• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Tâlib Çelen
Ahmet Tâlib Çelen
TÜM YAZILARI

II. Abdülhamid hakkında Türkçü görüş: Gök Sultan!-2

20 Haziran 2022
A


Ahmet Tâlib Çelen İletişim:

Partisinin milliyetçiliğini-Türkçülüğünü beğenmeyerek yeni bir parti kuran, İttihat-Terakki ve Ermenilerin II. Abdülhamid Han’a karşı kullandığı “Kahrolsun istibdat; hürriyet, müsavat, adalet, uhuvvet” sloganını tekrarlayarak ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’a günümüzün II. Abdülhamid’i diyerek II. Abdülhamid’e karşı olanların tarafında saf tutan bir hanım siyasetçi ile Türkiye’de Türkçülüğün fikir babalarından Nihal Atsız’ın II. Abdülhamid mevzûunda taban tabana zıt kanâatlere sâhip olduklarını Nihal Atsız’ın bir yazısını sunarak göstermeye çalışmıştık. 

Nihal Atsız’ın yazısını okumaya devam edelim: 

Sultan Hamid’i iyice anlamak için tahta çıktığı zamanı iyi bilmek lâzımdır. Sultan Aziz’in son zamanlarındaki çöküntü sırasında, memleketi yürütmek için beliren iki akımdan liberalizmi V. Murad, muhafazakârlığı II. Abdülhamid temsil ediyordu. Liberaller, İngiltere ve Fransa’ya bakarak parlamento ile her şeyin düzeleceğine inanıyor, muhafazakârlar, 30 milyonluk imparatorlukta 10 milyon Türk’ün hâkimiyetini sağlamak için mutlak idareye lüzum görüyorlardı. Masonlar, Sultan Murad’ı da mason yapmışlardı. Gerçek yüzünü Sultan Murad’a göstermeyen masonluğun arkasında ise Yahudilik ve Avrupa sermayesi vardı. 

İlk Meşrutiyet Meclisindeki Hıristiyan mebuslar, Türkiye’nin bir an önce parçalanması için Ruslar ile savaşa şiddetle taraftar olmuşlardı. Ve gerçekten de neredeyse imparatorluk dağılacaktı. Sultan Hamid, bunu gördükten sonra, meşrutiyeti devam ettirseydi, elbette ki yanlış bir iş yapmış olurdu. Müslüman olmayan mebuslarla birlikte, dışardan körüklenen Arap ve Arnavut milliyetçiliklerine de set çekmek üzere Meclis’i kapatması, Sultan Hamid’in en büyük başarısı ve hizmetidir. Bu meclis kapatılmasaydı ne olacaktı? 8 milyon Hıristiyan ve 12 milyon Müslüman yabancıya karşı, kültür seviyesi hepsinden geri 10 milyon Türk’le bu devlet nasıl tutulacaktı? Demokrasi bir çoğunluk rejimi olduğuna göre, Türklerden çok olan Araplar, meselâ, resmî dilin Arapça olmasını teklif etseler ve Arnavutları yanlarına alsalar, sonuç ne olacaktı? Bütün Türk olmayanlar birleşerek Osmanlı İmparatorluğunun Avusturya-Macaristan gibi federatif bir devlet olmasını isteseler, bunun nasıl önüne geçilecekti? Karışmak için fırsat gözleyen Avrupa devletlerini kışkırtmak üzere demokratik nümayişler yapılsa, bu ne ile önlenebilecekti?

İşte Sultan Hamid, Meclis’i kapatarak bütün bu tehlikeleri önledi ve tahtından indirilmeseydi daha da önleyecekti. 

Fakat onun hizmeti bu kadar da değildi. 1877-1878 savaşından yenilenerek çıkan Osmanlı ordusunu, o zamanın en mükemmel silahları ile meselâ mavzer tüfekleriyle silâhlandırdı. Denizci devletlerin ve Rusların denizden yapmaları mümkün taarruzlara karşı, İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nı tahkim etti. Ve Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerle Fransızların 18 Mart 1915 saldırıları bu istihkâmlarla durduruldu. 

