Karar aynı zamanda İran’ın etnik politikalarının küresel denetim altına alınması anlamına geliyor. Anadilin yasaklanması, kültürel faaliyetlerin engellenmesi, ekonomik geri bırakılmışlık, sivil aktivistlere yönelik baskı gibi konular artık sadece bölgesel sorunlar değil; dünya kamuoyunun izlediği dosyalar haline geliyor. Bu da İran’ın iç politikasının, özellikle etnik bölgelerdeki uygulamalarının daha fazla uluslararası baskıya maruz kalabileceği bir sürecin kapısını açıyor. Jeopolitik açıdan bakıldığında ise Güney Azerbaycan, zaten uzun zamandır bölgenin en hassas fay hatlarından birini oluşturuyor. Enerji koridorları, Kafkasya’daki güç dengesi, Türkiye–Azerbaycan ittifakının bölgesel etkisi ve İran’ın iç kırılganlıkları düşünüldüğünde, BM kararının bu dosyayı sadece insan hakları ekseninden değil; jeopolitik bir mesele olarak da yükselteceği söylenebilir. Bu, İran’ın uluslararası ilişkilerinde yeni bir baskı alanı oluşturabilir. Güney Azerbaycanlı aktivistler açısından karar, psikolojik ve siyasi bir eşiğin geçilmesi anlamına geliyor. Artık hak ihlallerine dair iddialar sadece yerel anlatı veya sivil toplum belgesi değil; BM kararıyla teyit edilmiş gerçeklerdir. Bu, hem sahadaki aktivizme hem de uluslararası kurumlarla yürütülecek çalışmalara yeni bir ivme sağlayabilir. Tahran’ın bu karara verdiği klasik reddiye ise bu kez önceki yıllardaki kadar etkili görünmüyor. Çünkü karardaki maddeler hem kapsamlı hem de isimli. Yani uluslararası toplum, İran’ın savunmalarını “politik açıklama” kategorisinde değerlendirme eğiliminde. Bu da İran yönetiminin diplomatik manevra alanını daraltan bir faktör.