Hah, bir bakir gökyüzümüz vardı, oranın da çivisi çıktı.
Asit yağacak başımıza. Yahu, sen ne kadar havada sörf yaparsan başkalarını uykudan uyandırırsın; onlar da havada uçmaya başlarlar. Bu başarı mı şimdi? Allah her şeyi görüyor.
Bir de barajlar meselesi var: yahu şu ülkede sularımız olsun özgürce akıyordu! O da akmaz oldu daha. Hapishaneye tıkılmış kadınlar koğuşu gibi homur homur çekişiyor sularımız.
Yazık… Her şeyi bir gören var.
Diyeceksiniz ki; madem öyle de 25 yıldır bu adama niye oy veriyor bu millet?
Sıkıntı da orada. Bu milletin % 65’i Aziz Nesin’in deyimiyle aptal.
Veya göbeğini kaşıyan adam. Hiç geleceklerini düşünmezler ki...
Tayyip Erdoğan’a acıdıklarından... Vah Tayyip, bir mesleği de yok; bu yaştan sonra işsiz kalmasın diye... Merhametten maraz hasıl oluyor ya... Millet ayağına kurşun sıkar mı? Sıkıyor işte. Vesselam.