Mükemmel kurmaylar yetiştirdi. 1914-1918 savaşı ile İstiklâl Savaşı’nı bunlar idare ettiler. Sultan Aziz’in, Ruslarla çarpışıp Kırım’ı kurtarmak için hazırladığı donanma, denizcilik tekniğinin değişmesi karşısında değerini kaybetmişti. 8-10 mil giden gemilerle artık iş görülemezdi. Bunları kadro dışı ederek iki zırhlı ile iki kruvazör aldı. Büyük Osmanlı borçlarının üçte ikisini ödedi. Pek çok okul açtı. Pek çok yol ve köprü, ayrıca hastahane ve çeşme gibi hayrat yaptırdı. Görülmemiş bir haber alma şebekesi kurdu. Yabancı elçilerden bile casusları vardı. Avrupa’da kuş uçsa haberi oluyor, aleyhimizdeki kararları önceden öğrenerek tedbirini alıyordu. Hilâfeti, Osmanlı Hanedanından almak için Mısır’da kurulan gizli bir derneğin üyelerinden biri Sultan Hamid’in adamlarından biri idi. Balkanlıların mezhep ve milliyet ayrılıklarını körükleyerek birleşmelerine engel olduğu gibi; İngiliz, Alman ve Rusları da birbirine düşürerek aleyhimizde birleşmelerini engelledi. 

Bunları yaparken de vezirlerinden, paşalarından kimseye güvenmemekte ne kadar haklı olduğunu zaman göstermiş ve koca vezirler, hiç sıkılmadan, yabancı elçiliklere, konsolosluklara sığınmışlardı. 

Çok namuslu ve dindar bir adam olduğu için, asla kan dökmemiştir. Mithat Paşa’yı öldürttüğü hakkındaki söylenti iftiradır. Gerçi o, Mithat Paşa’dan şüphe ediyor, onun Sultan Aziz’i öldürtmüş olduğuna inanıyordu. Fakat dindar bir insan olarak, kan dökmekten, bütün hayatınca çekinmiş, Mithat Paşa ile arkadaşlarının idam kararlarını müebbet hapse çevirmişti. İsteseydi idam kararını imzalayamaz mı idi? Buna hangi kuvvet engel olabilirdi? Bunu yapmayarak sonra, Taif’te suikasta girişecek kadar az zekâlı mı idi?

Memleketi doğudan tehdit eden Moskof emperyalizmi ile batıdan tehdit eden Avrupa emperyalizmi ve onun temsilcisi İngiltere’ye karşı devleti savunan Sultan Hamid, ayrıca azınlıklar ve gaafil hürriyetçiler ile de uğraşmaya mecbur olmuş, güneyden gelen Siyonizm’e de göğüs germiştir. 

Sultan Hamid için Osmanlı İmparatorluğunu, soyumuzun düşmanı Moskoflarla hilâfetin düşmanı İngiltere’ye, devletimizin düşmanları Siyonizm’e ve azınlıklara, rejimin düşmanı hürriyetçilere karşı savunmak meselesi ve vazifesi vardı. Bunun için de, kendisinin devlet başkanı kalması gerekti. Kendisi çekilirse, devletin tutunamayacağı hakkındaki düşüncesinin doğruluğu, çok geçmeden gerçekleşmiştir. 

(…)

(Nihal Atsız, Türk Tarihinde Meseleler, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 2021, s. 109-112)

Görüldüğü gibi târîh tekerrür ediyor gerçekten. Bütün unsûrlar mevcût ve yerli yerinde.  

(Vurgular bize âittir)

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

mutmain

din düşmanlarına(namaz oruç bilmezlere) bakın, Osmanlı düşmanlığı neden yapılıyor anlayın ! işleri güçleri fitne fesatlıktır..

Şeref

"Kültür seviyesi geri on milyon Türk....." niye geri Osmanlı yönetimi geliştiremedimi Türk halkını ..?
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23