Diyanet bir devrim yaptı
Diyanet bir devrim yaptı
İDRİS GÜNAYDIN
Çok ünlü bir yazar değilim ama yazdıklarımın belli çevreler tarafından okunduğuna şahit oldum. Bundan ziyadesiyle memnunum. Belki benim bu alanlarda hiç dahlim yok ama iki konuda yazı yazmış olmam ve iki konunun da tam istediğim gibi neticelenmesi Allah’ın huzuruna hayır biriktirerek gittiğimin göstergesi. İnşaallah hayır biriktirme konusunda ümitvarım.
Bu neticeye Yeni Akit Gazetesi sebep olduğu için müteşekkirim.
Birinci konu Cuma günleri camilerde yapılan vaaz ve hutbelerde hiç kadınların mirastan pay almalarının dinin bir emri olduğundan söz edilmemesi olayı idi.
28/11/2022 ve 4/7/2023 tarihlerinde Diyanet İşlerine ve Diyanet İşleri Başkanlığına yazdığım makalelerde bu konunun mutlaka camilerde işlenmesi gerektiğinden söz etmiştim. Çünkü mirastan pay almak kadın için de geçerlidir ve Allah’ımızın- Kur’an’ımızın kesin emridir.
Bu durumu bilemeyen yığınla kadın vardır. Bilse de kardeşlerinden pay isteyemeyen veya babaların mirası payı ederken görmezlikten geldiği milyonlarca kadın.
Diyanet İşleri başkanlığı bir devrim yaptı. Benim yazdığım üzerine veya değil; yani 6/12/2024 tarihli hutbelerinde olayı çok güzel bir şekilde izah eden bir hutbe hazırlatmış.
İnanın cemaati şöyle bir süzdüm. Her biri dikkatle ve imama bakarak dinliyordu. Diğer haftalarda, başı önünde hutbe dinleyen cemaat bu hafta dikkatle, ilk kez duyuyorlarmış gibi dinliyordu.
Hutbe çok güzel hazırlanmıştı ve doyurucuydu. Hazırlayana ve okuyana teşekkür ederim. Hutbe güncel olaylardan da olmalı, değinilmeyen konulardan da olmalı.
Hep aynı konular, aynı aşırlar, aynı dilekler… İlgi çekmiyor.
Teşekkür ederim Diyanet’e.
İkinci teşekkürüm Bursa Ulu Caminin Halıları için yazdığım makale sonrası halının değiştirilmesi. 2600 mk halının değiştirilmesi, karşılaması kolay bir masraf değildir ama doğruya ulaşmanın bedeli ödenecekse ödenecek. Başka çıkar yol yok.
Geçen hafta Bursa’da olan kardeşime Ulu Camiye gitmelerini söyledim. Gittiler ve gönderdiğim halı örneklerine baktılar. Evet, halı değişmiş. Hayırseverlerden ve sebep olanlardan Allah razı olsun.
Ayrıca Bursa Osmangazi Müftüsü Mehmet Uzun Beyi de bilgilendirmiştim. Onun da bu konuda mutlaka girişimi olmuştur. Ona da teşekkür ederim.
Bu vesile ile halı ve seccadelere çok dikkat etmemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatayım.
Ve bu hususta dindar bir aile tarafından dokunan Bahariye halılarını bir Müslüman olarak örnek gösteriyorum.
ATATÜRK’E HAKARET
YAZIM DOLAYISIYLA
Bu yazım Facebook ve X’te çok yorum yapılan bir yazıydı. X’te özellikle küfür, başı çekiyordu. Ölmüş anneme o kadar küfür yağdı ki; şükrettim! Allah’ın huzuruna gidince bildireceğim. Zalimane tavır içinde bulunmadığım halde bu kadar sahte hesapla küfür yemem benim övünç kaynağımdır.
Ne oldu? Ne zorunuza gitti. Hiçbir şey yazmadık ki. Bi şey mi dedik. Ya acaba konuşsak ne edeceksiniz? Nereye gideceksiniz?
Gerçi sizin gidecek yeriniz hazır. Kimin yazısını aldıysanız, kimin kıyafetini aldıysanız, kimin kanunlarını aldıysanız, kimin rejimini aldıysanız oraya gidersiniz.
Sizi kendi komşuları-kardeşleri gibi kabul ederler. Onlara yaklaşmayı öğrendiniz zaten yüz yıldır. Biz gitmeyiz. Biz bu toprağın meftunuyuz.
Dirimiz de ölümüz de bu toprağın çocuğudur; çok şükür.
Çünkü biz bu vatanı küşne tarlasında bulmadık.
Ben sizin annelerinize sövmem. Söverim de sövmem. Çünkü benim inancım sövmeyi yasaklıyor.
Yiğitseniz el ele verelim de şu 5816 sayılı kanunu kaldıralım. Altta daha ne civcivler var. O zaman aynel yakin göreceksiniz.
O zaman da sövmek yok ha. Gerçekleri öğrenince “Bizi kandıranlara …” deyip sövmek yok.
Hakikat tebeyyün etsin yeter.
TÜM BALIKLAR EBUL VEFA’NIN
MÜRİTLERİ İMİŞ!
Ben de diyorum; eskiden balık oltayla, gırgırla, saçma ile tutulurmuş. Şimdi denizin kenarına gidiyorsun; balık üstüne atlıyor. Oltaya hiç gerek yok. Bunlar niye böyle yapıyor acaba diyordum? Meğer Ebul Vefa’ya mürit olduktan sonra, daha büyük balık küçük balığı yutmazmış. Balıklar kucağınıza atladığında şehit oluyorlarmış? Ebul Vefa onlara bunu öğretmiş!
Aaah ah! Bilim çağında böyle işler…
Çok yazı yazanlar oldu orada burada bu konuda. Ben keramete ve mucizeye inanmaz mıymışım?
Ne demek inanmıyorum? Tabiiki inancım var. Ama mucize kâfire gösterilir. Peygamberin peygamberliğinin isbatı için… Ya keramet kim için? Müritlerine kendi şeyhliğini kabul ettirmek için mi? Diyelim ki kabul ettirdi. Ne öğretecek ona?
Namaz. Zaten namaz kılıyor.
Oruç. Zaten oruç tutuyor.
Hac. Zaten hacca gitmeyi istiyor.
Faiz yememek. Zaten onun haram olduğunu biliyor.
Anlarım şeyh efendiyi. Faizli bankaya ihtiyaç duymayan bir faizsiz sistemi sistemleştirsin de göreyim şeyhliğini.
Keramet de inanmayanlara gösterilir.
Biri de Süleyman Peygamberin Belkıs’ı getirmesini hatırlatmış. Evet, doğru. Süleyman Peygamber mucize gösterdi yanındaki inanmayanlara. Bu gayet normal.
Bugünün en büyük mucizesi bilimde çığır açmaktır. Menkıbelerle uyumak değil.
Kendi gözünüzle görmediğiniz bir söylentiye keramet diye inanmayın.
Öyle keramet türü beş veya altı kez benim de yaşadığım olay var. Keramet mi? Hayır. Herkesin başından geçebilir.
Vesselam.