• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Cami hoparlöründen tabela kuyruğuna

22 Kasım 2025
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Cami hoparlöründen tabela kuyruğuna

ALİ OSMAN AYDIN

Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki Kurşunlu Camii'nin hoparlörlerinden yüksek sesle Kur’an tilaveti yayınlanıyormuş. Etrafta bulunan bazı kafe sahipleri de cami minaresinden yapılan Kur'an tilavetinden şikâyetçi olmuşlar. Olay sosyal medyaya taşındı ve bir anda “din düşmanlığı ve din düşmanlarıyla mücadele” eksenine çekildi.

Dini paylaşımlarıyla ciddi bir takipçi kitlesi edinen bir hesap şöyle diyor:

“Ne zelil olmuşuz; caddeler, cafeler, kahvehaneler, tribünler, düğünler vs hepsi milletin huzurunu düşünmeden müziğin sesini sonuna verir ama cami ezanı, Kur'an tilaveti oldu mu hemen medeniyet, saygınlık ve huzur diye dile gelirler. Diyarbakır halkı buna sessiz kalmayacak.” 


(Müziğin sesini açmanın milletin huzurunu düşünmemek olduğunu itiraf etmiş aslında burada)

Başka biri “O cafelerin yanında çan sesi çalsaydı rahatsızlık bir yere memnun bile kalırlardı.” demiş . Bir diğeri: “Hop beyler burası Peygamberler ve sahabeler şehridir, birkaç çapulcuya bırakmayız. Bu toprakların mayası İslam'dır ve bu maya bozulmayacaktır inşallah.”


Sakin olun beyler! Kimsenin Kur’an okunmasını yasakladığı yok. Sadece, ‘okurken mahalleye dinletmeyin’ demek istemiş olamazlar mı? 

Günün o saatinde insanlar kafelerde oturuyor, yiyor, içiyor, sohbet ediyor, çalışıyor, tuvaletini yapıyor. Bunu bilerek insanlara yüksek sesle Kur’an dinletmenin maksadını anlamıyorum. Neden herkese dinletilmeye çalışılıyor?


Bence asıl tartışılması gereken bu olmalı! 

Kur’an’ın tilaveti mahalleye yüksek sesle yayıldığında ciddî bir şekilde dinlenemeyeceği bilindiği halde yine de dinletiliyor? 


Nefret ettirmeye mi çalışıyorsunuz yoksa? 

Bu yapılan doğru değil. Kur’an dinlemek isteyen camiye gidip dinler; zaten dinleniyor da.

“Cafelerde, tribünlerde yüksek sesle müzik dinleniyor” şeklindeki mantıksız karşılaştırmayı misal gösterip tartışmayı saptırmak da anlamlı değil. Yüksek sesle müzik dinleyenler de yanlış yapıyor; buna da müdahale edilmeli.


Kamusal alanda ses nereden gelirse gelsin belli bir düzeyin üstüne çıkmamalı. Nasıl ki düğün konvoylarının, sokak müziklerinin veya yüksek volümlü eğlence mekanlarının “ses kirliliği” eleştirilebiliyorsa; aynı durum bu durum için de söz konusu olamaz mı? 

Sormak lazım, trafikte korna çalınmasını eleştiren otomobil düşmanı mu oluyor? Gece yarısı apartmanda bağırıp çağıranı eleştiren insan düşmanı mı oluyor? Yüksek sesle müzik dinlenilmesini eleştiren sanat düşmanı mı oluyor?

Eleştiriyi hemen din düşmanlığına indirgeyip tartışmayı manipülatif bir slogana hapsetmek yanlış. 



Üstelik Kur’an’ın saygı, dikkat, huşu ve tefekkür ederek dinlemek gerekmez mi? Bu çerçevede, dinlenmeyecek kadar rahatsız edici bir ortam olduğu bilindiği hâlde mahalleye yüksek sesle Kur’an yayını yapanlar Kur’an’a - farkında olmadan- saygısızlık yapıyorlar.  

Kur’an zorla dinletilmeye muhtaç bir kitap değildir; gönülden isteyenler, gerçekten ihtiyaç duyanlar onu zaten okuyacak ve dinleyecektir. Kimsenin mecbur bırakmasına gerek duymadan! 


Tabela çılgınlığı ve mikro ün arayışı

Ankara’da bir tabelanın önünde, fotoğraf çektirmek için bir yığın insan sıraya girmiş… Metal bir tabelanın önünde! 

Bu görüntüyü görünce ister istemez durup düşünüyorsun: Birkaç yıl önce kimsenin yüzünü döndürmeyeceği, hatta belki fark etmeyeceği kadar sıradan bir şeyin etrafında akla hayale sığmayacak bir izdiham… 

Herkes aynı pozu veriyor, aynı gülümseme, aynı açı… 


Sanki oraya gitmezsen, o tabelanın önünde görünmezsen hayatın ritmini kaçırıyormuşsun gibi bir telaş.

Bir yanıyla gülünç, bir yanıyla ürpertici. Çünkü bunun adı artık eğlence değil. Bu, “Ben de buradayım” deme ihtiyacının fotoğraflaşmış hâli; bir nevi mikro-ün arayışı, görünmezlikten kurtulma çabası. 

*

Bir başka videoda aynı insanların, bu kez ultra yüksek fiyatlara satılan Tarkan konseri için bir başka kuyruğa girmek için çabaladıkları görülüyor. Harıl harıl bir telaş, konserde yer kapma mücadelesi... 


Konser bir müzikal etkinlik olmaktan çıkıp sınıfsal, kültürel bir göstergeye, bir aidiyet ilanına dönüşmüş durumda. Tabela da popüler bir imge olarak Tarkan da, aynı yüzeyselliğin parçaları. Sürüleştiren popüler kültür gerektiğinde metalik bir aksamı dahi huşu içinde tavaf edilen kutsal bir sembole dönüştürebiliyor.

Bu yüzden konser artık sadece bir konser değil; statü ifşasının bir parçası. Kimlik dediğimiz şey gidilen konserlerle, çekilen fotoğraflarla dizayn edilen bir vitrin! 

Fakat bu dizayn içeriden değil, dışarıdan yapılan yönlendirmelerle oluyor.

Bu iki örnek yan yana gelince zihnimde hep aynı soru beliriyor: Bir tabelaya koşmak da, bir konsere akın etmek de aynı kökten besleniyor aslında. İnsanın kendi yönünü, kimliğini kaybedince bir tabela önünde kuyruğa girebiliyor. 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23