Peki bu karar ne anlama geliyor? BM’nin bu adımı, sadece insan hakları ihlallerinin kayıt altına alınması değil. Aynı zamanda Güney Azerbaycan’ın geleceğini etkileyebilecek daha geniş bir çerçevenin başlangıcı olarak okunabilir. Her şeyden önce, Azerbaycan Türklerinin adının BM kararında açıkça yer alması, onların hak ihlallerinin uluslararası hukuk dilinde tanınması demektir. Bu tanınma, gelecekte Avrupa Birliği raporlarından ABD Kongresi kararlarına, uluslararası insan hakları mahkemelerinden uluslararası medya gündemine kadar pek çok platformda referans olarak kullanılacak. Böylece Güney Azerbaycan meselesi görünürlüğünü ve meşruiyetini güçlendirecek. Karar aynı zamanda İran’ın etnik politikalarının küresel denetim altına alınması anlamına geliyor. Anadilin yasaklanması, kültürel faaliyetlerin engellenmesi, ekonomik geri bırakılmışlık, sivil aktivistlere yönelik baskı gibi konular artık sadece bölgesel sorunlar değil; dünya kamuoyunun izlediği dosyalar haline geliyor. Bu da İran’ın iç politikasının, özellikle etnik bölgelerdeki uygulamalarının daha fazla uluslararası baskıya maruz kalabileceği bir sürecin kapısını açıyor. Jeopolitik açıdan bakıldığında ise Güney Azerbaycan, zaten uzun zamandır bölgenin en hassas fay hatlarından birini oluşturuyor. Enerji koridorları, Kafkasya’daki güç dengesi, Türkiye–Azerbaycan ittifakının bölgesel etkisi ve İran’ın iç kırılganlıkları düşünüldüğünde, BM kararının bu dosyayı sadece insan hakları ekseninden değil; jeopolitik bir mesele olarak da yükselteceği söylenebilir. Bu, İran’ın uluslararası ilişkilerinde yeni bir baskı alanı oluşturabilir.