Ömer Gülhan Giriş Tarihi: 2024-12-10 16:24 Güncelleme Tarihi: 2024-12-10 16:48

Herkes Suriye'ye odaklanmışken Yunan tarafı duyurdu: Türkiye, Atlantik'teki o ülkeyi fethetti

X'ten Hermes'in aktardığı habere göre, Yunan Pentapostagma gazetesi "Suriye Türkiye'nin eline geçti, Türk İmparatorluğu'nun yükselişi başladı." başlıklı bir analiz yayımladı. İşte o analizden öne çıkan detaylar...

Asya'nın derinliklerinden Orta Afrika'ya ve muhtemelen Atlantik'e, Kafkaslardan Hint Okyanusu'na ve Somali kıyılarına kadar...

Uzun süredir yazıyoruz, artık Türkiye yeni bir imparatorluğun temellerini atmış durumda. Modern şekliyle bu imparatorluk, sultanlar dönemindeki gibi olmayabilir, ancak bu ilk aşamasında, Osmanlı değil, Türk imparatorluğu diyebileceğimiz bir yapı

Şu anda Ankara, Somali, Libya ve Atlantik’teki ada ülkesi São Tomé ve Príncipe’yi “fethetti” ve bu bölgeleri birer himaye devleti hâline getirdi. (São Tomé ve Príncipe mi?!)

Azerbaycan’ı, bu ülkeyle olan akrabalık bağları sayesinde kontrol ediyor; Suriye ve Irak’ın önemli bir bölümünde askeri varlığı var. Ankara ayrıca, Nijer gibi Orta Afrika ülkeleri üzerinde büyük bir etkiye sahip. Türk Devletleri Teşkilatı aracılığıyla da, bu örgüte üye ülkelerin nasıl hareket edeceğini belirleyebiliyor.

Bu nasıl oldu? Geçtiğimiz on yıllarda hem SSCB’nin çöküşü hem de ABD’nin dünyanın pek çok noktasından önemli ölçüde çekilmesiyle oluşan güç boşluğundan yararlanarak... Aslında, zaten tek süper gücün varlığı, yalnızca isimde kalmıştı.

Doğa boşlukları sevmez ve Türkiye bunu kavrayarak, Batı dünyasının aksine Bizans dış politikasının bir versiyonunu ustalıkla uygulamaktadır. Görünen o ki, Yunanistan ve genel olarak Helenizm, gelecekte, belki de çok uzak olmayan bir gelecekte, yeniden, korkarım ki yalnız başına bir “sel”le yüzleşmek zorunda kalacak. Bu, altında çok sayıda aşırıcı Müslümanı toplayarak Avrupa’nın içeriden fethi, hatta çöküşünü hedefleyecek yeni bir “Türk imparatorluğu” olacaktır.

Sorulması gereken soru şu: Yunanistan, kendisine coğrafyasının yüklediği kadim rolü ve görevi, yani Avrupa’nın ve Batı medeniyetinin Asya-Müslüman sınırlarını ve düzenini yeniden gözden geçirme girişimlerine karşı bir kalkan ve bekçi rolünü üstlenmeye ne kadar hazır ve istekli?