Bundan sonrası: Ya devlet başa ya kuzgun leşe

Bundan sonrası: Ya devlet başa ya kuzgun leşe

İDRİS GÜNAYDIN

Türkiye son bir yıl içinde çok büyük devrimler yaptı. Suriye’de sessiz ve kansız bir devrim yaptı.

Sudan’da Türk SİHA’ları veya dronlarıyla asilere büyük bir yumruk indirildi. Türk devletleri arasında birlik kuruldu ve bu birlik halihazırda tıkır tıkır işliyor. PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’a silah bırakma çağrısı yaptırdı. 

Bundan sonrası PKK’ya bağlı grupların durum değerlendirmesi yaparak kendilerini feshetmesidir.

Görüyorum ki bazı laikler ve Kemalist gruplar bundan rahatsız olmuşa benziyorlar. Bunlara bir de kendine Türkçüyüm diyen bazıları ekleniyor.

Hayrola? Devlet cezasını verir de af eder de…  Yıllar önce Mecelle’nin yazarı Ahmet Cevdet Paşa demiş ki: “Şer-i Şerifin izni olmadan su içmek caiz olmaz. Ama fetvayı şerif olunca kan dökmek caizdir.” Devletin yaptığı da ister Şeri Devlet olsun ister Laik Devlet olsun; bir fetva yani yorum meselesidir.

Ortada bir devlet vardır. Kandırılmış, dağa çıkarılmış, boş bir hayal uğruna aldatılmış gençleri cezasını çektikten sonra affetmek devlete yakışan fiil değil mi?

Devlet, kendi ülkesinin çocuğu olan fakat kandırılmış gençleri öldürmekten çok mu zevk alıyor?

Peki ya Öcalan? Kabul etmek lazım ki; Abdullah Öcalan bu hareketin kurucusu ve lideridir. Taraftarları ondan vazgeçmediler. Tabi onun karar vermesi ve vazgeçtik, kendinizi feshedin demesi mühimdir.

Peki, kendilerini feshetmezlerse durum ne olur? Bu gruplar içinde bu kararı tanımayan olursa o zaman “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” olur. Devlet bunca açık kapıdan sonra o iyiliği tanımayanlara en acımasız şekilde çökecektir. Hatta o zaman bir yardımcı da bulamayacaklardır.

Bekleyip göreceğiz.

Bunun örneği tarihte çoktur. En son örneklerden biri Şerif Hüseyin’dir. Abdülhamit Şerif Hüseyin’i yakalatmış ve Kıbrıs’a yerleştirmiştir. Dolayısıyla Abdullah Öcalan’ın mecliste konuşması o kadar yadırganmamalıdır.

Denilebilir ki şehitler var. Allah şehitlerimize rahmet eylesin. Bizim için askerimiz şehit iken diğer yanda mecliste grubu bulunan bir parti taraftarları için de dağda öldürülenler şehittir. Bu benim şehidim senin ölünün davası ne kadar sürer?

Devlet bir başka devletle savaşır barış yaparsa o devletten “oğlum seninle savaşırken şehit oldu” diyerek intikam almaya çalışılır mı?

Diyeceksiniz ki PKK devlet mi? Devlet değil ama savaş 50 yıldır devam ediyor. Milyarlarca dolarlık gücümüz dağlarda harcanıyor. O imkânı ülkemizin kalkınması için kullansak daha iyi değil mi?

BATIYA DAİR

Bir önceki yazımda özellikle inançsız olduğu her halinden belli olan bazıları şuna benzer yorumlar yapmışlar: Avrupa’nın her yanında tuvalet varmış. 

Bazı yerlerde tuvalet olduğu doğrudur. Ama yeni giden biri o tuvaleti nereden bulsun?

Kiliselerin yanında tuvalet olduğu, çorba ikramı yapıldığı söylenmiş. Belki bazı şehir veya bölgelerde buna benzer şeyler vardır. Ama ben beş ayrı yeri biliyorum buralarda maalesef öyle bir şey yoktu. Hatta çevre düzenlemesi gayet güzel bir kilisenin yanına gider otururdum. Ne giren vardı ne çıkan. Görevlisi de yoktu.

Almanya’da çoğu kiliseler kapalıdır. Bazıları 4-6 yaş grubu çocuklara anaokuludur.. Şehirde tek bir kilisede çan çalar. O kilisede pazar ayinleri yapılır. Gelenlerin içinde de bir tane genç yoktur. Yaşlı insanlardır.

Öyle olmasaydı Almanya’da kiliseleri cami olsun diye satarlar mıydı?

Yalnız şu var: Hastanelerinde her odada İncil bulunur. Ayrıca Kilise Okulları mevcuttur. Bir de bazı aylarda bazı kiliselerin fakirlere yardım dağıttığına şahidim.

Almanya’da her il veya ilçede kilise yararına eşya satış yerleri vardır. Oradan bazı mallar daha ucuza alınabilir.

Birkaç kişi de “Avrupa’nın pis olmadığından” söz etmiş. Avrupa pis değildir. Aksine temizlik hizmetleri gayet yerindedir. Lakin köpeklerin sabah namazı vaktindeki şenaatleri akıl alacak gibi değildir. Sabahın erken saatlerinde şehri bir gezseniz yığınla binaların yere yakın duvarlarında köpek idrarı görürsünüz. Ağır koku hem ondan hem de pena denilen sokakta yatan yığınla insan vardır onların yattığı yerden gelir. Bunlar genellikle uyuşturucu müptelası olanlardır. Evleri yoktur. Devletin verdiği para da uyuşturucuya yetmemektedir. Dilenciler de bunların içinden çıkmaktadır. Hatta Türk lokantalarına gelip sabah çorbasını ücretsiz içenlere de rastladım.

Ayrıca Almanya’da söylemesi ayıp olacak ama bir karnavalda karnaval geçidi yapanları seyrederken hemen yanındaki parkta bir kadının ihtiyacını giderdiğini dahi gördüm. Hem de yanında aynı işi yapan insanlar varken.

Biri de Arabistan’da billboardlarda (çok çirkin bir ifade) halkın uyarıldığını yazıyor demiş. Elhamdülillah hacca da umreye de gittim. Ben öyle bir şey görmedim. Belki yazıyordu dikkat etmedim. Ama bulunduğum şehir Mekke ve Medine’de aratmayacak şekilde tuvalet mevcuttu. Bunu yazanın şuradan yanlış yazdığını düşünüyorum. Eğer bilboardlardaki yazı Arapça ise ki öyle olmalıdır; zaten Araplar içlerinde yaşadığı şehrin neresinde tuvalet olduğunu bilir. Mekke’de ve Medine’de yazıyorsa normaldir: Oralara yabancı çok insan geldiğinden onlara yardımcı olmak maksadıyla böyle bir afiş oluşturulmuş olabilir. Ama Mekke’de ve Medine’de buna zaten ihtiyaç yok. Bu konuda gerekli tedbirler fazlasıyla alınmış. Dolayısıyla bu yorumu kutsal topraklara yönelik bir iftira kabul ediyorum. Vesselam.